8. Ceza Dairesi 2015/7321 E. , 2016/10460 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakkı olmayan yere tecavüz
HÜKÜM : Beraat
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Dairemizin 24.02.2015 gün ve 2014/33657 esas, 2015/12472 sayılı temyiz isteminin reddi kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden 6352 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanuna eklenen 308/3 madde ve fıkrası hükmüne göre dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık ... hakkında, köy yoluna tecavüz etmesi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154/2. maddesinden cezalandırılması için dava açılmıştır.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatlerine karar verilmiştir.
Mahkemenin beraate ilişkin kararı, süresi içerisinde ...vekili tarafından katılan sıfatıyla temyiz edilmiştir.
Dairemizin 24/02/2015 tarih ve 2014/33657 E, 2015/12472 K sayılı ilamıyla da “Köy yoluna tecavüz suçundan açılan davada suçtan doğrudan zarar görmeyen Maliye Hazinesinin davaya katılma hakkı bulunmadığı ve mahkeme tarafından katılma kararı verilmiş olmasının hükmü temyiz hakkı vermeyeceği cihetle; ...vekilinin temyiz isteminin CMUK’un 317. maddesi gereğince reddine” karar verilmiştir. Süresi içerisinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine, Dairemizce itirazın kabul edilmesi ile dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması yerine, sayın çoğunluğun itiraz yerinde görülmediğinden dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kruluna gönderilmesine ilişkin kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 715. maddesinde yararı kamuya ait malların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bu malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tâbi olduğu belirtilmiştir.
Anılan kanuni düzenleme uyarınca köy yolu kamu malı olup en genel tanımıyla kamu malları, Devletin özel mülkiyetindeki malları, kamunun yararlanmasına tahsis edilen hizmet malları ile kamunun ortak kullanımına ve yararlanmasına açık olan orta malları ve sahipsiz malları ifade eder (Sadık Kırbaş, Devlet Malları, Birlik Yayınevi, Ankara,s.4). Yararlanma, tahsis şekli, mahiyet gibi ölçütler çerçevesinde kamu malları sahipsiz malları, hizmet malları, orta malı, vakıf malları, eski eserler gibi çeşitli sınıflandırmalara tâbi tutulmaktadır. Bu ayrım içerisinde köy yolu kamu orta malları kapsamında yer almaktadır. Orta mallarının bir kısmından yapılan tahsise göre toplumun belirli bir kesimi yararlanırken -meralar buna örnektir- bir kısmından ise yol ve meydanlar gibi mahiyetleri itibariyle herkes yararlanmaktadır.
442 sayılı Köy Kanununun 2. maddesinde; orta mallarının köyü oluşturan unsurlardan biri olduğu, 8. maddesinde köy orta mallarının Devlet malı gibi korunacağı, bu türlü mallara el uzatanların Devlet malına el uzatanlar gibi cezalandırılacağı,
3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinde; köye ait taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde köy halkından herhangi birinin de yetkili makama başvuruda bulunabilineceği, anılan kanunun uygulama şekli ve esaslarına dair yönetmeliğin 46. maddesinde ise köy tüzel kişiliğine ait mer"a, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallara yapılan ilk tecavüz ve müdahaleler 3091 sayılı Kanuna göre önlenmekle birlikte, tecavüz veya müdahalede bulunanlar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesi uyarınca cezai işlem yapılmak üzere durumun valilik ve kaymakamlıkça Cumhuriyet Savcılığına bildirileceği,
Düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere köy yolu üzerinde Devletin ve köy tüzel kişiliğinin müşterek hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Köyler köy yolunun kullanma hakkının sahibi, Devlet ise bu mülkün sahibidir. Köy yolunun sahibi olduğundan özel hukukta köy yolunun aynına ilişkin bir dava Hazine taraf olmadan görülemeyecektir. Hazinenin köy yoluyla ilgili aidiyet, tapu iptal, el atmanın önlenmesi, kâl, sökme, ecrimisil ve tazminat davası açma hakkı olduğu gibi, köy yoluna tevacüz eden veya amaç dışı kullanan köyün kendisi ise Hazine mülkiyet sahibi olarak köy tüzelkişiliğine karşı da dava açabilecektir.
Bu şekilde köy yolunun hukuki durumu, Hazine ve köy tüzel kişiliğinin köy yolu üzerinde sahip olduğu hakkın hukuki niteliği ortaya konulduktan sonra, köy yoluna tecavüz suçu üzerinde de durulacak olursa;
Köy yoluna tecavüz suçu, hakkı olmayan yere tecavüz suçunun bir türü olarak 765 sayılı Kanunun 513. maddesi ile buna benzer biçimde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrası; “Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır” hükmünü taşımaktadır.
Suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler; köy yolunu kısmen veya tamamen zapt etme veya üzerinde tasarrufta bulunma ya da sürüp ekmektir. Zapt etme; taşınmazdan başkalarının kısmen veya tamamen yararlanmasını engellemek, taşınmazı fiilen el altında tutmaktır. Tasarruf etmek ise, taşınmazın devamlı bir biçimde kullanılması olup kısa süreli tasarruflar, kanunun aradığı anlamda tasarruf değildir. Öte yandan sürüp ekmek de, taşınmaz üzerinde tasarruf etme şekillerinden biridir.
Suçla korunan hukuki yarar köy yolunun mülkiyet ve ortak kullanım hakkının korunmasıdır. Bu suçla köy yoluna vâki tecavüz eylemlerinin herhangi bir şikayet ve başvuru şartına bağlı olmaksızın etkin bir biçimde yaptırım altına alınması ve bu suretle köy yolunun korunması amaçlanmıştır.
Suçun mağduru köy yolundan yararlanma hakkı olan herkestir. Köy yolunun kullanma hakkı sahibi köy tüzel kişiliği ve köy yolunun sahibi Hazine de suçtan zarar görendir.
Mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu kavramları ile kamu davasına katılma kurumu üzerinde durulacak olunursa;
5271 sayılı CMK’nun 237 maddesinin 1. fıkrasında; "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar.....şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır.
Malen sorumlu; işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilecektir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir. (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökcen - A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s.444; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2010, s. 197 - 199; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2012, s.105 - 107; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan–Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Ankara, 2010, 6. cilt, s.7702-7703)
Kamu davasına katılmak için aranan “suçtan zarar görme” kavramı kanunda açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu kavram “suçtan doğrudan zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında sayın çoğunluğun temyiz isteminin reddine ilişkin kararı yerinde olmayıp, köy yoluna tecavüz suçunda korunan hukuki yarar köy yolunun mülkiyet ve ortak kullanım hakkı olup, suçun mağduru köy yolundan yararlanma hakkı olan herkestir. Köy yolunun kullanma hakkı sahibi köy tüzel kişiliği ile köy yolunun sahibi Hazinenin ise suçtan zarar gören konumunda olduğu gözönüne alındığında, sahibi olup üzerinde sınırlı da olsa tasarruf, denetleme ve koruma yetkisi bulunan Hazinenin köy yoluna tecavüz suçlarında doğrudan zarar gördüğü ve buna bağlı olarak davaya katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunduğu gözetilerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile Dairemizin 24.02.2015 tarihli temyiz talebinin reddine ilişkin kararı kaldırılarak, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması yerine, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 15.11.2016