Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, sınırlarını dava dilekçesinde bildirdiği taşınmazın kendisi zilyetliğinde bulunduğunu, üzerindeki binanın kendisine ait olduğunu, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartıldığını, Karayolları Mersin 5. Bölge Müdürlüğü tarafından bu yerde kamulaştırma çalışmaları yapıldığını ileri sürerek, binanın kendisine ait olduğunun tesbiti ile değerinin belirlenmesini istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, A..K..ında bulunan ve 2622 ve 2636 sayılı parsel içinde kalan 227 m2 yüzölçümlü binanın davacıya ait olduğu ve bina değerinin 90800.00.-TL olduğunun tesbitine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk kez 1953 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1995 yılında ilk tahdidin aplikasyonu ile 2/B uygulamaları yapılmış ve kesinleşmiştir. Dosya içeriğinden; çekişmeli taşınmazın 1992 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği; Devlet Ormanlarına ait tapu kayıtlarında şerh verilemeyeği gözetilmeden bir kısım kişiler lehine zilyetlik şerhi verildiği anlaşılmaktadır. Taşınmaz 171 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan çalışmada 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılmışsa da halen orman olarak tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Dairemizi iade kararı üzerine gönderilen kadastro müdürlüğü yazısında, yörede 5831 sayılı Kanun gereğince herhangi bir çalışma yapılmadığı belirtilmektedir. Kütüğün beyanlar hanesinde yazılı zilyetlik veya muhdesat şerhi aynî hak olmayıp, kişisel hak niteliğinde olduğundan tapu sicilinden ayrı olarak alınıp satılması, değiştirilmesi mümkün değildir. Şerhe ilişkin talepler, tarafların isteğiyle dahi tapu müdürlüğü tarafından yerine getirilemez ve dava yoluyla genel mahkemeden istenemez. Ancak, taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanuna Ek 4. madde gereğince yapılacak kullanım kadastro sırasında değerlendirilebilir. Muhdesat ve kullanımla ilgili itiraz ve dava hakları da ancak o aşamada kullanılabilir. Mahkemece, değinilen yönün gözetilmemiş olması usûl ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 23/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.