19. Ceza Dairesi 2015/11059 E. , 2016/910 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
21.03.2012 tarihli tutanak içeriği ile 10.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanığın aracında sahte bandrollü ve başka eserlere ait bandrol taşıyan kitapların elde edildiği, suça konu eserlerin niteliği ile miktarı gözetildiğinde sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 01.02.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı, önleme araması ile yapılan arama sonucu el konulan suça konu eşyanın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil olup olmadığı, dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın mahkumiyetine yeterli başka deliller bulunup bulunmadığına, yerel mahkemece, suç kastı ile hareket ettiği sabit olmayan sanığın beraatine ilişkin kararının sonucu itibariyle doğru olup olmadığına ilişkindir.
1- Adli ve Önleme Aramasının Niteliği ve Şartları:
Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa"ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289).
Yargıtay CGK"nun 25.11.2014 tarih, 2013/610 Esas, 2014/512 ve 25.11.2014 tarih, 2013/841 Esas, 2014/513 sayılı Kararlarında önleme ve adli aramanın niteliği ve şartları öğretiden görüşlere de yer verilerek ayrıntılı olarak açıklandıktan sonra şu sonuçlara varılmıştır:
Arama kararı veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerlerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir (CMK m.119/2).
Aramanın hukuka aykırı olmasının ceza muhakemesi açısından sonucu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınamamasıdır (m. 217). CMK"nun 206/2-a. maddesinde ortaya konulmak istenen delilin kanuna aykırı olarak elde edilmiş olması halinde reddolunacağı ve hükme esas alınmayacağı belirtilmiş, 230/1. maddesinde ise mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunlu tutulmuştur.
Bu açıklamalar doğrultusunda Ceza Genel Kurulunca önleme aramasına ilişkin olarak şu ilkeler kabul edilmiştir:
1- Makul bir sebep yokken belirli periyotlarla yenilenerek birbirini takip edecek şekilde süreklilik gösterecek ve genel arama izlenimi verecek arama kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
2- Suç şüphesinin ortaya çıkmasından sonra 5271 sayılı CMK kuralları uygulanması gerektiğinden, arama işleminin önceden alınmış bulunan önleme araması kararına göre değil CMK kurallarına göre icra edilmesi gerekmektedir.
3- Önleme araması mahiyeti gereği en kısa zamanda tamamlanmalıdır.
Önleme araması sonucunda bir suç unsuruna veya deliline rastlanırsa koruma altına alınacak ve durum Cumhuriyet Başsavcılığına derhâl bildirilerek elkoyma işlemini gerçekleştirmek üzere Cumhuriyet savcısından yeni bir yazılı emir istenecektir. Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde kolluk âmirinin yazılı emriyle de elkoyma yapılabilecektir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulmalıdır. Hukuka aykırı arama emri ile gerçekleştirilen aramadaki el koyma işleminin sonradan hakime onaylatılması da işlemi hukuka uygun hale getirmez.
Bu genel açıklamalardan her iki karara konu somut olaylar yönünden sonra şu sonuca varılmıştır:
1- “Mahkemece olaydan önce verilmiş Önleme Araması kararına istinaden otobüsün arandığı, yedek tekerlek konulan kapalı bölmenin içeresinde ise çeşitli gümrük kaçağı eşyaların ele geçirildiği, hakim, Cumhuriyet savcısı veya kolluk amiri tarafından verilmiş bir adli arama kararının bulunmadığı olayda; CMK"nun 2/e, 161 ve 2559 sayıl PVSK"nun Ek 6. maddeleri uyarınca bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenen kolluğunun derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber verip emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte iken usulüne uygun adli arama emri veya kararı almadan delil elde etmek amacıyla olaydan önce verilmiş mevcut önleme araması kararı uyarınca yaptığı arama işlemi usulüne uygun verilmiş bir arama kararı bulunmadığından açıkça hukuka aykırı olup bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması da mümkün değildir.”
2- “Sulh Ceza Mahkemesinin önleme araması kararına istinaden jandarma görevlilerince sanığın kullandığı aracın durdurulup, yapılan ilk aramada aracın kasasında jeneratör ve bir adet dürbünün bulunması ve sanığın ağabeyinin silahlı terör örgütü üyesi olduğu bilgisinin edinilmesi üzerine sanıkla ilgili suç şüphesi ve emarelerinin ortaya çıkması nedeniyle CMK"nun 2/e, 161 ve 2559 sayılı PVSK"nun Ek 6. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber verip Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlanılması gerekirken, usulüne uygun adli arama emri veya kararı alınmadan mevcut önleme araması kararına istinaden ikinci ve üçüncü aramanın yapılması açıkça hukuka aykırı olup bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması mümkün değildir.” denilmesi suretiyle, önleme araması esnasında
suç şüphesinin ortaya çıktığı andan itibaren yapılacak durdurma ve arama adli bir nitelik taşıdığından, bundan sonra arama ve el koyma gibi işlemlerin CMK"nda öngörülen usullere uygun olarak gereçekleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de, 19.11.2014 tarih ve 2013/6183 Başvuru Numaralı Kararında (07.03.2015 tarih ve 29288 sayılı R. Gz.), kanuna aykırı icra edilen arama sonucunda elde edilen hukuka aykırı delillerin hükme esas alınmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Anılan Kararda, aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelendikten sonra şu sonuca varılmıştır;
“Yargılamanın, arama ve arama esnasında elde edilen eşyalar üzerine bina edildiği, ilk derece Mahkemesinin davayı kabul gerekçesi incelendiğinde, 23/1/2003 tarihli arama tutanağında belirtilen eşyanın dava konusu edilip, bu belgenin resmi evrak niteliğinde olduğu, aksinin geçerli delillerle kanıtlanamadığının belirtildiği, yargılamanın esaslı ve belirleyici delilinin, aramada ele geçen eşya olduğu, dayanılan diğer delillerin ise, aramada elde edilen eşyaların değer ve niteliğini tespite ilişkin “bilirkişi raporları” ile kollukça tanzim edilmiş “tespit tutanağı” olduğu, hükmün esas ve belirleyici unsurunun, gerçekleştirilen hukuka aykırı arama işlemi sonucunda elde edilen deliller olduğu, Bilirkişi raporlarının, aramada ele geçen delillerin değerlendirilmesine yönelik bir araç olduğu, belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisinin kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, koruma tedbiri niteliğindeki arama kararının icrasının hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ile elde edilen delillerin tek ve belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.”
2- İfade Alma Yasak Sorgu Yöntemleri ve İkrar:
CMK"nun "İfade alma ve sorguda yasak usuller" başlıklı 148. maddesine göre "şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. ...Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez." Maddede yasak sorgu yöntemleri sayılırken, bir kaç yöntem sayıldıktan sonra "gibi" ifadesiyle, sayılan ruhsal ve bedensel müdahalelerin tahdidi (sınırlı) değil, tadadi olarak (örnek olarak) sayıldığı açıktır.
Arama işlemi Kanun"un öngördüğü usullere uygun olarak gerçekleştirilmemişse, bu yolla elde edilen delil hukuka aykırı olduğu gibi suçun maddi unsuru olan ancak hukuka aykırı olarak elde edilen bu deliller sanığın önüne konulup, buna karşı diyecekleri sorularak alınan savunmanın dış müdahaleler olmaksızın, özgür iradeye dayanılarak yapıldığı söylenemez. Nasıl ki sanığın talep etmesine veya yasal zorunluluk bulunmasına rağmen müdafii atanmadan ya da yasal hakları hatırlatılmadan alınan savunması hukuka aykırı olup, bu şekilde alınan savunmada suçun ikrar edilip edilmediğine bakılmaz ya da yasak yöntemlerle (CMK m. 148) alınan savunmada belirtilen adreste hukuka uygun bir arama yapılsa bile elde edilen deliller hukuka aykırı olacağından, ikrar olarak kabul edilen bu itiraflar mahkûmiyete esas alınamaz. Aynı şekilde hukuka aykırı biçimde elde edilip, "delil" olma özelliği bulunmamasına rağmen, suçun sübutuna en büyük delil olarak sanığa gösterilerek alınan savunmadaki "ikrar" özgür iradeye dayalı olmayacağından, değer atfedilmemelidir.
Usulsüz olarak gerçekleştirilen arama işlemi sonucunda elde edilen suçun konusu ve maddi unsuru olan eşya ele geçmeden yapılacak savunma ile suçun konusu eşyanın ele geçirilmesinden sonra yapılacak savunma aynı olacak mıydı? Cumhuriyet savcısı veya Hâkim, hukuka aykırı olarak elde edildiğini belirterek, suça konu eşya ele geçmemiş gibi sanıktan savunma yapmasını isteselerdi sanık aynı şekilde suçunu ikrar edecek miydi? Suçun maddi unsuru ortada yokken ikrarda bulunulsa bile bu ikrar soyut kalacağından, mahkumiyete yeterli delil olarak kabul edilemez. CMK"nun amir hükümleri karşısında, hukuka "mutlak aykırılık”, “nisbi aykırılık” ayırımının yapılması mümkün değildir. Hukuk kurallarına aykırılık kavramı bir bütündür. Hukukun uygulanmasında hukuka uygun olmayan bir şeyin üzerine meşru bir şey bina edilemez. Sistemimiz, delile değil hukuka üstünlük tanımaktadır. Bu durumda sanıklar suçu ikrar etse de da maddi delillerle desteklenmiş sayılmayacağından ikrar soyut kalacak ve mahkumiyete esas alınamayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da, 25.11.2014 tarih ve 2014/166-514 sayılı Kararında hukuka aykırı olarak yapıldığı kabul edilen aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin (somut olayda ikrarın) mahkûmiyet için yeterli olup olmadığı konusu tartışılırken şu sonuca varmıştır: "Hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; ... arama işleminin hukuka aykırı yapılması nedeniyle ele geçirilen ruhsatsız tabancanın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olmasından dolayı hükme esas alınmayacağı... başkaca maddi delillerle desteklenmeyen ikrara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır."
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince;
21.03.2012 tarihli tutanak, aynı tarihli tespit ve muhafaza altına alma tutanağı ile.... Sulh Ceza Mahkemesinin el koymanın onaylanmasına ilişkin aynı tarih ve 2012/114 D. İş sayılı kararına göre, Bölge Trafik Uygulama noktasında asayiş uygulaması yapılırken, şüpheli görülen sanığın kullandığı araç durdurulup, Nevruz sebebiyle.... Sulh Ceza Mahkemesince verilen önleme aramasına ilişkin 21.03.20012 tarih, 2012/106 D. İş sayılı Kararına dayalı olarak aranmış ve suça konu kitaplar görülüp Cumhuriyet savcısına bilgi verilmiş, verilen talimat üzerine eşyanın şüphelinin rızasıyla muhafaza altına alındığı belirtilerek el konulmuştur. (Anılan her iki tutanakta da şüphelinin adı ve imzası bulunmamaktadır.) Sanık ifadelerinde, suça konu ürünleri sahiplenmişse de kitapların orijinal olmadığını bilmediğini, suç işleme kastı olmadığını savunmuştur.
Dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına imkân bulunmamaktadır. Bilirkişi raporu ise aramada ele geçen ürünün değerlendirilmesine yönelik bir araçtır. Bu durumda sanık suçun ikrarı niteliğinde sayılabilecek savunmada bulunsa da maddi delillerle desteklenmiş sayılmayacağından soyut kalacak ve mahkumiyete esas alınamayacaktır.
Açıklanan gerekçelerle, yerel mahkemenin sanığın beraatine ilişkin kararının; önleme araması kararına dayanılarak suça konu ürünlere el konulması hukuka aykırı olup, bu delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın mahkumiyetine yeterli başkaca delil bulunmadığından, yerel mahkemece suç kastı ile hareket ettiği sabit olmayan sanığın beraatine ilişkin kararı sonucu itibariyle doğru olup, bu gerekçeyle onanması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine ilişkin düşüncesine katılamıyorum.