8. Ceza Dairesi 2016/10886 E. , 2016/10398 K.
"İçtihat Metni"Suçu ve suçluyu övmek ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçlarından şikayet olunan ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/04/2007 tarihli ve 2007/54959 soruşturma, 2007/50464 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itiraz haklı ve yerinde görüldüğünden kaldırılmasına dair mercii ... Ağır Ceza Mahkemesi"nin 26.06.2007 tarihli ve 2007/1392 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre;
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itirazı düzenleyen ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 173/1. maddesinde yer alan ""(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine (değişen ibare; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine) itiraz edebilir."" şeklindeki hüküm gereğince kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edebilmek için suçtan zarar gören olmak gerekli olduğundan, somut soruşturma konusu eylemin temas ettiği belirtilen yasa hükmünün ise kamu düzeni ve kamu barışına yönelik suçlarla ilintili olup her iki suç bakımından da mağdurun gerçek kişiler olmasının mümkün bulunmaması karşısında, anılan kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itiraz edenlerin 5271 sayılı Kanun"un 173/1. maddesi anlamında suçtan zarar görenler olmayıp karara itiraz hakları da bulunmadığı, bu kişilerin kovuşturmaya yer olmadığı kararında ""müşteki"" olarak gösterilmeleri ve verilen kararın kendilerine tebliğ edilmiş olmasının da itiraz edenlere ""müşteki"" sıfatını kazandırmayacağından, merciince yapılan itirazların yasaya uygun ve geçerli bir itiraz olmadığı gözetilmeden sıfat yokluğu nedeniyle reddi yerine geçerli birer itiraz olarak kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde,
Kabule göre de;
1- Muterizlerin, şikayetçi olabilecekleri kabul edilse dahi; şikayet olunan hakkında soruşturmaya konu edinilen eylemlerinin 14/01/2000 tarihinde Avustralya"nın Melbourne kentinde, SBS radyosunda yapılan söyleşide, terör örgütü başı ... için ""Sayın ..."" ve ""Sayın ... düşüncelerinin değil şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor"" şeklindeki sözleri olduğunun ifade edildiği dikkate alındığında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 11. Maddesinde yer alan ""(1) Bir Türk vatandaşı, 13üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye"de bulunduğu takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye"de kovuşturulabilirliğinin bulunması koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır. (2)Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı hükümetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şikayet, vatandaşın Türkiye"ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır."" şeklindeki hüküm gereğince, soruşturma konusu her iki eylemin temas ettiği yasa maddesinde öngörülen cezaların alt sınırının bir yıldan az olması ve yine her iki eylemin 13. maddede sayılan suçlardan olmaması karşısında, anılan kanunun 11/2. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılmakla, konuşmanın yapıldığı yer hükümetinin şikayetinin olmaması, muterizlerin şikayetinin ise Türkiye"ye girişten bu yana 6 ay içinde yapılmaması karşısında, 5237 sayılı kanunun 11/2. maddesine mümas durumun milletvekili seçilmeden önce gerçekleştiği belirtildiğine göre şikayet olunan hakkında soruşturmaya devam edilmesi bu açık düzenlemeye nazaran usul ve yasa hükümlerine aykırı olacağından, merciince sonucu bakımından itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Merciince, soruşturmaya konu eylemlerin işlenildiğinin iddia olunduğu 14/01/2000 tarihinden ihbarcıların dilekçe vererek soruşturmaya başlanıldığı 2007 yılı Mart ayına kadar doktrin ve Anayasa Mahkemesi"nin Yüce Divan sıfatıyla verdiği 2004/5 esas, 2006/2 karar sayılı kararında 1982 Anayasası"nın 83/3. maddesinin dava zamanaşımını da kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğinden hareketle, 1982 Anayasası"nın 83/3 ve 765 sayılı TCK.nun 107. maddesi birlikte değerlendirilerek milletvekilliği süresince dava zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceğinin kabulü ile şikayet olunanın Siirt milletvekili seçildiği 2003 yılından bu yana zamanaşımı işlememiş ve isnat edilen suçların 765 sayılı Kanunun 102/4. maddesine göre 5 yıl olan zamanaşımı süresinin suç tarihlerine göre dolmadığı gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilmiş ise de;
1982 Anayasası"nın 83/3. maddesinde yer alan ""Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez."" şeklindeki hüküm dikkate alındığında, bahse konu hükmün gerekçesinde dava zamanaşımı ile ilgili bir açıklamaya yer verilmemiş, yasama dokunulmazlığı konusunda 1961 Anayasası"nın 79. maddesinin aynen benimsendiği ifade edilmiş, 1961 Anayasası"nın 79/3. maddesinde ise; ""Bir meclis üyesi hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır. Üyelik süresince zamanaşımı işlemez."" hükmü yer almış olup, söz konusu düzenlemenin 1982 Anayasası"nın 83/3. maddesinden farkı, ""üyelik süresince zamanaşımı işlemez"" kuralının fıkranın sonunda ayrı bir cümle olarak yer alması olup bu maddenin gerekçesinde de dava zamanaşımı ile ilgili bir açıklık bulunmamakla birlikte, 1961 Anayasası"nın 79/3. maddesindeki zamanaşımı kuralının ayrı bir cümle olsa da ceza hükmünün infazının ertelenmesini düzenleyen fıkrada bulunduğundan, dava zamanaşımını kapsamadığının kabulü gerektiğinden, 1982 Anayasası"nın 83/3. maddesinde ceza hükmünün ertelenmesi düzenlemesi yanında ""Üyelik süresince zamanaşımı işlemez"" kuralı, tek cümle içinde yer aldığından bu husustaki bütün duraksamalar giderilmekle, madde metni çok açık olup anılan kuralın dava zamanaşımını da kapsayacak şekilde geniş yorumlanması olanaksız olmakla birlikte, belirtilen kuralın kıyas yoluyla dava zamanaşımına teşmil ettirilmesinin de, zamanaşımının maddi ceza hukukuna ilişkin bir kavram olup kanunilik ilkesi gereğince mümkün bulunmadığı,
Anayasa Mahkemesi"nin Yüce Divan sıfatıyla verdiği 2004/5 esas, 2006/2 karar sayılı kararında ise, Anayasa"nın 83/3. maddesindeki düzenlemenin dava zamanaşımını da kapsayacağı belirtilirken sadece hakim olan görüşün bu yönde olduğuna atıfta bulunulmuş olup esasen o davada tartışılan sorunun milletvekili dokunulmazlığı olmayıp ""bakan"" dokunulmazlığı olduğundan, yargılama konusu yapılan eylemlerin milletvekili seçildikten sonra işlenmiş olması karşısında, kararda ileri sürülen görüşün anılan soruşturma konusu ile bir benzerliği bulunmadığı gibi kesin bir yargı kararı olduğundan söz edilemeyeceğinden,
Açıklanan nedenlerle merciince milletvekili seçilmekle kendiliğinden dava zamanaşımının duracağına ilişkin görüşün 1982 Anayasası"nın 83/3. maddesi ile uygun düşmediği düşünüldüğünden, merciince itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde,
3- Dosya kapsamında kullanılan, ""Sayın ...."" ibaresinin ikibuçuk saatlik konuşmanın son bölümünde kullanıldığı ve konuşmanın bütünü göz önüne alındığında, ifadenin terör örgütü başını övmek amacıyla söylenmediğinin düşünüldüğü gibi, ""Sayın"" ifadesinin de suç teşkil etmediğine ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin 08/02/2012 tarihli ve 2010/4243 esas 2012/1683 karar sayılı ilamı ve benzer Yargıtay kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları göz önüne alınarak, merciince yapılan itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde,isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.10.2016 gün ve 94660652-105-06-12832-2016-kyb sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.10.2016 gün ve KYB/2016-381496 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Soruşturma konusu eylemlerin temas ettiği belirtilen yasa hükümlerinin kamu düzeni ve kamu barışına yönelik suçlarla ilintili olması ve her iki suçun mağdurunun da kamu olması, gerçek kişiler olmasının mümkün olmaması karşısında; itiraz edenlerin suçtan zarar gören sıfatları bulunmadığından, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazların reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul edilip kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmesi;
Yasaya aykırı olup; ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nca verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına vaki başvuruların, itiraz edenlerin suçtan zarar gören sıfatları bulunmadığı gözetilerek reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmesi yerinde görülmediğinden, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamenin birinci paragrafındaki düşünce yerinde görüldüğünden ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı"nın 26.06.2007 gün ve 2007/1392 D. İş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre ihbarnamenin birinci paragrafı dışında kalan bozma istemlerinin incelenmesine yer olmadığına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı"na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na tevdiine, 14.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.