8. Hukuk Dairesi 2012/6650 E. , 2012/9228 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine, ... ve ihbar olunan ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ..... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.12.2010 gün ve 473/883 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar Hazine vekili ve Küçükçükmece Belediye Başkanlığı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, mevki ve sınırları dava dilekçesinde açıklanan bir parça taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında idari yoldan 5996 parsel numarası ile Hazine adına tescil edilmesi üzerine, davasını iptal ve tescil olarak değiştirmiştir.
Davalı ... vekili, imar planında kamunun kullanımına açık yerlerden olduğunu, davacının ticari amaçlı bina inşa ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ve birleşen davanın kabulüne, 5996 parsel sayılı taşınmazda teknik bilirkişinin 16.4.2010 tarihli raporunda sarı boyalı 1000 m2 yüzölçüme sahip kısmın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili ile ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle kabulüne ilişkin önceki hükmü davalılar vekillerinin temyizi üzerine Dairenin 14.7.2005 tarih, 4924 Esas ve 5396 Karar sayılı ilamıyla özet olarak “…tespit dışı nedeni, taşınmazın niteliğinin belirlenmesi, imar durumunun açıklığa kavuşturulması, 3402 sayılı Yasanın 17. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi, toplanan tüm delillerin değerlendirilmek suretiyle davacı yararına kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi…” gereğine işaretle bozulmuştu. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda bu defa davacı yararına kazanma koşulları oluşmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Anılan hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairece 18.11.2008 tarih, 3920-5754 Esas ve Karar sayılı ilamı ile “…mahkemece gerekçe gösterilmeksizin hüküm kurulduğu, bu durumun T.C Anayasasının 141/3 fıkrası ile HUMK.nun 388. maddesine aykırı bulunduğu…”açıklanarak bozma sevk edilmiştir. Yerel mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, kadastro çalışmaları sırasında, birbirine komşu iki ayrı çalışma alanının tespiti sırasında koordinat hatası sebebiyle ölçülmeyerek tespit dışı bırakılan, daha sonra idari yoldan arsa niteliği ile 81.577.06 m2 yüzölçümlü olarak 26.12.2005 tarihinde 5996 parsel numarası ile Hazine adına tescil edilen taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri uyarınca kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılarak bir bölümünün tapu kaydının iptali ile tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, Daire bozmalarında belirtilen hususlarda araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dosya arasında 8.5.2001 tarihli İstanbul Deftardarlığı, Milli Emlak Müdürlüğü tarafından gönderilen cevabi yazıda dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin 1. Derece tabii sit alanı olduğu, Başakşehir Belediye Başkanlığının 25.12.2009 tarihli yazısında ise dava konusu taşınmazın Yarımburgaz Mağaraları ve çevresi 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde yer aldığı bildirilmiştir. Şu halde dava konusu taşınmazın hangi derece sit alanı kapsamında kaldığı hususunda duraksama hasıl olmaktadır. Bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için zilyetlik koşullarının yanı sıra, taşınmazın niteliği itibariyle de kazanıma elverişli olması gerekir. 2863 sayılı Kanunun 11.maddesinin ilk metninde derece ayrımı yapılmaksızın sit alanlarının koşulları oluştuğu takdirde kazanılması mümkün bulunmakta idi. 27.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5226 sayılı Kanunun 5.maddesiyle 2863 sayılı Kanunun 11.fıkrasında yer alan koruma alanları ibaresinden sonra gelmek üzere “sit alanları” sözcüğü eklenmiş ve bu tarihten itibaren sit alanlarının da kazanılması yasaklanmıştır. Ancak 30.05.2007 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 22.05.2007 tarihli 5663 sayılı Kanunla 11.maddenin 2. cümlesi değiştirilmiş, “ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmüne yer verilmiştir. 11.maddenin değişik son şekline göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarının iktisabı mümkün değildir. Mahkemece uzman arkeolog bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmak suretiyle taşınmazın niteliği belirlenmemiştir. Bundan ayrı davacı dava dilekçesinde dava konusu taşınmazı daha önce kayısı bahçesi olarak kullandığını, daha sonra üzerine bina yapmak suretiyle tasarrufta bulunduğunu bildirmiş, dava konusu taşınmazın bitişiğinde yer alan ve hükmen oluşan 6014 parsel sayılı taşınmazın oluşumuna esas hüküm dosyasında yapılan 16.9.1995 tarihli keşifte yerel bilirkişi olarak dinlenilen davacımız ... imzalı beyanında ise taşınmazın bulunduğu yere 1974 yılında geldiğini, evini ise 1976 yılında yaptığını bildirmiş, kayısı bahçesinden hiç söz etmemiştir. Mahkemece 17.4.2003 tarihinde yapılan keşifte, davacının dinlenilen tüm tanıkları da taşınmazın öncesinde kayısı bahçesi olup olmadığı konusunda herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Belirtilen hususlar üzerinde durulup çelişki giderilmemiştir.
Şu halde, mahkemece yapılacak iş; kadastro paftasının onaylı örneği eklenmek suretiyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu İl Müdürlüğünden ya da Bölge Müdürlüğünden dava konusu yeri kapsayan harita ile hangi derece ve nitelikteki sit alanı kapsamında kaldığını gösteren karar, harita ve belgelerin getirtilerek dosya arasına konulması, yöntemine uygun bir biçimde yapılacak keşifte konusunda uzman, Üniversitede akademisyen düzeyinde 3 kişilik arkeolog ve teknik bilirkişi aracılığıyla Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan gelen harita ve belgelerin zemine uygulanması, dava konusu taşınmaz bölümünün 1. 2. ve 3. derece sit alanlarıyla doğal ya da arkeolojik sit alanları kapsamında kalıp kalmadığının saptanmasına çalışılması, bu konuda 2863 sayılı Kanunun 11.maddesi kapsamının gözönünde tutulması, dava konusu taşınmazın çevresinde bulunan komşu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar yardımıyla uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünün ne gösterildiğinin belirlenmesine çalışılması, kazanma süresi ve koşullarının davacı yararına oluşup oluşmadığının, bilhassa taşınmazın davacı tarafından ilk zilyetliğe başlandığı zamandan itibaren kullanım biçiminin, taşınmazın tasarrufa başlanıldığı zamanki niteliğinin yerel bilirkişi ve tanıklardan etraflıca sorularak açıklığa kavuşturulması, tanıkların HMK.nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları ve keşif yerinde dinlenilmeleri, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde bu çelişkinin HUMK.nun 261. maddesi gereğince giderilmesi, taşınmaz üzerinde yapılacak inceleme sonucu korunması gereken kültür ve tabiat varlığının bulunup bulunmadığının saptanması, uzman arkeolog bilirkişiler ile teknik bilirkişinin konularına ilişkin tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, toplanacak tüm deliller ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı ... vekili ile Küçükçekmece Belediyesi Başkanlığı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK.nun 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Başkanlığına iadesine 15.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.