Hukuk Genel Kurulu 2019/506 E. , 2021/372 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 13. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri A.Ş.’nin işçisi olarak diğer davalı asıl işveren Marport Liman İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş.’ye ait işyerinde 23.08.2011-09.09.2013 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesini alacaklarının ödenmemesi sebebiyle 09.09.2013 tarihli ihtarname ile haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ile ücret ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ...Liman İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile diğer davalı arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, taraf sıfatı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; iş sözleşmesinin davacı tarafında haklı neden olmaksızın feshedildiğini, davacının alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Bakırköy 13. İş Mahkemesinin 07.04.2015 tarihli ve 2014/151 E., 2015/168 K. sayılı kararı ile; davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği, fazla çalışma ve yıllık izin ücretleri ile ücret alacaklarının bulunduğu, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının ise ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Bakırköy 13. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.12.2018 tarihli ve 2015/22673 E., 2018/23192 K. sayılı kararı ile; davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…2-Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde yıllık izin alacağı talep etmiş mahkemece talebi hüküm altına alınmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 2013 yılının Eylül ayı bordrosunda, 824,00 TL yıllık izin ücreti tahakkuk ettirildiği ve bu miktarıda kapsayan bordro net tutarının bankaya aynen yatırıldığı anlaşılmıştır. Ödendiği ispat edilen yıllık izin ücreti talebinin reddi yerine, kabulü hatalıdır.
3- Davacı fesih ayı olan 2013 yılının Eylül ayına ait 9 günlük maaş alacağını talep etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bakiye maaş alacağı hesaplanırken maddi hata yapılmıştır. Zira işverenin 2013 yılı Eylül ayı bordrosunda tahakkuk ettirdiği 824,00 TL’den raporda hesaplanan 682,00 TL yıllık izin ücreti tutarı tenzil edilmeli, fazladan yatırılan 142 TL’de hesaplanan bakiye maaş alacağından mahsup edilerek, sonuçta 77,00 TL bakiye maaş alacağına hükmedilmelidir. Açıklanan nedenlede hükmün bozulması gerekmiştir.
4-Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK’nun 297/2. maddesine aykırı olduğunun ve infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Bakırköy 13. İş Mahkemesinin 14.03.2019 tarihli ve 2019/38 E., 2019/118 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin (2) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan bozma nedenlerine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) numaralı bozma sebebine ilişkin olarak ise, alacakların net veya brüt olduğunun hükümde belirtilmesinin zorunluluğuna ilişkin yargı kararlarında ve doktrinde bir tartışma olmadığı gibi bu konuda yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, brüt miktarlar üzerinden dava açılması ve karar verilmesi hâlinde işçinin eline geçecek paranın azaldığı, işverenin de vekiline daha çok vekâlet ücreti ödemek zorunda kalacağı, alacağın içinde vergi ve sigorta primi de bulunduğundan harçların hükmedilen tüm alacak miktarı üzerinden hesaplanacağı ve davalının alacak miktarı dışında vergi ve sigorta primlerinin de harcını ödemeye mahkûm edileceği, tarafların bu yönde bir temyizi olmadığına göre kararda tereddüt uyandıracak bir durum bulunmadığı, bilirkişi raporundan alacakların nasıl hesapladığının anlaşıldığı, hükümde alacağın net veya brüt olduğunun belirtilmesinin bilirkişi raporunun doğruluğunu göstermeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Somut olayda, hüküm altına alınan işçilik alacaklarının net mi brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olup olmadığı ve infazda tereddüde yol açıp açmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece verilen ilk kararın davalılar vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalıların sair temyiz itirazlarının reddi ile kararın üç farklı sebepten bozulduğu, mahkemece diğer bozma nedenlerine uyulmakla birlikte hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğu ve infazda tereddüde yol açacağına dair bozma sebebine direnildiği, hüküm altına alınan toplam alacak miktarının 2.958,19TL olduğu dikkate alındığında, direnme kararının verildiği 14.03.2019 tarihi itibariyle 3.200,00TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
14. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
15. Bu bağlamda HMK’nın geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle:1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermekle birlikte, 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 47. maddesi ile geçici 3. maddenin ikinci fıkrasındaki “454” ibaresi “444” şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.
16. Yukarıdaki düzenlemelerden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar HUMK’nın 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ila 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
17. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
18. Somut olayda, direnme kararının kararın verildiği 14.03.2019 tarihinde bu miktar 3.200,00TL’dir.
19. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
20. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
21. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı vekili, kıdem tazminatının yanı sıra ücret, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
22. Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne dair karar Özel Daire tarafından davalıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra üç sebepten bozulmuş, mahkemece diğer bozma nedenlerine uyulmakla birlikte hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğu ve infazda tereddüde yol açacağına dair bozma sebebine direnilmiştir.
23. Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalılar aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan 2.751,42TL kıdem tazminatı, 77,00TL ücret alacağı ile 129,77TL fazla çalışma ücretinin 2.958,19TL olan toplam miktarı açık biçimde direnme kararının verildiği 14.03.2019 tarihinde geçerli olan 3.200,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
24. Şu hâlde davalılar vekillerinin mahkeme kararına yönelik temyiz istemlerinin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekillerinin karara yönelik temyiz istemlerinin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 30.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.