(Kapatılan)18. Ceza Dairesi 2020/414 E. , 2020/8874 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/2 delaletiyle 125/1, 125/4, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetime tabi tutulmasına dair Söke 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/05/2019 tarihli ve 2018/235 esas, 2019/894 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında;
"Dosya kapsamına göre;
1- Kayden 01/04/1998 doğumlu olup atılı suçun işlendiği 29/12/2015 tarihi itibariyle 15-18 yaş grubu aralığında bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/3. maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken 31/3. maddesi gereğince indirim yapılarak fazla ceza tayin edilmesinde,
2- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/8 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde 3 yıl denetim süresi belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, 5 yıl denetim süresi belirlenmesinde, isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu"nun 18/10/2018 tarihli ve 2015/1-158 esas, 2018/444 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir (TBMM Adalet Komisyonunun 03/08/2004 tarih ve 1/593-60 sayılı raporu). Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir. 765 sayılı TCK’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde halinde 79. maddede düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin 2. fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun"un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima 5237 sayılı Kanun"un 44. maddesinde; “(1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir. Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 44. maddesinde yer alan “bir fiil” ibaresi ve aynı Kanun"un 43. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “tek bir fiil” ifadesi ile kast edilen hususun ne olduğunun açıklanması gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlal edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de, kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanması imkânı bulunmamaktadır. Nitekim, 5237 sayılı TCK"nın 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir. Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir. Bu bağlamda "aynı suç" ile "farklı suç" kavramlarının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesinin gerekçesinde; "Bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir" şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre, anılan maddede yer alan "farklı suç"tan kastedilen, bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışında kalan ve Türk Ceza Kanunu"nda ya da özel ceza kanunlarında yer alan, yani ceza hukuku mevzuatındaki diğer suç hükümleridir. Bunun yanında, bir suçun basit hâli ile nitelikli hâli ya da unsurları aynı olan suçlar aynı suç sayılacağı gibi, bir suçun teşebbüs hâlinde kalması ile tamamlanması veya olası kastla işlenmesi ile doğrudan kastla işlenmesi hâllerinde de aynı suç söz konusu olacaktır. İnceleme konusu somut olayda; Söke 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 10/05/2019 tarih ve 2018/235 esas, 2019/894 sayılı kararı ile hakaret suçundan suça sürüklenen çocuk ..."ın TCK"nın 125/1, 125/4 ve 62/1. maddeleri gereğince 1.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve bu karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir. Suça sürüklenen çocuk hakkında aynı eylem nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 29/01/2018 tarihinde düzenlenen iddianameye istinaden Söke 4. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 08/05/2018 tarih ve 2018/98 esas, 2018/331 sayılı kararı ile zincirleme biçimde Cumhurbaşkanına hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği, suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK"nın 229/1. maddesinde tanımlanan Cumhurbaşkanına hakaret ve aynı Kanunun 125/1. maddesinde tanımlanan hakaret suçlarını oluşturduğu, TCK"nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılması gerektiği anlaşıldığından bahse konu dosyanın aslının veya onaylı örneğinin bu dosya arasına konularak birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre fikri içtima ve mahsup hükümleri de nazara alınarak hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hukuka uygun bulunmamıştır.
Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı"na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 08/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.