Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2529
Karar No: 2021/370
Karar Tarihi: 30.03.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2529 Esas 2021/370 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2529 E.  ,  2021/370 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 26.10.1990 tarihinde vefat eden eşinden ölüm aylığı aldığını, babası Ahmet İnceöz’ün ise 11.06.1991 tarihinde vefat ettiğini, babasından da ölüm aylığı bağlanması için yaptığı başvurunun Kurumca reddedildiğini ileri sürerek, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun) kapsamında emekli olan babasından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; 506 sayılı Kanun’un 68. maddesi gereği daha yüksek olan aylığın bağlandığını, Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 8. İş Mahkemesinin 23.12.2013 tarihli ve 2013/924 E., 2013/1854 K. sayılı kararı ile; davacının eşinin 26.10.1990; babasının ise 11.06.1991 tarihinde vefat ettiği 506 sayılı Kanun’a eklenen geçici 91.madde uyarınca 06.08.2003 tarihinden önce babasından ve eşinden aylık alanlardan aylıkları kesilenlere yeniden hak tanındığı, davacının 06.08.2003 tarihinden önce hem babasından hem de kocasından dolayı dul ve yetim aylığı almaya hak kazandığı, ayrıca Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 2012/21-21 E., 2012/233 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu, davacının kazanılmış hakkının da nazara alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 8. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 02.04.2015 tarihli ve 2014/9980 E., 2015/7185 K. sayılı kararı ile; “..Dava; eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olan davacının, aynı zamanda babasından dolayı da ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, eşinden bağlanan aylık dışında davacıya babasından da aylık bağlanabileceğinin ve aylığın Kuruma başvuru tarihi olan 27.03.2013 tarihinden itibaren bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının babasının 11.06.1991 yılında vefat ettiği, eşinin ise 26.10.1990 tarihinde vefat ettiği, davacının hem babasının hem de eşinin 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı oldukları anlaşılmıştır.
    Uyuşmazlık; 506 sayılı Yasa kapsamında ölen eş ve babadan dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    506 sayılı Yasa"nın 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağı öngörürken; aynı maddenin (VI) numaralı bendi, kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak “çalışma ve evlenme” halini kabul etmekteyken; 4958 sayılı Yasa"nın 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35’inci maddesiyle, söz konusu (VI) numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir. 68’inci maddenin son cümlesi "evliliğinin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir." hükmünü içermektedir. Benzer düzenleme 5510 sayılı Yasa"nın 54’üncü maddesinde de vardır.
    Mahkemece, 506 sayılı Yasa"nın 68/VI. maddesindeki düzenleme de dikkate alınarak Kurum işleminin yerinde olduğu gözetilerek davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 8. İş Mahkemesinin 03.11.2015 tarihli ve 2015/404 E., 2015/1270 sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 26.10.1990 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının yanında ayrıca 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 11.06.1991 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖNSORUN
    12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce direnme kararı gerekçesinde dosya konusu uyuşmazlık ile ilgisi olmayan askerlik borçlanması konusunda açıklamalar yazıldığı ve hüküm fıkrasında ilk karardaki gerekçe ile uyumlu kısa bir gerekçeli açıklama yapıldığı dikkate alındığında, gerekçe ile hüküm arasında çelişki olup olmadığı hususu ele alınmış olup; yazılan gerekçenin maddi hata sonucu gerekçeli kararda yer aldığı, dosya konusu uyuşmazlık konusunda hüküm fıkrasında önceki karar ile uyumlu gerekçe yazıldığı ve bu gerekçelerle usulüne uygun direnme kararı verildiğinden gerekçe ile hüküm arasında çelişki olmadığı sonucuna varılmış ön sorun bu şekilde aşılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    13. Sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasa"da güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo-ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (Arıcı,K.: Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.95).
    14. Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (Arıcı, K.: Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk, hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak, bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
    15. Ancak sosyal güvenlik hakkının kullanımı kanun ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir. İşte 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 68. maddesinin son fıkrası da bu sınırlamalardan biridir.
    16. 506 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla, ölüm aylığı bağlanma koşulları ile bağlanmış ölüm aylığını kesme nedenleri anılan Kanun’un 68. maddesinde düzenlenmiştir.
    17. 506 sayılı Kanun’un 02.07.1973 tarihli ve 1753 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile yeniden düzenlenen 68. maddesinin I/C-a bendine göre; "yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan" kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilecektir. Aynı maddenin (VI) numaralı bendi hükmüne göre de; kız çocuklarına bağlanan ölüm aylıkları Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları ya da evlendikleri tarihi takip eden devre başından itibaren kesilecektir. Ayrıca (VI) numaralı bendin son cümlesinde; "... evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir..." düzenlemesine yer verilmiştir.
    18. 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (VI) numaralı bendindeki "çalışmaya" kelimesinden sonra gelmek üzere "buralardan gelir veya aylık almaya" ibaresi eklenmiştir.
    19. Öte yandan 4958 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 506 sayılı Kanun’a eklenen Ek 47. maddesinde "kız çocuklarının sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmiş ülkelerdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmaya başlamaları veya bu ülkelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaya başlamaları" halinde bağlanmış gelir ve aylıkların kesileceği hükme bağlanmıştır.
    20. Söz konusu yasal düzenlemeler bütün hâlinde değerlendirildiğinde, 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin son fıkrasında sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirilerek vefat eden eş ile vefat eden babadan dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı almaya hak kazananlara, bu aylıklardan fazla olanının ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
    21. Hemen belirtmelidir ki, 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin ilk düzenlemelerinde erkek ve kız çocuklarına ölüm aylığı bağlama şartları bakımından farklılık oluşturulmuştur. Şöyle ki erkek çocuklarına aylık bağlanabilmesi için Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama şartı arandığı hâlde, kız çocukları için Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık almama şartı aranmıştır. Yani erkek çocukları, kendi çalışmaları nedeniyle Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık alırlarsa aylıkları kesilirken, kız çocukları kendi çalışmaları yanında hak sahibi olarak da gelir veya aylık alırlarsa aylıkları kesilecektir. Kanunun bu şekilde düzenlenmesi ölüm aylığı bağlanan kız çocuklarının aleyhine yorumlara sebep olmuş öte yandan Kurumun 1753 sayılı Kanun sonrası ortaya çıkan farklı uygulamaları nedeniyle 506 sayılı Kanun’a 5386 sayılı Kanun ile 02.07.2005 tarihinde geçici 91. madde eklenmiştir.

    22. Geçici 91. maddeye göre 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları hâlleri hariç olmak üzere geri alınmaz. Maddenin altıncı ve yedinci fıkraları ile de birinci fıkraya göre aylığın kesilmesi önlenenlerin, 01.10.2008 tarihine kadar aylık almaya devam edecekleri düzenlenmiştir.
    23. İlgili maddenin gerekçesinde “506 sayılı Kanunun 23 ve 68" inci maddelerinde 21.06.1973 tarihli 1753 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle getirilen ölüm geliri veya aylığı bağlama şartları içerisinde yer alan "buralardan gelir veya aylık almayan" ibaresi, başlangıçta kız çocuklarının hem kendi çalışmalarından hem de hak sahibi olarak sosyal güvenlik kurumlarından gelir veya aylık almamaları olarak yorumlanıp uygulanırken, bilahare uygulama değiştirilerek yalnızca kendi çalışmalarından dolayı sosyal güvenlik kurumlarından gelir veya aylık almama olarak yorumlanmış ve uygulanmıştır. 23.12.1981 tarihinden 06.08.2003 tarihine kadar söz konusu ibarenin kız çocuklarının yalnızca kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma olarak yapılan Kurum genel uygulaması dahilinde hak sahibi kız çocuklarına ölüm geliri veya aylığı bağlanmış ve ödenmiştir. Bu gelir ve aylıkların kesilmesinin ve geri alınmasının ortaya çıkaracağı mağduriyetler nazara alınarak belirtilen uygulama dâhilinde bağlanan gelir ve aylıkların kesilmemesi ve geri alınmaması öngörülmüştür.” şeklinde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
    24. Madde metninden ve gerekçesinden de anlaşılacağı üzere geçici 91. madde ile 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi olan kız çocuklarının, kendi çalışmaları dışında, hak sahibi olarak gelir veya aylık almaları hâlinde önceden aldıkları ölüm geliri veya aylığın kesilmesini önlemek, 5510 sayılı Kanun’un düzenlemesine kadar gelir/aylık almalarını devam ettirmek ve gelir/aylık kesilmişse istirdadını engellemek ve 506 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile ilgili farklı uygulamaları gidermek amaçlanmıştır.
    25. Sonuç olarak, 02.07.1973 tarihinde 1753 sayılı Kanun ile getirilen 506 sayılı Kanun"un 68. maddesinde düzenlenen “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü aynı Kanun’un geçici 91. maddesi ile yürürlükten kalkmamış olup uygulanmaya devam etmiştir. 02.07.1973 tarihinden sonra 506 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla hem eşten hem de ana/babadan gelir veya aylığın ikisi bir arada alınamayacak ve hak sahibi aksini talep etmediği sürece bu ölüm aylıklarından fazla olanı ödenecektir. Kaldı ki 5510 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi kapsamında kazanılmış haktan da söz etmek mümkün değildir.
    26. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2015/10-841 E., 2017/787 K.; 18.06.2019 tarihli ve 2017/10-2150 E., 2019/678 K. ile 16.12.2020 tarihli ve 2017/10(21)-2400 E., 2020/1039 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
    27. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayda; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan eşi Hüseyin Bıçakcı’nın 26.10.1990 tarihinde vefatı üzerine davacıya ölüm aylığı bağlandığı, 11.06.1991 tarihinde vefat eden babası Ahmet İnceöz’den yetim aylığı tahsisi için yaptığı başvurunun ise Kurumca 17.04.2013 tarihli ve 3/390282 sayılı yazı ile, 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (VI) numaralı bendi hükmü uyarınca aylık miktarı daha yüksek olan eşinden dolayı ölüm aylığı bağlandığı belirtilerek reddi nedeniyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
    28. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; davacının hak sahibi olduğu eşi ve babasının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğu dikkate alındığında 506 sayılı Kanun’un 68. ve geçici 91. maddelerindeki düzenlemeler karşısında her iki aylığa birden hak kazanması mümkün olmadığından davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    29. Ayrıca direnmeye ilişkin gerekçeli kararda “Mahkememizce 5510 SY nın 32/2-a maddesi kapsamında davacının miras bırakanının 5 yılı aşkın süreli sigortalı olduğu çekişmesizdir. Askerlik borçlanması kapsamında prim ödeme gün sayısı da 900 güne ulaşmıştır. Yargıtay uygulamalarında prim ödeme gün sayısının borçlanma ile birlikte 900 güne ulaşması halinde ölüm aylığı bağlanmasına karar verildiğine ilişkin pek çok karar örneği mevcuttur. Sorun; 900 günlük prim ödeme süresinin borçlanma ile tamamlanması halinde ödenen primlerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi kapsamında değerlendirilmemesinden kaynaklanmaktadır.
    Prim gün sayısının borçlanma ile tamamlanması ödenen sigorta primlerinin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi kapsamında değerlendirilmemesi yasanın açıkça amacına aykırı olduğu gibi sosyal güvenlik hukuku ilkeleri ile de bağdaşmamaktadır. 900 günlük süre doğrudan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi olarak değerlendirilmeli, bunun bir kısmının borçlanma ile tamamlanması sonuca etkili olmamalıdır. Kaldı ki askerlik hizmeti Anayasal bir yükümlülük olup, askerlikte geçen sürede de askerlik yapan kişinin vatan hizmetini yerine getirmektedir. Vatan hizmetini yapan kişilerin bu süreyi sonradan borçlanmaları halinde bu süre fiili çalışma gibi değerlendirilmelidir. Yapılan görevin niteliği böyle bir kabulü gerektirir.” yazılmış olması mahallinde her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
    30. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    31. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.

    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi