14. Hukuk Dairesi 2016/14449 E. , 2020/3353 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09/07/2012 ve 21/03/2013 günlerinde verilen dilekçelerle tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24/03/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve asli müdahil vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 393 parsel sayılı taşınmazın 8/20 payının dava dışı önceki paydaş ... tarafından 04.05.2012 tarihinde davalıya satıldığını, müvekkiline herhangi bir bildirimde bulunulmadığını ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile dava konusu payın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin akaryakıt istasyonu işletmeciliği yapan ... Petrol Ltd. Şti"ye %50 ortak olduğunu, bu ortaklık kapsamında şirket, faaliyet gösterdiği 15 parsel sayılı taşınmazın ½‘sini müvekkiline devredeceğini, devir gerçekleşmediği için adı geçen şirketle müvekkili arasında 15 parsel sayılı taşınmazın ½ payının satışının vaadi hususunda satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, satış vaadi sözleşmesinin ifası için açılan tapu iptali ve tescil davasının kabul edildiğini ve taşınmazın müvekkili adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini, istasyona ortak olan müvekkilinin ortaklıktan beklediğini bulamadığını, istasyonun bir türlü faaliyete geçmediğini, verdiği paranın bir nevi boşa gittiğini, bu alacağın tahsili için icra takibi başlattıklarını, taraflar arasındaki anlaşmazlık uzayıp gidince yöre gereği “...” oluşturulduğunu, davacının cemaat huzurunda dava konusu taşınmazın satışı nedeniyle müvekkiline 1.200.000 TL ödeyeceğini taahhüt ettiğini ancak bu taahhüdünü yerine getirmediğini, bütün bu ilişkilerin davacı tarafından bilindiği halde bu davanın açıldığını, amacın müvekkilini mağdur etmek olduğunu, TMK’nın 732. maddesi anlamında gerçek bir satış olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu, dava konusu payın sözleşme karşılığı sunulduğu, dolayısıyla ortada gerçek bir satış olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile asli müdahil vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
TMK"nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.
Önalım davasında dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından ibaret olan önalım bedelinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734/2. maddesi gereğince hükümden önce mahkemece belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerekir. Davacıya verilen bu sürenin kesin olduğuna da mahkemece karar verilebilir. Kesin süre içerisinde öngörülen işlem yerine getirilmez ise 6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi gereğince işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Ancak anılan bu madde hükmünün uygulanabilmesi için davacının davayı sürüncemede bırakacak davranışta bulunması gerekir.
Somut olaya gelince; 04.05.2012 tarihli, 1632 yevmiyeli resmi senetle dava dışı ...’nün 393 parsel sayılı taşınmazdaki 8/20 payını 14.000,00 TL bedelle davalı ...’e sattığı görülmektedir. Davalı vekili, sözleşme ilişkisi bulunduğundan bahisle yapılan devirin gerçek bir satış olmadığını savunmuş ise de, mahkemece, tapu memuru huzurunda düzenlenen resmi satış senedinin aksinin ancak aynı kuvvette bir delille ispat edilebileceği hususu dikkate alınmaksızın davaya konu payın sözleşme karşılığı sunulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, Dairemizin yukarıdaki ilkeleri gözönünde bulundurularak süresinde önalım hakkını kullanan davacı ve asli müdahilin talepleri hakkında mevcut delil durumuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.