8. Hukuk Dairesi 2012/1550 E. , 2012/9165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.09.2011 gün ve 487/482 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde Ünye İlçesi Ortaköy Köyünde bulunan 137 ada 43, 137 ada 37, 136 ada 4 ve 129 ada 3 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında kendisiyle birlikte davalı adına yazıldığını, oysa davalının hissesini kendisine sattığını, rahatsız olduğu için kadastro sırasında satış belgelerini görevli memurlara veremediğini açıklayarak taşınmazlardaki davalı adına olan hisselerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı yargılama oturumunda taşınmazdaki ½ oranındaki Fadime Duman hissesini davacının satın aldığını, kendisine ait ½ hissenin ise, asıl annesi olan Halime Kırık’tan geldiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davaya konu taşınmazlardaki davalı hissesinin tapu kayıtlarının iptali ile tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitinden önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve harici satış sebeplerine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, karar yerinde yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hüküm tarihinde ölü bulunan davacı ... adına tescil kararı verildiği gibi yapılan araştırma inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan veraset ilamına göre davacı ... dava tarihinden sonra 24.12.2009 tarihinde vefat etmiş, mirasçıları Av. ...’a vekalet vererek davada taraf durumunu almıştır.
HUMK.nun 388. maddesinin son fıkrasına (6100 sayılı HMK.nun 297 m.) göre; hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Dosya arasında bulunan veraset ilamına göre davacı ... dava açıldıktan sonra 24.12.2009 tarihinde vefat etmesine ve karar başlığına davacı olarak; mirasçılarına yer verilmesine davada vekil ile
temsil edildikleri bilinmesine karşın hüküm tarihinde ölü bulunan ... adına tescile karar verilmiştir. TMK.nun 28. maddesi uyarınca kişilik ölüm ile son bulur. Öte yandan, 04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ölü kişi adına tespite karar verilemeyeceği gibi dava tarihinde ölü bulunan kişiye karşı dava da açılamaz. Ölü kişi adına tespite ilişkin 3402 Kadastro Kanununun 30. maddesi hükmünün genel mahkemelerde uygulama yeri de bulunmamaktadır. Davacının ölümünden sonra mirasçılık belgesinde adları geçen mirasçıları vekaletname vermek suretiyle davada taraf durumunu aldıklarına göre, davacı ... mirasçıları adına mirasçılık belgesinde yazılı miras payları oranında tapuya tescile karar verilmesi gerekirken kanuna aykırı, şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde ... adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı vekili 23.11.2009 havale tarihli delil listesiyle davalı ise, 20.11.2009 tarihli delil listesi ile tanıklarını bildirmiştir. Mahkemece, 01.02.2010 tarihli ara kararın 1 nolu bendi gereğince taraf tanıkların celbine karar verilerek tanık giderleri ile tebligat giderlerini yatırmak üzere taraflara kesin süre verilmiş, davacı tanıklarıyla davalı tanığı ...’a 10.06.2010 tarihli oturum günü usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı tanığı ...’a ise tebligat yapılamamış, 10.06.2010 tarihli oturuma taraf vekilleri gelmiş davacı vekili tanıklarının, davalı vekili ise tanık Fatma Arslan’ın hazır olduğunu beyan etmiş davalı vekili ...’ın açık adresini ve kimlik bilgilerini bildirmek üzere süre istemiş, mahkemece aynı tarihli ara kararının 1 nolu bendi ile mahallinde keşif yapılmasına karar vererek ara kararının 2 nolu bendi ile tanıkların keşif mahallinde taraf vekillerince hazır edildiklerinde dinlenmelerine karar verilmiş, belirtilen tarihte keşif yapılamamış, 07.10.2010, 23.10.2010 ve 03.03.2011 tarihli ara kararları ile eski ara kararı ile keşif yapılmasına karar verilmiş, mahallinde 10.05.2011 tarihinde keşif yapılmış, davacı tanığı ... ve ... keşif mahallinde dinlenmiş diğer tanıklar keşif mahallinde bulunmadığından dinlenememiş, davacı vekili son oturum olan 15.09.2011 tarihli oturumda senet asıllarını dosya arasına ibraz etmiş davalı vekili aynı oturumda senetlere karşı vekil edeni ile görüştükten sonra beyanda bulunmak üzere süre talep etmiş, mahkemece aynı oturumda duruşmanın bittiği açıklanarak nihai karar verilmiştir.
Taraflarca bildirilen tanıklar HMK.nun 243 ve 244. maddeleri (HUMK.nun 258 ve 259) gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları ve usulüne uygun olarak dinlendikten sonra bir karar verilmesi gereklidir. Son oturumda davacı vekili tarafından senet asılları ibraz edilmesi üzerine davalı vekiline talep ettiği gibi senetlere karşı vekil edeni ile görüştükten sonra beyanda bulunmak üzere süre ve imkan tanınması gereklidir. HMK.nun 27 (HUMK.nun 73. m) maddesinde düzenlenen hukuki dinlenme hakkının ispat hakkını ve yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını kapsadığı kabul edilmiştir. Hukuki dinlenilme hakkı Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama sujelerinin yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarına tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp, karar vermesi gereklidir. Somut olayda, taraf tanıkları usulüne uygun olarak keşif mahallinde dinlenmek üzere davet edilmedikleri gibi davalı vekiline adresinde tebligat yapılamayan tanığın adres ve kimlik bilgilerini sunmak ve son oturumda da senet asıllarına karşı vekil edeni ile görüşüp beyanda bulunmak üzere süre ve imkan tanınmadığından tarafların hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğinin kabulü gerekir.
Bu nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 480,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 12.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.