Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.05.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat S.Ö.ile temyiz edilen vekili Avukat R.E.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı A.G.ün 18/08/2004 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi K.ve çocukları A., S., N., P., M., S., M., İ., C.ve N.ı bıraktığı, davacının murisin kızı, davalıların ise murisin oğulları olduğu, mirasbırakanın vekil kıldığı oğlu S. G. aracılığıyla kayden maliki bulunduğu malvarlığının tamamına yakın bir kısım taşınmazları oğlu olan davalılara tapuda satış gibi göstermek suretiyle temlik ettiği, anılan temliki işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle mirasçılık belgesindeki payı oranında davanın kabulüne, 221 ada, 5 parsel, 173 ada, 3 parsel, 16491, 15644,13632, 1963, 141 ada, 6 parsel, 141 ada, 7 parsel, 145 ada, 1 parsel, 474 ada, 7 parsel, ve 443 parsellerinde dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu gözetilerek anılan parseller bakımından da davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; çekişmeye konu taşınmazlara ilişkin kayıtlardan taşınmazların tevhid ve ifraz işlemleri gördüğü, imar uygulamasına tabi tutularak yeni imar parsellerinin oluştuğu izlenimi edinilmekle birlikte taşınmazların hangi imar parsellerine dönüştüğü denetlenemediği gibi keşif sonucu alınan Fen Bilirkişi raporunda da bu konuda bir açıklık olmadığı görülmektedir. Bu durumda yeni oluşan imar parselleri üzerinden hüküm kurulmaması gerektiği hukuki dayanağı kalmayan başka bir deyişle tevhid işlemi ile kaydı kapatılan kadastral parseller üzerinden karar verilemeyeceği açıktır.
Anılan bu husus; doğru sicil oluşturma ilkesinin bir sonucu olup dolu pafta ilkesine aykırı düşmektedir. Öte yandan devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi ve kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazlara karşılık gelen imar parsellerinin tedavül kayıtlarının getirtilmesi, tevhit ve ifraz işlemleri sonucu oluşan imar parsellerinin saptanması, gerekirse bu konuda bilirkişi görüşüne başvurulması, bu hususun duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken infazda tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulması isabetsizdir.
Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 28.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.