4. Hukuk Dairesi 2017/1273 E. , 2020/1442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 21/12/2012 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20/09/2013 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı vekili; müvekkili Oda’nın 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ile kurulmuş olan bir meslek örgütü olduğunu, anılan Kanun’un 16. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde Oda’nın gelirleri arasında yıllık üye aidatlarının gösterildiğini, Oda mensubu olan herkesin bu aidatları ödemek zorunda olduğunu, ödenmemesi durumunda ise ilgili Yönetmelikte genel hükümler dairesinde tahsil edileceğinin hükme bağlandığını, borcun ödenmemesi nedeniyle başlatılan takibe davalının 2007 yılından bu yana tüm aidatlarını düzenli olarak ödemesi nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaliyle takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; ödeme emrinde borcun sebebi bölümünde “2011 dönemlerine ait aidat borcu” yazıldığını, ancak müvekkilinin aidat borcu bulunmadığını, dava dilekçesinde ise başkaca bir açıklama yapılmadan aidat borcu nedeniyle yapılan takibe vaki itirazın iptalinin istenildiğini, Odaya kaydın yapıldığı 2007 yılında odaya giriş aidatı ve her yıl genel kurulca tespit edilen oda aidatını düzenli olarak ödediğini, icra takibine konu edilen 3.805,00 TL"nin neye göre ve nasıl hesaplandığının ne icra takibinde ne de dava dilekçesinde açıklanmamış olduğunu belirterek, davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; icra takibinde açıklama kısmında 2011 dönemlerine ait birikmiş aidat borcu için 3.805,00 TL yönünden ilamsız takip yapıldığı, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu, davacıdan aidat borcunun dayanağı ile ilgili belgelerin istenerek bilirkişiden rapor alındığı, davanın konusunun ödenmeyen aidatlarla ilgili olup, 2007 Mart döneminde davacı Odaya giriş yapılan dönemde nakil giriş ücreti ve inşaat fonu olarak 805,00 TL, üye nakil harcı olarak 3.500,00 TL olmak üzere toplam 4.305,00 TL talep edildiği, ancak davalının Oda"ya girişte 500,00 TL ödeme yaptığı, ancak bakiye 3.805,00 TL"nin ödenmediği, takibe konu alacağın 3.805,00 TL"lik bu alacak olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, itirazın iptaliyle takibin devamına, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Dava itirazın iptali davası olup, yasal dayanağını 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 4949 sayılı Kanun’la değişik “6-İtirazın Hükümden Düşürülmesi” ana başlıklı 67. maddesinden almaktadır. “a) İtirazın İptali” alt başlıklı 67. maddede aynen;
“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003-4949/103. md)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava eme hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 02/07/2012-6352/11. md) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz ettiği alacak üzerine açılan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere, takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı, genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler çerçevesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
İtirazın iptali davası, Kanunda “İtirazın Hükümden Düşürülmesi” ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamını amaçlayan bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talebinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. İİK’nun 58. maddesine göre takip talebinde borcun sebebinin gösterilmesi ve borç bir belgeye dayanıyorsa bu belgenin takip talebine eklenmesi gerekir. Anılan Kanun"un 60. maddesine göre de ödeme emrinin takip talebine uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Ödeme emrini alan borçlu borcun sebebine ve takibin dayandığı belgeye göre aleyhindeki ilamsız icra takibine itiraz edebilir. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım, itirazın iptali davasının konusunu oluşturur.
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. Zira, aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötüniyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Diğer taraftan, İİK"nun 67. maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açamamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında, her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, süresi içinde açılan dava, itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması halinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil, alacağa hükmedilmesi istenecektir ve
verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda, takibe etkili itirazın iptali davasında ispat edilecek olan, takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olup, bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağı itirazın iptali davası için bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, genel hükümlere göre ispat olanağının varlığı, takip talebinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra hukuk mahkemelerinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak, borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır.
Açıklanan hususlar Hukuk Genel Kurulunun 03/05/2006 tarihli ve 2006/19-260 Esas, 2006/251 Karar, 14/12/2011 tarihli ve 2011/19-617 Esas, 2011/749 karar ve 18/09/2013 tarihli ve 2013/19-142 Esas, 2013/371 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda davacı-alacaklı vekili, davalı-borçlu hakkındaki ilamsız takibinde; “3.805,00 TL aidat borcu (Tarih: 09/12/2011 Açıklama: 2011 dönemlerine ait birikmiş aidat borcunu)” borcun sebebi ve takip dayanağı olarak göstererek, 3.805,00 TL aidat borcu alacağının tahsilini istemiş, davalı ise 2007 yılından bu yana tüm aidatlarını düzenli olarak yatırdığından borçlu olmadığını bildirerek takibe itiraz etmiştir. İtiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının dava dilekçesinde davacı vekili, yıllık aidat borcuna ilişkin takibe itiraz eden davalı borçlunun kötüniyetli olup, haksız itirazının iptali gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece dava ve takip konusu yıllık aidatlarla ilgisi olmayan nakil giriş harcı ve inşaat fonu üzerinde durulmuş, davalı tarafından bu duruma yargılamanın başından itibaren karşı çıkılmış, mahkemece takip ve dava konusu edilmeyen 3.500,00 TL üye nakil harcı ve 350,00 TL inşaat fonu değerlendirmeye alınarak yargılama yapılmış ve davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline yönelik hüküm oluşturulmuştur.
İtirazın iptali davasının açılması ve karara bağlanmasında takip talebi ve ödeme emri esas alınacaktır. Zira, davanın konusu, ilamsız icra takibine borçlunun yaptığı itirazın haklı olup olmadığıdır. İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takip ve dava konusu olmayan istemler bu davada dikkate alınamaz. Takipte talep edilmeyen üye nakil harcı ve inşaat fonu borçları konusunda karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi hükmüne de aykırılık oluşturur.
Öte yandan mahkemece yapılan yargılamada dosyadaki mevcut delillere göre davalının yıllık aidat borcu olmadığının belirlenmesine, takibe ve itiraza konu alacağı ispata yönelik başkaca delil ileri sürülmemiş olmasına ve böylece aidat alacağının varlığının kanıtlanamamasına göre, davalı itirazında haklıdır.
Yukarıdaki açıklamalar ve belirtilen yasal düzenlemeler ışığında; mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, açıklanan yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.