Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 25.06.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R Davacılar, paydaş oldukları.. parsel sayılı taşınmazın dava dışı paydaşı R.. Ç...’in payını 26.05.2009 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiğini, önalım hakkını kullanmak istediklerini ileri sürerek, davalıya ait payın adlarına tescilini istemişlerdir. Davalı, taşınmazın fiilen paylaşıldığını, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, fiili taksimin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir., Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK"nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. inlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından taşınmazın fiilen taksim edildiği, paydaşlardan A.."nin kendisine düşen yeri önce 10.03.2008 tarihinde R.. Ç...e sattığı, R.. Ç.."in de bu bölümü nar bahçesi haline getirdiği, daha sonra 26.05.2009 tarihinde davalı G.."e sattığı davacıların önceki malik zamanında bir hak talebinde bulunmadıkları anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece artık davacıların davalıya karşı önalım hakkını kullanmalarının iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı gözetilerek davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 10.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.