3. Hukuk Dairesi 2016/8617 E. , 2017/18304 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıya ait olan ... ilçesi ... mah. ... mevkii 152 ada 34 parselde kayıtlı taşınmazın 4.500 metrekarelik kısmını 30/06/2006 tarihinde aralarında yaptıkları sözleşme ile davalıdan 45.000 TL bedelle satın aldığını, ağabeyi olan davalının sigorta ve vergi borçlarından dolayı taşınmaz üzerinde hacizler olduğunu, hacizleri temizleyip tapuyu devredeceğini söylediğini, ayrıca satış sözleşmesinde her kim şartları yerine getirmez ise 40.000 TL cezai şart ödeyeceği konusunda anlaştıklarını, ancak davalının ne tapuyu devrettiğini ne de kendisine vermiş olduğu parayı ödediğini, ... Noterliği aracılığı ile 02/06/2014 tarihinde gönderdiği ihtardan da sonuç alamadığını beyan ederek 30/06/2006 tarihli sözleşmenin aynen yerine getirilmesine, mümkün olmaması halinde taşınmaz için verdiği 45.000 TL"nin ve cezai şartın 30/06/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı ile aralarındaki gayrimenkul alım satım mukavelesi başlıklı belge içeriğinde belirtilen 45.000 TL "yi almadığını, cezai şart olarak kararlaştırılan 40.000 TL"nin dava yoluyla talep edilemeyeceğini, miktar itibari ile davanın tanık ile ispatının da mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; sözleşme içeriği incelendiğinde özellik ve vasıfları belirtilen taşınmazın 45.000 TL karşılığında satıldığı, zilyetliğinin devredildiği ve "mukavele tarihinden itibaren harici olarak bu miktarın alıcı (davalı) ..."nın olduğunun" açıkça ifade edildiği, sözleşme tanığı olan ...’nın yeminli beyanında para alışverişini görmediğini ancak sözleşme imza edildikten sonra kendisinin de taraflarla birlikte tapuya gittiğini, devir işleminin taşınmazdaki hacizler sebebiyle gerçekleştirilemediğini ifade ettiği, sözleşmedeki kayıt ve tarafların devir işlemi için tapu dairesine gittiklerinin sabit olduğu dikkate alınarak satış bedelinin davalı tarafça alındığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu nedenle davalının satış bedelini almadığını ispat etmek durumunda olduğu, bu yönde davalının satış
bedelinin kendisi tarafından alınmadığına ilişkin bir delili bulunmadığından ve yemin teklifinde bulunmayacağını beyan ettiğinden, geçersiz taşınmaz mukavelesine göre davacının davalıya 45.000 TL ödediğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 45.000 TL"nin dava tarihi olan 24/12/2014"den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalıya taşınmaz satımı nedeniyle bedel ödeyip ödemediği noktasında toplanmaktadır.(TMK 6.md hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. HMK"nun 190.maddesinde de; ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu vurgulanmıştır.)
Davacı ve davalı kardeş olup, aralarında düzenledikleri 30.06.2016 tarihli "Gayrimenkul Alım-Satım Mukavelesinde; "Mülkiyeti Satıcı ..."ya ait 152 ada, 34 parsel sayılı taşınmazın 4500 m² lik kısmını alıcı ..."ya 45.000.00 YTL karşılığı satıp; zilyetliğini de devrettiği" belirtilmiştir.
Ne var ki sözleşmede satış bedelinin davalıya ödendiğine ilişkin hiçbir ibare bulunmamaktadır. Davacı, satış bedelinin davalıya ödendiğini iddia etmiş, davalı ise bedel ödenmediğini savunmuştur. Bu bağlamda, ispat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer.
Her ne kadar olayda HMK 203. (HUMK 293 md) uyarınca taraflar kardeş olmaları itibariyle tanık dinlenebilir ise de; tanık dinlenebilecek bir konuda taraflar aralarındaki ilişkiyi yazılı belgeyle düzenlemişlerse artık aksi tanıkla kanıtlanamaz ve dinlenen tanık beyanlarına da itibar edilemez. Kaldı ki, davalı da olayda bedel itibariyle tanıkla ispatın mümkün olmadığını bildirmiştir.
Davacı, satış bedelini ödediğini yazılı yasal delillerle ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek, ispat külfeti yer değiştirilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.