4. Hukuk Dairesi 2020/305 E. , 2020/1431 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-karşı davalı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 27/04/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat istenmesi, karşı davada; davalı-karşı davacı ... aleyhine 17/05/2011 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen 07/11/2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı-karşı davacı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmamasına göre davalı-karşı davacının karşı davaya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Asıl dava, haksız şikayet ve kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi, karşı dava ise kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili, davalının Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçeleri verdiğini ve bir çok davalar açtığını, bu dilekçelerde davalının asılsız beyanlarda ve ithamlarda bulunduğunu, bu eylemler ile davacının itibarına zarar verildiğini belirterek davacının uğradığı manevi zararın tazminini istemiştir.
Davalı-karşı davacı, davacının rektör olduğu dönemde kendisi hakkında soruşturma açılmasını sağlayarak görevini kötüye kullandığını, açılan disiplin soruşturmaları ile yıpratıldığını belirterek kişilik haklarına saldırı nedeniyle oluşan manevi zararının tazminini talep etmiştir.
Mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle asıl ve karşı davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı-karşı davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 18/03/2019 gün 2018/5196 esas ve 2019/1521 karar sayılı ilamı ile “Kamu görevlilerinin, kişisel kusuruna dayanan davalar, adli yargı yerinde ve özel hukuk hükümleri uyarınca çözümlenmelidir. Kamu görevlisi konumunda bulunan karşı davacı hakkında Anayasa m. 129/5 hükmünün uygulanabilmesi söz konusu olamayacağından husumet yokluğu nedeni ile ret kararı verilmiş
olması doğru değildir. Mahkemece, asıl davanın esası incelenmeli ve taraf delilleri toplanmalı ve oluşacak sonuca karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, asıl davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile davacı yararına bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davanın kabulüne karşı davanın ise hizmet kusuruna dayandığı ve işbu davanın idari yargıda idare aleyhine açılabilecek davalardan olduğu gerekçesi ile husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; davalı-karşı davacının dava konusu edilen Rektörlük işlemlerine ilişkin idare mahkemelerinde birden fazla dava açtığı ve davacı hakkında adli ve idari makamlara şikayet dilekçesi verdiği vaki ise de yapılan işlemlerin davalı-karşı davacının yasal dava ve şikayet hakkı kapsamında bulunması davacıya yönelik kişilik haklarına saldırı teşkil edecek bir eylemin söz konusu olmaması ve hatta dava ve şikayetlerin bir kısmının davalı-karşı davacı lehine sonuçlanması karşısında davacı-karşı davalının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği anlaşılmakla, istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan ve kişiliği hedef aldığından bahisle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenle asıl dava yönünden davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, (1) numaralı bentte gösterilen nedenle davalı-karşı davacının karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.