Esas No: 2021/11230
Karar No: 2022/3449
Karar Tarihi: 28.02.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/11230 Esas 2022/3449 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/11230 E. , 2022/3449 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından davanın kabulüne ve İtiraz Hakem Heyeti tarafından davacı vekili ve davalı vekilinin itirazının reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından süresi içinde temyizi istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın yaya konumundaki davacıya çarpmasıyla oluşan kaza sonucunda davacının yaralanıp % 7,2 oranında malul kaldığını, alınacak bilirkişi raporuyla tazminatın hesabından sonra eksik harcın tamamlanacağını (100,00 TL dava değeri üzerinden harç yatırılıp) belirterek hesaplanacak tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 13/12/2018 tarihli dilekçeyle toplam taleplerini 48.975,74 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, maluliyeti kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davanın kabulü ile 44.161,76 TL sürekli işgücü kaybı, 3.602,91 TL geçici işgöremezlik, 1.186,07 TL bakıcı gideri ve 25,00 TL tedavi yol giderinden oluşan toplam 48.975,74 TL tazminatın 03/04/2018 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karara davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından davacı vekili ve davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine; özellikle, dava dilekçesinin tebliği üzerine, yasal süresi içinde verilmiş bir cevap dilekçesiyle zamanaşımı def'ini ileri sürmeyen davalının, dava dilekçesine konu edilen toplam 100,00 TL'lik tazminattan sorumlu olduğuna ilişkin kabulün yerinde görülmesine göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen diğer tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, 28/02/2009 tarihinde gerçekleşen kaza nedeniyle oluşan maluliyetinden doğan zararın tazmini için, 20/07/2018 tarihinde, belirsiz alacak ya da HMK'nın 107. maddesinden bahsetmeksizin, alınacak raporla tazminatın belirlenmesinden sonra artırım haklarını saklı tutarak eldeki davayı açmış olup, davanın HMK'nın 109. Maddesinde
düzenlenen "kısmi dava" olduğunun kabulü gerektiği açıktır. Zamanaşımına ilişkin itirazı inceleyen İtiraz Hakem Heyeti'nin, alınacak raporlarla zararın kapsamının belirlenebileceği, davacının davayı açarken bu belirlemeyi yapmasının mümkün olmadığı ve tahkim dosyalarında bu şekilde açılan davaların belirsiz alacak davası olarak kabul edildiği gerekçesine dayanan zamanaşımı değerlendirmesi, açıklanan nedenlerle yerinde olmamıştır.
Kısmi dava olarak açılan davada 13/12/2018 tarihli dilekçeyle, talep edilen tazminat miktarının yükseltildiği; bu dilekçenin tebliği üzerine, davalı vekilinin yasal süre içinde, artırılan bölüme ilişkin olarak zamanaşımı def'ini ileri sürdüğü görülmektedir.
Islah; iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup taraflardan birinin yapmış olduğu bir usûl işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar, dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usûlüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür. Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah hâlleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usûl işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma hâlinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK'nın 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK'nın değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK'nın 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK'nın 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK'nın 60. ve 2918 sayılı KTK'nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir (TBK'nın 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Zamanaşımı, borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan BK'nın 133. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur. Kısmi davada ise, zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Açıklanan nedenlerle; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması ile davacı ve dava dışı bir kişi daha yaralandığından, araç sürücüsünün aynı zamanda suç teşkil eden eylemi için, TCK'nın 89/2-a-b ve 66/1-e maddeleri uyarınca, olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 8 yıl olup 28/02/2017'de bu sürenin dolduğu; kısmi dava olarak açılan davada ıslah dilekçesi 13/12/2018 tarihinde (zamanaşımı süresinin dolmasından sonra) verildiğinden, ıslah ile artırılan kısım bakımından zamanaşımının gerçekleştiği dikkate alınarak, ıslahla artırılan bölüm için davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5'i tutarında (maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla) olması gerektiği gözetilmeden, fazla (nispi tam) vekalet ücretine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İHH kararının BOZULMASINA; dosyanın, hakem dosyasının saklanması kararını veren İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 28/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.