3. Hukuk Dairesi 2020/11007 E. , 2021/10003 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
BİRLEŞEN DAVA : DİYARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ 2016/600 ESAS 2017/82 KARAR
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı-birleşen dosya davalısı asıl davada, davalı şirketten daire satın aldığını, bir kısım eksiklikler olduğunu ve sözleşmeye aykırılık bulunduğunu belirterek, şimdilik 10.000,00 TL"nin dava tarihi itibariyle işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. 13/08/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 18.944,35 TL"ye yükseltmiş, dava tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesini istemiştir.
Davalı-birleşen dosya davacısı süresinde ayıp ihbarı yapılmadığını savunarak, asıl davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada, davalı-birleşen dosya davacısı dava konusu dairede sözleşmede bulunmayan fazladan imalatlar yaptığını, şimdilik 6.500 TL talep ettiğini, asıl davayı kabul etmemekle birlikte, asıl davanın kabul edilmesi halinde mahsubunu talep ve dava etmiştir.
Davacı-birleşen dosya davalısı, birleşen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 09/04/2015 tarihli kararıyla hüküm bozulmuş olup; mahkemece bozmaya uyulmuş, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiş, bu kez davalı-birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı asıl davada, satın aldığı dairedeki ayıpların giderilmesi için gereken bedelin tazminini istemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; eksik ve uygun olmayan imalat nedeniyle toplam 11.553,40 TL benimsenerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalının yaptığını iddia ettiği fazladan imalat bedellerinin tazminine ilişkin birleşen davanın Mahkemece reddine karar verilmiştir. Dava konusu taşınmaz taraflar arasında yapılan 13/03/2005 tarihli sözleşme ile 92.500,00 TL bedelle satılmış, 02/05/2006 tarihinde tapuda davacı adına tescil edilmiştir. Sözleşmede teslim tarihi yazmamaktadır. 14/03/2007 tarihinde davacı tarafından davalı yana ihtarname çekilmiş, daireyi 10 gün içinde teslim etmesini ve 30.000 TL tazminatın ödenmesini 30 gün içinde davalıdan talep etmiştir. 27/03/2007 tarihinde davalı tarafından verilen cevabi ihtarnamede 30.000 TL tazminat talebi reddedilmiştir.
Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nın 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan Türk Borçlar Kanunu’nun bu konudaki 223.maddesi uygulanacaktır. Türk Borçlar Kanununun 223.maddesine göre, "Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır." Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp mevcut olup da, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa bu durumu da hemen satıcıya ihbar etmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. TBK’nın 223. maddesinde öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz. 4077 sayılı Yasanın 30. maddesine göre, sözleşmeden kaynaklanan edimin ifasındaki eksiklik nedeniyle davacının 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde satıcının sorumluluğuna gidebileceği kabul edilmelidir.
Davacı, satın alınan taşınmazın ayıplı olduğunu iddia etmiş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu edilen hususların açık ayıp mı, yoksa gizli ayıp mı olduğu konusunda, ayrıca ihbar sürelerine uyulup uyulmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Her ne kadar Mahkemece 6502 sayılı yasa gereği ortada eser sözleşmesinin varlığı yanılgılı gerekçeyle kabul edilmişse de; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda konusunda uzman bilirkişi heyeti oluşturularak denetime açık ve yeterli rapor alınıp, açık ayıp olarak belirtilenlerden davanın açılış tarihi itibariyle 4077 sayılı Tüketici Kanunu 4 maddesi 2. fıkra hükmüne göre 30 gün, gizli ayıplarda da derhal bildirme sorumluluğu bulunduğu hususları üzerinde durularak davacıya bu yönde ispat hakkı tanınıp bilirkişi raporunda ayıbın ağır kusur ve hile ile gizlenip gizlenmediğinin birlikte değerlendirilip, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Birleşen dava yönünden yapılan incelemede, davalı-birleşen davacının dava konusu dairede fazladan yaptığını iddia ettiği imalatlar hakkında bilirkişi raporunda yeterli araştırmanın yapılmamış olduğu görülmüştür. Davalı-birleşen davacının, karşı dava dilekçesinde belirttiği her bir kalem hakkında (ebeveyn banyosunda yapılan imalatlar gibi...vb.) taraf, mahkeme ve yargı denetimine elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilerek hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesisi usûl ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma nedenine göre, davalı-birleşen dosya davacısının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı-birleşen dosya davacısı yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen dosya davacısının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.