20. Hukuk Dairesi 2013/9309 E. , 2014/672 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Köyü, .... Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, dava dilekçesinde sınırları yazılı 24.04.2003 tarihli krokide (K) ile gösterilen 7050,98 m² yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28/03/2011 tarihli ve 2011/4088 E. - 3340 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Mahkemece yapılan orman araştırması yeterli değildir. Hükme esas alınan orman bilirkişisi raporunda, sadece, 1989 yılında kesinleşen orman tahdit hattı uygulanarak dışında kaldığı ve orman olmadığı bildirilmiş, eski tarihli belgelerdeki durumu ve öncesi araştırılmamıştır. Dairenin iade kararı üzerine uzman bilirkişilerden alınan ek raporda, taşınmazın 1962 tarihli memleket haritasında yeşil alanda kaldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın bitişik komşusu 1036 sayılı parselin hükmen orman olduğu anlaşıldığından, 1036 ve 1038 sayılı parsellere ait dava dosyaları aslının dosya arasına getirtilerek, yapılacak keşif ve uygulamada gözönünde bulundurulması gerekir.
... Orman Bölge Başmüdürlüğünün 228 sayılı tebliğ hükümlerince düzenlediği teknik ve idarî sınır haritası getirtilerek bu haritaya göre orman sınırı içinde olup olmadığı araştırılmamıştır. Arazi kadastrosu sırasında yörede orman kadastrosu bulunmadığından, arazi kadastro ekibi 228 sayılı tebliğ hükümlerine göre düzenlenen teknik ve idarî sınır haritasını uygulayarak kadastro çalışması yaptığından, bu çalışmada dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin orman sınırı içinde gösterilip gösterilmediğinin tespiti gerekir. Taşınmaz, arazi kadastrosu sırasında orman olarak tapulama harici bırakılmış ise, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihe kadar orman sayılacağından ve orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından, davanın reddi gerekecektir. Bu nedenle bu haritanın mutlaka uygulanması gerekir. Kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, orman kadastrosunun üzerinden 20 yıllık zilyetlik süresi geçmediğinden taşınmazın öncesi ve eski tarihli belgelerdeki durumu da araştırılmalıdır.
Bu nedenle, mahkemece, eski tarihli ve 1980"li yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogrametri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde
-2-
ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişileri eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli tüm taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere 228 sayılı genelge gereğince arazi kadastrosu sırasında uygulanan orman sınır haritası da uygulattırılarak, taşınmazın kadastro sırasında orman olarak tapulama dışı bırakılıp bırakılmadığı da saptanmalıdır. Böylesine yapılacak bir araştırma sonucunda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle kazanma koşullarının araştırılması"" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 06.12.1988 - 06.06.1989 tarihleri arasında ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi yapılmış ve sonuçları 21.12.1981 - 20.01.1982 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak ve taşınmazın eski tarihli belgelerde çalılık alanda kalıp yüksek eğimli bir yapısı olduğu ve zilyetlikle kazanmaya uygun bulunmadığı belirlenerek hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 16/01/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.