10. Hukuk Dairesi 2016/5807 E. , 2016/11306 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl davada davacı, sigortalılığın ve yaşlılık aylığının iptaline yönelik Kurum işleminin iptalini, birleşen davada davacı Kurum, yersiz ödenen aylıklarının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
...-Davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz talebi yönünden;
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2016 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını ....190,00 TL olarak değiştirmiştir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması hâlinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici .... maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
İnceleme konusu davada, talep edilen ve temyiz denetimine konu olan tutar 378,79 TL olup yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırını aşmadığından, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması olanaksızdır.
O hâlde, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddine;
...-Davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz talebi yönünden;
A-)Dosyadaki yazılara kararın bozmaya uygun olmasına, delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
B-)Mahkemece, bozma ilâmına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Dairemizin önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu ..... sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usûlüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kaydının yapıldığı tarihte yukarıda açıklanan Kanunun ilk hali yürürlükte ise de, ihtilaf konusu olan 19.04.1979-20.04.1982 tarihleri arasındaki dönemde sigortalı lehine 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluşu kaydı zorunluluğu kaldırılmış olup, sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da anılan düzenlemeler doğrultusunda çözümlenmelidir. Bu dönemde anılan düzenlemelerin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsurdur.
Hâl böyle olunca, Mahkemece, ihtilaf konusu olan 19.04.1979-20.04.1982 arası dönemde, kendi nam ve hesabına çalışmasına ilişkin işyeri kayıtları araştırılarak, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, varılacak sonuç uyarınca, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı tereddütsüz belirlenerek, zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde tespit edilmelidir. Yapılacak araştırma sonucu, davacının ihtilaf korusu dönemde, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılık şarlarını taşımadığının anlaşılması halinde, 1479 sayılı Kanunun 79. ve ..... İsteğe Bağlı Sigortalılık Yönetmeliğinin .... maddelerine göre, isteğe bağlı ..... sigortalısı olmak için Kuruma yazılı başvuru ya da isteğe bağlı sigortalı olma iradesini ortaya koyacak şekilde Kuruma prim ödemesinin varlığı koşul olup, davacının geçmişe yönelik prim ödemelerinin varlığı araştırılarak, af yasaları kapsamında
ödemelerinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, varlığı halinde anılan ödemelerin, ihtilaf konusu olan sigortalılık sürelerini kapsayıp kapsamadığı belirlenmeli, Medeni Kanunun .... maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, geçmişe yönelik prim ödemelerinin kapsadığı sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerektiği göz önünde bulundurularak bu çerçevede, yaşlılık aylığı tahsisi şartları irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde ..."e iadesine, 20.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.