Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/11292
Karar No: 2016/5376

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/11292 Esas 2016/5376 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2014/11292 E.  ,  2016/5376 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ...Ş vekilince temyiz edilmiş, davalı ...Ş vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 03.05.2016 Salı günü davalı ...Ş vekili Av. ..... geldi. Diğer davalılar ve davacı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı ...Ş vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    -K A R A R-

    Davacı vekili, müvekkilinin yolcusu olduğu motorsiklet ile davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı oldukları aracın çarpışması sonucu müvekkilinin yaralanarak daimi maluliyete uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500 TL tedavi gideri, 500 TL geçici iş göremezlik zararı ile 500 TL sürekli iş göremezlik zararının -davalı ... şirketi 17.03.2010 temerrüt tarihinden, diğer davalılar olay tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olmak üzere- davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 04.11.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik zararı taleplerini 10.561 TL, sürekli iş göremezlik tazminatı taleplerini 10.810 TL"ye yükselttiklerini bildirmiştir.
    .

    Davalı ...Ş. vekili ve davalı ... vekili özetle davanın reddini istemiş, davalı ... açılan davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 10.561 TL geçici iş göremezlik zararı ile 10.810 TL sürekli iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 21.371 TL maddi tazminatın (1.000 TL"si dava tarihinden, 20.371 TL"si ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte) tüm davalılardan, 3.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı ... vekilinin tüm, davalı ...Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik zararı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Borçlar Kanunu’nun 56.maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önüne alarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı asıl olarak ne tazminat ne de bir cezadır. Amacı zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmak ve ruhi ızdırabını dindirmek olması nedeniyle tazminata benzer bir fonksiyonu vardır. O halde tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olayda, olayın meydana geldiği tarih, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, kusur oranları, duyulan acı gibi nedenler dikkate alındığında, davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarı, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı bir nebze hafifletebilmek için adalete uygun düşmemekte olup, bir miktar azdır.
    3-Kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk trafik sigortacısı olan davalı ...Ş."nin, 2918 sayılı KTK.nun 99/1.maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2-b.maddesi uyarınca
    .
    rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte kendisine ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde davalı yönünden temerrüt gerçekleşmektedir. Haksız fiil sorumlusu olan araç işleteni ve sürücüsü ise, hiçbir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın htüm borç yönünden aksız fiil tarihi itibariyle temerrüde düşerler. Dosya içindeki belgelerden davacı vekilinin davalı ... şirketine 08.03.2010 tarihinde başvurduğu, davalı temerrüdünün 19.03.2010 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla davalı ... şirketi yönünden tüm tazminata 19.03.2010 tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekirken, yazılı olduğu üzere dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faize hükmedilmiş olması doğru olmayıp bozma sebebi yapılmıştır.
    4-Hükme esas alınan 16.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 18 aylık iyileşme süresi için geçici iş göremezlik zararı hesabı yapıldığı gibi, kaza tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik hesabı da yapılmış, mahkemece hesaplanan tazminatın tamamına hükmedilmiştir. Oysa bilirkişiden sürekli iş göremezlik zararının, geçici iş göremezlik süresinin sona erdiği tarihten itibaren hesaplanması yönünde ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken, fazla hesaplama içeren hatalı bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
    Ayrıca davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılmış bir geçici iş göremezlik ödeneğinin bulunup bulunmadığı hususu da araştırılmamış olup, bu hususun araştırılması, ödemenin varlığının tespiti halinde ise ödemenin hesaplanan geçici iş göremezlik zararından mahsup edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    5-Davaya konu kaza karşılıklı kaza olup, bir taraftaki araçta yolcu olarak bulunan davacı davasını yalnızca karşı aracın sürücü, malik ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısına yöneltmiş olup, dava dilekçesinde kullanılan ifadelerden açıkça davalının kusuruna dayandığı, bu kusur oranına isabet eden tazminatın karşı araç işleteni sürücüsü ve sigortacısından müştereken ve müteselsilen tahsilini istediği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece yalnızca davalı ..."un kusuru nispetinde davalıların sorumluluğuna hükmetmek gerekirken, yazılı olduğu üzere hatalı değerlendirme ile zararın tamamından kusur indirimi yapmaksızın davalıların sorumluluğuna hükmedilmiş olması da hatalı olup, bozma sebebi yapılmıştır.
    .

    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin tüm, davalı ...Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (4) ve (5) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ...Ş"ye verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, aşağıda dökümü yazılı 1.230,78 TL kalan harcın temyiz eden davalı ..."dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ...Ş"ye geri verilmesine 03/05/2016 tarihinde Üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

    (Karşı Oy)
    .

    KARŞI OY

    Temyize konu dosya incelendiğinde davacının yolcu olarak bulunduğu motosiklet ile davalıların sürücüsü,maliki ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı oldukları aracın çarpışması sonucu davacının yaralanarak daimi maluliyete uğradığı gerekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak tedavi, geçici ve sürekli iş görmezlik zararlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Mahkeme yapmış olduğu yargılama neticesi hesaplanan maddi tazminatın davacının müterafik kusuru olan %20 indirim yapılarak kalan zararın tamamından tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminatın ise davalı sürücü ve malikten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermiştir.
    .

    Sayın çoğunluğun bozma ilamının 2,3 ve 4. Bentlerinde belirtilen bozma gerekçelerine katılmakla birlikte 5. Bentte ki "..dava dilekçesinde kullanılan ifadelerden açıkça davalının kusuruna dayandığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yalnızca davalı ..."un kusuru nispetinde davalıların sorumluluğuna hükmetmek gerekirken..." şeklinde ki bozma kararına katılmamaktayım.
    Şöyle ki, dava dilekçesi incelendiğinde davacı açıkça tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davacının bu talebi tazminatın trafik kazasından kaynaklanmış olması karşısında bir haksız fiil olması nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 61. Maddesinin “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ve Karayolları Trafik Kanunun 88. Maddesinde düzenlenen “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” İfadesine uygundur.
    Trafik kazalarından kaynaklanan zararların tazminin de müteselsil sorumluluk esasının benimsenmesi belirttiğimiz gibi hem TBK 61 hem de KTK 88. Maddesine yani kanuna dayanmaktadır.
    Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer aldığı gibi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluğu, bir zarardan birden fazla kişinin zararın tamamından sorumlu olmalarıdır şeklinde tanımlayabiliriz. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan
    .

    sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
    Müteselsil sorumluluğun doğuş sebepleri TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ile ortaya konmuştur. Buna göre birden çok kişinin aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da bir tazminat yükümlülüğün şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
    Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan olabilir.
    Birden çok zarar veren, aynı veya değişik türden kusursuz sorumluluk haline göre tazminat yükümlüsü olabilir. Aracı işletenin sorumluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, bina malikinin sorumluluğu gibi.
    Taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile tarafların müteselsil sorumlu olacaklarını kararlaştırmışlarsa bu sözleşmeye aykırılıkta sözleşmeden dolayı müteselsil sorumluluk doğabileceği gibi kanundan kaynaklanan nedenlerle yapılan sözleşmelerde müteselsil sorumluluk sözleşmeden doğabilir. Sigorta şirketlerinin trafik kazasından kaynaklanan sorumluluğu buna en güzel örnek teşkil eder. Birden fazla aracın karıştığı trafik kazasında zarara sebebiyet veren araçların zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden dolayı poliçe limitleri ile sorumlu olmaları gibi.
    Birden çok kişinin aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir. Aynı zararı doğuran çeşitli sebepler kusur sorumluluğu (haksız fiil), sözleşme veya kusursuz sorumluluk (kanun) olabilir. Bu suretle birden çok zarar verenden biri aynı zararı haksız fiil diğeri sözleşme bir başkası da özen veya tehlike sorumluluğuna göre tazmin zorundadır. Örneğin bir
    .
    işletmenin şoförü tarafından kullanılan motorlu araç yolculardan birine zarar vermişse aracın işleteni Karayolları Trafik Kanunu 85. Maddesine gereğince tehlike sorumluluğuna (kusursuz sorumluluk) göre, aracı kullanan şoför Türk Borçlar Kanunu madde 49. maddesi uyarınca kusur sorumluluğuna (haksız fiile), zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ise sözleşmeye (poliçe) ilişkisine göre gerçekleşen zararı tazmin etmek zorundadır.
    Birden çok kişinin zararı tazmin yükümlülüğü doğması durumunda, zarar verenlerle zarar gören arasında ki ilişki önem kazanmaktadır. Zarar verenlerle zarar gören arasındaki ilişkiye TBK 61. Maddesinin başlığında belirtildiği üzere “dış ilişki” olarak adlandırıyoruz. Dış ilişki zarar görenin uğramış olduğu zararın tazminini zarar verenlerden hangi esaslara göre talep edeceği sorunu ile ilgilidir.
    Zarardan sorumlu olanların kendi arasındaki ilişkiye ise TBK gösterildiği gibi iç ilişki adı verilir. İç ilişkide zararın tazminin den sonra zarar verenlerin birbirleriyle olan ilişkileri özellikle rücu ilişkisi, yani hangi zarar verenin zararın hangi kısmını kesin olarak üstleneceği, zararın zarar verenler arasında nasıl paylaşılacağı söz konusu olur.
    Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
    Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163/1. Maddesi “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.” demekle zarar görenin, zarar verenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız
    .

    birine karşı ileri sürebilmesi imkanı sağlamıştır. Böylece zarar gören tazminat davasını en sağlam ispat araçlarına sahip olduğu zarar verene karşı açabileceği gibi böyle bir davayı tazminatı ödeme gücü en fazla olan zarar verene karşı da açabilir. Bu sayede zarar gören zarar verenlerden her birini ayrı ayrı dava edip sayısız zahmetlere katlanacağı yerde tamamı aleyhine açacağı bir tek dava ile de kolayca sonuca ulaşabilir. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez.
    TBK 163/2 maddesine göre “Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” Düzenlemesi karşısında zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğu tazminat borcunun tamamı ödenince kadar devam edeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi gerektiğini yada kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Böyle bir savunma müteselsil sorumluluğun niteliği ile bağdaşmaz. Zira dava edilen zarar veren de dahil zarar verenlerin tümü tazminatın tamamından sorumludur. Buna karşılık zarar verenlerden birinin borcunu ifa ve takas yoluyla sona erdirdiği oranda diğer zarar verenler bundan yararlanır ve bu oranda borçtan kurtulur. Davalı tazminatın tamamını ödediği taktirde diğer zarar verenlerin de tazminat ödeme borcu sona erer. (TBK 163/2, 166/1)
    Trafik kazalarından kaynaklanan zararlardan sorumluluğun kapsamını Karayolları Trafik Kanunu 88/1 maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” İfadesi ile müteselsil sorumluluk esasına bağlamıştır. Bir başka anlatımla trafik kazalarından doğan zararlardan birden fazla sorumlu bulunuyorsa bunlar zarardan müteselsilen sorumlu olup Türk Borçlar Kanunu’nun da dış ilişki ve iç ilişki kapsamında düzenlenen tüm ilkeler burada da geçerlidir. (KAYNAKÇA : a) 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Genel Hükümleri (Prof. Dr. FİKRET EREN), b) Borçlar Hukuku Bilgisi 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış (Prof. Dr. ....), c) Birden Fazla
    .

    Kimselerin Ayni Zarardan Sorumluluğu (Prof. Dr. ....), d) Türk Borçlar Kanunu’nda Müteselsil Sorumlular Arasındaki İç İlişki (...), e) Müteselsil Borçluluğa İlişkin Bazı Sorunlar (...), f) Zincirleme sorumlulardan yalnızca biri Aleyhine açılan davada "zincirleme Sorumluluk kaydının yer alması Zorunlu mudur? ( ....))
    Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde; Kusur incelemesinde davacının üzerinde bulunduğu motosiklet sürücüsünün %40, davalıların %40 ve davacının da ışık donanımsız motosiklete binmeden dolayı %20 kusurlu bulunmuş ve bu kusur raporu mahkeme kararına esas alınmıştır. Davacı davalıların müteselsil sorumluluk esasına göre sorumlu tutulmasını dilekçesine açıkça yazdığına göre davalı sürücü TBK 61 ve devamı maddelerine göre haksız fiil sorumlusu olarak, malik Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. Maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” İfadesi ile işleten olarak tehlike (kusursuz) sorumluluk ilkesi gereği, davalı ... şirketi ise sözleşme (poliçe) ilişkisinden dolayı Karayolları Trafik Kanunun 88. Maddesi gereği müteselsil sorumluluğu bulunmaktadır.
    Müteselsil sorumluluk gereği;
    a) Davalılar, davacının yolcu ve kusursuz olması nedeniyle sorumluların zarar görene karşı sorumlulukları borç bitinceye kadar devam eder ve zararın tamamından sorumludurlar (TBK 163/2)
    b) Davacı zararlarının tamamını sorumluların hepsinden yada bir kısmından veyahut sadece birinden talep etme hakkı bulunduğundan davacı da davalılardan zararın tamamını talep hakları bulunmaktadır. (TBK 163/1)
    c) Zarar görenlerin zararın tamamının tazmin edilmesini talep etmesi karşısında davalı sorumlular kusurları oranında zararı tazmin etme yada talebin diğer sorumlulara yöneltilmesi gerektiği savunmasında bulunamaz (TBK 164).

    ..

    Bu nedenlerle mahkemenin araçta yolcu ve kusursuz bulunan davacının maddi tazminat taleplerinin müterafik kusur indiriminden sonra kalan zararın tamamından davalıları müteselsilen sorumlu tutması yasa gereği olması ve bu açıdan kararın onanması gerekirken, davacının açıkça müteselsil sorumluluk ilkesine dayanmış olmasına rağmen, sanki müteselsil tahsil esasına göre talepte bulunulmamış gibi dilekçe içeriği yorumlanmak suretiyle davacıların talebinin dışına çıkılarak pay esasına göre talepte bulunduğu sonucuna gitmek mümkün değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.09.1986 tarih 4-822/140 esas/karar sayılı ilamında “ davacı davayı açarken davalı olarak gösterdikleri yönünden teselsül hükümlerine dayanmıştır. Her ne kadar kusurun %100 yüzünün davalılarda olduğunu ileri sürmüş ise de, amacı kendisinin hiçbir kusurunun olmadığını açıklamaktır. Bir kısım kusurun kimliği belirlenemeyen üçüncü bir kişide olduğu sonradan anlaşılmıştır. Bu durum davacının amacı ve teselsül hükümlerine dayanması birlikte değerlendirildiğinde zararın tamamından davalıların sorumlu tutulması gerekir.” Şeklinde ki kararı ile davacıların kendilerinin kusursuz olması müteselsil sorumluk esasına dayanmış olması durumunda davalılar dışında kişilerin kusurlarının tespit edilmesi karşısında davalıların zararın tamamından sorumlu olacağını açıkça belirtmiştir.
    Ayrıca dairemizin 20.10 2015 tarih 2014/19357 esas 2015/10936 karar sayılı ilamında aynen “..Davacılar vekili dava dilekçesinde davalıların müteselsil sorumluluğuna dayanmış olup, davacıların ölen desteği araç içinde yolcu olmakla tamamen kusursuzdur. Buna göre zarara sebebiyet verenlerin dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK."nun 50 ve 51. maddeleri gereğince zarardan müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacakları açıktır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 818 sayılı BK."nun 141. ve 142. maddelerine (6098 sayılı TBK. madde 162 ve 163) göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. BK."nun 146. maddesi (6098 sayılı TBK. madde 167) uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. Bu durumda, mahkemece hükmolunan maddi tazminatın tamamından davalıların sorumlu tutulmaları gerekirken, kusur oranları nazara alınarak tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.”

    Yine mahkemesince zararın tamamından davalıların sorumlu tutulmasına ilişkin vermiş olduğu kararın tarafımca karşı oy kullandığımız ve muhalefet şerhi düştüğümüz, 28.04.2015 gün 2013/19632 2015/6160 sayılı dairemizin kararı ile “mahkemece davalıların %60 oranında kusuruna göre tazminata hükmedilmesi gerekirken, davalıların tam kusurlu olduğu kabul edilerek tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez dairemiz 24.12.2015 tarih 2015/14831 esas 2015/15033 kararı ile aynen “Somut olayda davacılar vekili, davasını teselsül hükümlerine göre açmış ve zararın tamamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğundan, araçta yolcu olan davacı Selver"in kusurundan da söz edilemeyeceğinden mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, kusur indirimi yapılmaksızın tazminatın belirlenmesinde ve mahkemece davacı Selver lehine 104.345,82 TL maddi tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına rağmen, Dairemizin 28.4.2015 günlü ilamı ile hatalı değerlendirme ile hükmün bozulması doğru olmadığından..” Gerekçesi ile dairemizin kararı düzeltilerek mahkeme kararı onanmıştır.
    Kaldı ki TBK sebeplerin yarışması başlıklı 60. Maddesinde “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.”Hükmü gereği davacı açıkça pay esasına göre tahsil istemediği sürece hakimin zarar gören davacıların zararının en iyi giderim imkanını veren müteselsil sorumluluk esasına göre sorunu çözmesi gerekir. Mahkemede davayı müteselsil sorumluk ilkesi kapsamında incelemiş ve neticelendirmiştir.
    Bu nedenle çoğunluğun bozma kararının 5. maddesinde ki "..dava dilekçesinde kullanılan ifadelerden açıkça davalının kusuruna dayandığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yalnızca davalı ..."un kusuru nispetinde davalıların sorumluluğuna hükmetmek gerekirken “ şeklindeki bozma karırına davacının açıkça müteselsil sorumluluk esasına dayanmış olması, bu bozma kararının müteselsil sorumluluk esasının getirdiği ilkelere uygun olmadığı gibi, TBK 62, KTK 88 ve TBK 163. maddesine açıkça aykırı olması, gerek genel kurul gerekse dairemizin istikrar kazanan kararları ile bağdaşmadığı düşüncesi ile çoğunluk görüşüne maddi tazminat yönünden katılmıyorum.

    Karşı Oy
    ...

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi