10. Hukuk Dairesi 2016/6794 E. , 2016/10921 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, çakışan hizmet sözleşmesine dayalı sigortalılık süresinin iptali ile, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinden Kurum tarafından iptal edilen kısmının geçerli olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
04.01.1988 – 28.02.1989, 26.05.1997 – 31.12.1999, 01.02.2008 – 30.04.2008, 26.04.2011-31.08.2013 tarihleri arasında vergiye; 16.07.1998 – 24.06.2008 tarihleri arasında oda ve sicile kayıtlı olan davacının, Bağ-kur sigortalılığının 04.01.1988 tarihinden başlatıldığı; terksiz olarak 20 yıl 8 ay 26 gün üzerinden hesaplanan prim borcunun ödenmesi durumunda, yaşlılık aylığına hak kazanacağının belirtilmesi üzerine, banka tarafından kredilendirilmek suretiyle ödendiği; davacının, 19.09.2008 tarihli tahsis talebi üzerine, 01.10.2002 – 31.12.2002 ve 20.03.2003 – 29.02.2004 tarihleri arasındaki çakışan hizmet sözleşmesine dayalı çalışmaları görülüp, 04.01.1988 – 30.09.2002 ve 01.02.2008 – 30.04.2008 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı sayılıp, yaşlılık aylığı isteği reddedilip, banka tarafından kredilendirilerek yapılan ödemenin ilgili bankaya iade işleminin yapıldığı, bozma sonrası ise 02.12.2013 tarihli Kurum yazısına göre, oda, sicil ve vergi kaydına göre 04.01.1988-28.02.1989, 26.05.1997-30.09.2002, 01.02.2008-30.04.2008 ve 26.04.2011-31.08.2013 tarihleri Bağ-Kur sigortalısı kabul edilip, 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesi gereği 80 aydan fazla prim borcu olduğundan sigortalılığının 04.01.1988-31.01.1988 (5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesi gereği) ve 26.04.2011-31.08.2013 tarihleri arası şeklinde kabul edildiği, davacının 19.09.2008 tarihi öncesi prim ödemesinin olmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, davacının oda, sicil ve vergi kaydı olmayan 28.02.1989-26.05.1997 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu dönem uyuşmazlık konusu yapılmamış ise de; 02.12.2013 tarihli Kurum yazısına göre Kurumun bu dönemde davacıyı sigortalı olarak kabul etmediği anlaşıldığından, bu döneme yönelik olarak, kendi nam ve hesabına çalışmasına ilişkin 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği ve 1479 sayılı Yasanın 3165 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesi gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, varılacak sonuç uyarınca, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı dolayısıyla davacının bu dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı kabul edilip edilemeyeceği belirlenmelidir.
Eğer davacının bu dönemde zorunlu sigortalılık şartlarını taşımadığı anlaşılırsa; isteğe bağlı sigortalılık için, prim ödemeleri, icra takibi sonucu gerçekleştiği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun ile 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun hükümleri (af) kapsamında yatırıldığı hallerde, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, geçmişe yönelik prim ödemelerinin kapsadığı sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerekir. Dolayısıyla davacının söz konusu döneme ilişkin bahsedilen yasalar veya icraen prim ödemesi olup olmadığı belirlenmeli yok ise, yalnızca ilk prim ödemesini takip eden ay başından itibaren prim ödemelerinin karşıladığı süre kadar isteğe bağlı sigortalı kabul edilebileceği dikkate alınarak, davacının söz konusu dönemde isteğe bağlı sigortalı kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak; 28.02.1989-26.05.1997 tarihleri arasında da (zorunlu ya da isteğe bağlı)sigortalı olduğu anlaşılacak olursa; Mahkemece, hizmet sözleşmesine dayalı sadece çakışan çalışma süreleri dışlanarak, kalan 04.01.1988 – 30.09.2002, 01.01.2003 – 19.03.2003 ve 01.03.2004 – 19.09.2008 (tahsis talep tarihi) arası dönemde sigortalı sayılıp, bu sürelere göre; sigortalılığın iptali ve Kuruma ödenen primlerin iadesi hususunda davacının herhangi bir kusurundan söz edilemeyeceği ve primlerin davacı yerine doğrudan kredi aldığı bankaya iadesi nedeniyle paranın davacı yedinde kalmasından kaynaklanan herhangi bir semere elde etmesinin de söz konusu olamayacağı anlaşıldığından, davacının 5510 sayılı Kanunun geçici 25’üncü maddesindeki yapılandırma koşullarından da yararlandırılarak Kuruma başvuru tarihi olan 10.09.2008 tarihi itibariyle hesaplanacak prim borcunu ödemesi için uygun bir mehil verilmesi, ödemesi halinde borcun ödendiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde 5510 sayılı Yasanın geçici 25. maddesine göre, faiz tutarı ile birlikte hesaplanan prim borcunu ödemesi için verilen süreye rağmen ödeme yapmadığı ve prim borcu bulunduğundan yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, temyiz 30.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.