17. Hukuk Dairesi 2016/58 E. , 2016/5290 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili; davacının maliki olduğu ve davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracın dava dışı .... isimli şahsa kiraya verildiğini, aracın kiralandığı gün meydana gelen kaza sonucu kullanılmayacak duruma geldiğini, araçtaki hasarın 30.256,71 TL olduğunun tespit edildiğini, davalı ... şirketi tarafından sigortalanmasına rağmen zararın karşılanmadığını belirterek kaza tarihi olan 22/08/2007 tarihinden 25.000,00 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; araç sürücüsünün kaza anında alkollü olması nedeniyle hasarın teminat dışında kaldığını, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğini ve sigortalının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve kazayı 1,5 yıl sonra ihbar ettiğini, talebin fahiş ve faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları).
Somut olayda, sigortalıya ait aracı kullanan sürücü 1,08 promil alkollü olarak araç kullanırken tek taraflı olarak kaza yapmıştır. Mahkemece nörolog bilirkişilerden rapor aldırılmışsa da kazanın meydana geliş sebebi irdelenerek münhasıran alkolün etkisi altında olup olmadığı hususu net olarak belirlenmemiştir.
Yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Bu durumda mahkemece, nöroloji uzmanı, trafik konusunda uzman makina mühendisi bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, olayın oluş şekli, yol, hava ve trafik durumu, sanığın savunması, ceza dosyası kapsamı, kaza tespit tutanağı, sürücüde tespit edilen alkol oranı, kusur durumu birlikte değerlendirilerek, kazanın meydana geliş şeklini irdeleyen ve net olarak belirleyip, kazanın münhasıran (salt) alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin başka unsurlarında etkili olup olmadığının belirlenmesi için gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 02/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.