Davacı tarafından, davalı aleyhine 18/04/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; maddi tazminatın kısmen kabulüne, manevi tazminatın reddine dair verilen 17/10/2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, davalının taşınmazındaki iki adet meşe ağacını keserken fındık ağaçlarına zarar verdiği iddiasıyla 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. Davalı, meşe ağaçlarının kendi taşınmazında bulunduğunu, komşusuna zarar vermemesi için kestiğini, kesim esnasında istemeden bir fındık ağacının zarar gördüğünü anlaşmaya razı olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 67,34 TL tazminatın 16.11.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, fazlaya ilişkin ve davacının manevi tazminata ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz elbirliği mülkiyet rejimine tabi olup, davacı ile dava dışı S.. P.. dava konusu taşınmazda hisse sahibi bulunmaktadır. Elbirliği halinde mülkiyette, somut olayda olduğu gibi mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadır. Türk Medeni Kanununun 701 ila 703. maddeleri uyarınca bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklardan her birinin eşya üzerinde doğrudan bir hakkı da yoktur. Bu anlatımın doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil ortaktır. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereği ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet davalı olacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir. Türk Medeni Kanununda bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki açtığı bu davaya devam edilebilmesi için kural olarak öteki ortakların açılan davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile sürdürülebileceği benimsendiğinden ve dava ehliyetinin varlığı mahkemece re’sen araştırılması gereken hususlar arasında bulunduğundan davaya katılmayan ortakların olurları alınmaksızın veya Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülebileceği gözardı edilerek dava konusu taşınmazdaki elbirliği mülkiyetine tabi pay yönünden çekişmenin esasının incelenip davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.