Esas No: 2016/780
Karar No: 2019/35
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/780 Esas 2019/35 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 222-437
Sanıklar ..., ... ve ...’nin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-a-b, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.10.2011 tarihli ve 222-437 sayılı hükümlerin sanıklar ..... ve.....müdafileri, sanık ... ile katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 14. Ceza Dairesince 07.12.2015 tarih ve 7074-11359 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.03.2016 tarih ve 40770 sayı ile;
“İtirazlarımız sanık ..."nin suça katıldığına ilişkin delil bulunmaması, tüm sanıklar bakımından işlenilen suçun teşebbüs aşamasında kaldığının gözetilmemesi ve sanık ... yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanması bakımından eksik araştırma bulunduğu noktalarında toplanmaktadır.
Müşteki ..."ın tüm aşamalardaki beyanları çelişkilidir. ... tüm aşamalarda, sanık ..."ın kendisine yönelik eyleminin ne olduğunu açıkça belirtmemiş, hatta ....."ın kendisine cebir ve tehditte bulunmadığını bildirerek onun hakkındaki şikayetinden vazgeçmiştir.
Sanık ... ise tüm aşamalarda olayı önceden bilmediğini ve olayın bir anda geliştiğini savunmuştur. Diğer sanıklarda ....."ın müştekiye yönelik herhangi bir eyleminin bulunmadığını belirtmişlerdir.
Tanıklardan ..."ın ve diğer tanıkların da aşamalardaki ifadeleri çelişkili olup, tanıkların sanık ..."ın müştekiyi zorla tuttuğuna ilişkin bir beyanları bulunmamaktadır.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde, sanık ..."ın olay öncesinde ve olay sırasında diğer iki sanığın eylemine bilerek iştirak ettiğine, suça iştirak kasdı bulunduğuna ilişkin mahkumiyete yeterli her türlü şüpheden uzak delil bulunmamaktadır. Sanık ... önceden bilgisi olmayan bir olayın ortasında kalmış, olay da hareket halindeki bir taksinin içinde vuku bulmuştur. Hatta mahkemenin kabulünde de sanıklardan birinin el frenini çekip aracı durdurduğu kabul edilmiş olup, el frenini çeken kişinin sanık ... olduğu da aşamalarda ifade edilmiştir.
Bu gerekçelerle sanık ... "nin suça bilerek katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Ayrıca tüm sanıklar yönünden, sanıklardan Şahin"de araca bindikten sonra müştekiye aracı ‘Sakarya nehrine çek’ diye söylenilmesinden sonra, müştekinin ani frene basması veya sanık ..."ın el frenini çekmesi üzerine eylemin sonlandığı gözetilerek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmakla, sanıkların cezalarında teşebbüs indirimi yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Sanık ... yönünden de, olayın müştekisi ....."in,sanık ..."in boşandığı eşi ile ilgili olarak dedikodu etmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve olayda sanık ... bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının tartışılması bakımından, zirai aletlerde çaycılık yapan Naci ve Şahin"in eski eşi ..... dinlenilmeden eksik araştırma ve bu konuda delil olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması nedenleriyle yerel mahkemece kurulan mahkumiyet hükümlerinin Yüksek Yargıtay 14. Ceza Dairesince bozulması yerine onanmasına karar verilmesinin dosya kapsamına uygun düşmediği değerlendirilmektedir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 25.04.2016 tarih ve 4408-4173 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık ...’nin atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak iradesinin bulunup bulunmadığının,
2- Sanık ...’nin iştirak iradesinin bulunduğu sonucuna ulaşılırsa her üç sanık bakımından, iştirak iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşılması halinde ise sanıklar ..... ve ... yönünden atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının,
3- Sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...’ın suç tarihi itibarıyla 38 yaşında olup geçimini taksi şoförlüğü yaparak sağladığı,
Sanıklar ... ve ...’nın kardeş oldukları, sanık ...’nin ise sanık ...’nın arkadaşı olduğu,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden temin edilen nüfus kayıtlarına göre; sanık ...’nın..... ile hâlen evli olduğu ve ..... isimli eski bir eşinin bulunmadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 06.02.2009 tarihli tutanağa göre; saat 13.30 sıralarında emniyet haber merkezinin Küpçüler Caddesi üzerinde bir ticari taksi şoförünün darp edildiğini ve gasp olayının gerçekleştiğini, üç kişi olan şüphelilerden birinin uzun boylu, siyah paltolu, uzun saçlı ve top sakallı, birinin koyu renk montlu, kırk yaşlarında, diğerinin ise orta boylu, koyu renk montlu olduğunu, şüphelilerin Küpçüler Mahallesi, Ayrık Sokak civarından çevre yolu tarafına yaya olarak kaçtıklarının anons edilmesi üzerine Ahlak Büro Amirliği ekibinin olay yerine intikal ettiği, çevrede yapılan araştırmada Küpçüler Mahallesi, Set arkası Sokak, 148 numaralı yerde bulunan ikamet ile ahır arasındaki boşlukta anonslarda verilen eşkallere uygun, gizlenmiş vaziyette iki şahsın görülerek yakalandıkları, şahıslara neden gizli bir şekilde burada saklandıkları sorulduğunda bir ticari taksi şoförü ile kavga ettiklerini söyledikleri, ... ve ... olduğu anlaşılan bu iki şahsın verdiği bilgiler doğrultusunda olayın üçüncü şüphelisinin ... olduğunun tespit edildiği, telefonla ulaşılan ...’nın da Emniyet Müdürlüğüne giderek teslim olduğu,
Güneşler Sağlık Ocağı tarafından düzenlenen rapora göre; katılan ...’ın boyun bölgesinde 3 adet sağ omuza varan 10 cm.lik, sol taraf saçlı derinin altında 5 cm.lik, sol taraf boyun altında 15x1.5 cm ebadında muhtemelen boğuşmaya bağlı kızarıklıklar olduğu, sol dudağın iç tarafında 1 cm.lik kesiye bağlı kanama bulunduğu,
Erenler Sağlık Ocağı tarafından düzenlenen raporlara göre; sanıklarda darp ve cebir izi bulunmadığı,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... kollukta; Adacenter taksi durağında yaklaşık sekiz aydır taksicilik yaptığını, 06.02.2009 tarihinde saat 13.30 sıralarında taksi durağında beklerken daha önce tanımadığı biri uzun boylu, top sakallı, esmer ve üzerinde siyah mont bulunan bir şahıs ile yine uzun boylu, mavi montlu iki şahsın yanına gelip aracını göstererek “Bu araç kimin” diye sorduklarını, aracın kendisine ait olduğunu söylemesi üzerine şahısların “Tamam o zaman, araca geç de bizi söyleyeceğimiz yere bırak” dediklerini, aracın arka kısmına oturan şahıslara nereye gideceklerini sorduğunda “Küpçüler Mahallesi, Ankara Caddesine gideceğiz” şeklinde cevap verdiklerini, şahıslara Küpçüler Mahallesi ile Ankara Caddesinin farklı yerlerde olduğunu söyleyince “Sen sür, biz sana tarif ederiz” dediklerini, araç ile Karasu yoluna girip Küpçüler sapağına geldiğinde daha önceki işyeri adresi olan Gazeller durağında lokantası olan ismini bilmediği şahsın yolda bekliyor olduğunu gördüğünü, arkada oturan şahısların yolda bekleyen bu şahsı da almasını istediklerini, bunun üzerine durduğunu, aracın ön kısmına oturan bu şahsın hareket etmeden ağzının üstüne yumruk attığını, kendisine ait olan cep telefonunu zorla alıp “Senin ananı avradını sinkaf edeceğim. Sen benim karım hakkında ileri geri konuşuyorsun, sana gününü göstereceğim” dediğini, şahsa “Senin karın kim, sen ne diyorsun” demesi üzerine şahsın telefon açtığı bir bayan ile görüştüğünü, “Bak bakalım bu erkek mi senin hakkında sağda solda ileri geri konuşan” diyerek telefonu kendisine verdiğini, telefonu alıp karşısındakine kim olduğunu sorduğunu, kendisini tanıttığını, bayanın “Seni tanımıyorum” demesi üzerine telefonu tekrar önde oturan şahsa verdiğini, şahsın bayana “Buna neler yapacağım göreceksin” demesi üzerine bayanın “Kapat lan o. çocuğu” şeklinde cevap verdiğini, telefonu kapatan şahsın kendisine dönerek “Seni Zirai Aletler Sanayide bulunan Naci"ye götüreceğim” dediğini, kendisinin de kabul ettiğini, önde oturan şahsın “Hayır gitmiyoruz, arabayı Sakarya Nehrine çek” demesi üzerine önündeki araca çarpıp durmak istediğini, önündeki aracın hareket etmesi üzerine aracı sol tarafa kırdığını, sonrasında arkada oturan şahıslardan birinin el frenini çektiğini, arkada oturan diğer şahsın ise boyun kısmına metal bir cisim ile dokunduğunu, arkasını döndüğünde siyah renkli bir silah fark ettiğini, silah çeken şahsın “Dön lan önüne, arkana bakarsan sıkarım kafana” diyerek tehdit ettiğini, kapıyı açıp kaçmak istediğinde silah çeken ve arkada oturan uzun saçlı şahsın kapısını tuttuğunu, bu nedenle inemediğini, diğer önde oturan şahsın ise kendisini feci şekilde darp etmeye devam ettiğini, çevrede bulunan vatandaşların olayı görmesi üzerine aldıkları cep telefonunu yüzüne atarak araçtan indiklerini ve kaçtıklarını, sonrasında 155 polis imdat hattını arayarak durumu bildirdiğini, bu şahısların bahsettiği kadın davasını anlamadığını, bu konu ile ilgili olarak sağda solda konuşmadığını, şahısların söylemiş oldukları zirai aletlerde çaycılık yapan Naci isimli şahsı tanıdığını, ancak bu şahsın yanında kesinlikle başkasının ardından konuşmadığını, kendisini darp eden, boynuna silah dayayarak kendisini kaçırmak isteyen üç şahıstan da davacı ve şikâyetçi olduğunu,
Kollukta alınan ek ifadesinde; daha önceki beyanında aracın arka kısmında oturan uzun saçlı, uzun boylu bir şahsın boynuna silah dayadığını ve arkasını döndüğünde siyah bir silah gördüğünü söylediğini, fakat olayın şoku ile böyle bir beyanda bulunduğunu, bahsettiği şahsın boynuna bir cisim dayadığını, arkasını döndüğünde de siyah bir cisim gördüğünü, fakat bu cismin silah olmayabileceğini, şahsın “Arkanı dönersen kafana sıkarım” dediğini,
Savcılıkta; kollukta verdiği ilk ifadenin doğru olduğunu, olayı ayrıntılı bir şekilde anlattığını, aynı tarihte alınan ek ifadeyi kabul etmediğini, olay esnasında sakallı olan ismini bilmediği şahsın arka koltuktan ensesine silah dayadığını, sinkaflı küfür ettiğini, tanımadığı bir polis memurunun baskısı ile o şekilde ifade verdiğini, kesinlikle iddia ettikleri gibi ..... isimli bir bayanla birlikte olmadığını, böyle bir bayanı tanımadığını, kendisini dövdükleri ve silahla tehdit ettikleri için tespit edilen üç kişiden şikâyetçi olduğunu,
Duruşmada; olay gecesi saat 02.00 sıralarında tanımadığı iki erkek şahsın geldiğini, aracın önüne oturanın “Hasırcılara gideceğiz” arkaya oturanın ise “Erenler’e gideceğiz” dediğini, çelişki olunca öndekine tekrar sorduğunu, bunun üzerine “Sen yola çık, biz sana adresi tarif ederiz” dediğini, bu şekilde Karasu yoluna girdiğini, yolun sağında bekleyen bir şahıs gördüğünü, önde oturanın “Bu adamı alacağız” dediğini, durup şahsı aldığını, onu aldıktan hemen sonra önde oturan şahsın tabanca doğrultup “Üzerinde bulunan telefonu ve paraları çıkar” dediğini, şahsın aldığı telefonunu dışarı attığını, daha sonra yumrukla vurmaya başladığını, arkadakilerin de bu sırada kablo gibi bir şeyle boynunu sıktığını, karşıdan kamyon geldiğini, kaza yapmak amacıyla kamyonun önüne geçtiğini, ancak kamyonun tarla yoluna girerek kenarlarından geçip gittiğini, bu sırada arkada oturanlardan birisinin el frenini çektiğini, mahalle arasında aracın durduğunu, arabadan inip kaçmaya çalıştığını, ancak kendisini bırakmadıklarını, bir müddet araç içersinde boğuştuklarını, vatandaşların gelmesi üzerine kaçtıklarını, sonradan araca binen sanık ...’yı daha önceden tanıdığını, polise onun adını verdiğini, diğer şahısların da az ileride tarla içersinde yakalandığını, polisin tabancanın markasını, kuru sıkı mı gerçek mi olduğunu sorduğunu, bu hususta net cevap veremeyince baskı yaptığını, en sonunda kolluktaki ek ifadeyi vermek zorunda kaldığını, daha sonra savcılığa giderek olayı anlattığını, duruşmada hazır bulunan sanıklar ... ve ...’nin araca ilk olarak binen kişiler olduğunu, uzun boylu olan sanık ...’nın aracın önüne oturduğunu, diğerinin ise aracın arkasına oturup başını eğdiğini, onun yüzünü dahi göremediğini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
22.03.2010 havale tarihli dilekçede; sanık ...’nin araç içinde vuku bulan olayda kendisine cebir ve tehdit kullanmadığını, ek ifade tutanağında da belirttiği gibi kendisine fiziki cebir ve tehditte bulunanın sanık ... olmadığını ve bu sanık yönünden şikâyetinden vazgeçtiğini,
Temyiz dilekçesinde; 22.03.2010 tarihli dilekçesi ile sanık ... hakkında şikâyetinden vazgeçtiğini, o dilekçesinde belirttiği üzere diğer şikâyetçi olduğu şahısların esnaflık yaptığı yerde tanımadığı bir kadın meselesi yüzünden kendisini darp etmeleri nedeniyle psikolojisinin bozuk olması ve rezil olmasından dolayı herkesten şikâyetçi olduğunu, mahkemeye sunduğu 22.03.2010 tarihli dilekçesinin hiç dikkate alınmadığını, suçun sanık ... dışındaki sanıklar tarafından işlendiğini, kendisini sanık ...’nin kurtardığını,
Tanık ... kollukta; olay günü kafede otururken ani bir fren sesi duyduğunu, merak edip baktığında ticari bir aracın kaldırıma çarpmış olduğunu gördüğünü, araç içerisinde iki, dışında ise bir kişinin olduğunu, bu şahısların birini dövdüklerini, hemen 155 polis imdat hattını arayarak durumu ihbar ettiğini, şahıslardan birinin 190 cm. boyunda ve uzun saçlı, diğerin ise 175 cm. boyunda ve kısa saçlı olduklarını, polislerin olay yerine gelip uzun saçlı şahsı çevre yolunda yakaladıklarını,
Savcılıkta; ....., ... ve..... ile birlikte işyerinin önünde oturduğu sırada fren sesi duyduğunu, aracın içinde şoförle birlikte üç kişi daha gördüğünü, uzun boylu ve uzun saçlı şahsın elindeki silahı şoföre doğrulttuğunu gördüğünü, araçtan inen şahsa ne olduğunu sorduğunda “Sen karışma” dediğini, şoförün ağzının kan içinde olduğunu, araca yaklaştığı sırada şahısların birkaç yumruk daha attığını, dayak ve silahı kollukta anlattığını, ancak ifadesine geçmediklerini, ismini verdiği arkadaşlarının da olayı gördüklerini, tarafları tanımadığını, olayın tanığı olduğu için şoför ile birlikte hastaneye gittiklerini,
Talimat yoluyla alınan ifadesinde ve duruşmada; savcılıkta verdiği beyanı aynen tekrar ettiğini,
Hükümlerin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra verdiği 07.01.2016 tarihli dilekçede; taksicinin iki kişi ile tartıştığını, sanık ...’ın ise bu kişileri ayırmaya çalıştığını, arkada oturan şahsın elindekinin silah değil cep telefonu olduğunu, taksicinin yönlendirmesi nedeniyle cep telefonunu silah olarak söylediğini, tekrar ifade vermek istediğini,
Tanık .....; öğle saatlerinde cafenin dışında oturduğu sırada bir ticari taksinin fren yapıp bankete çarparak durduğunu, araç içerisinde bulunan tanımadığı üç kişinin taksi şoförüne vurmaya başladıklarını, arkada oturan uzun saçlı ve sakallı olan şahsın elindeki tabancayı taksi şoförünün başına doğrulttuğunu, yanlarına gidip ayırmaya çalıştıklarında kovduklarını, şoföre birkaç sefer daha vurup gittiklerini,
Hükümlerin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra verdiği 25.01.2016 havale tarihli dilekçede; taksicinin iki kişi ile tartıştığını, sanık ...’ın ise bu kişileri ayırmaya çalıştığını, şahısların elindekinin silah olup olmadığını bilmediğini, taksicinin yönlendirmesi nedeniyle o şekilde beyan verdiğini, tekrar ifade vermek istediğini,
Tanık ...; arkadaşları olan tanıklar Sezai ve Bahattin ile birlikte köprüden karşıya geçtikleri sırada taksinin kaldırıma çarpma sesini duyunca sesin geldiği yere baktığını, taksicinin yüzü gözünün kan içinde olduğunu, taksiciye araçta vurulup vurulmadığını, şahısların kaç kişi olduklarını da hatırlamadığını, ancak sakallı uzun saçlı şahsın elinde tabanca gördüğünü,
Hükümlerin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra verdiği 25.01.2016 havale tarihli dilekçede; taksicinin iki kişi ile tartıştığını, sanık ...’ın ise bu kişileri ayırmaya çalıştığını, şahısların elindekinin silah olup olmadığını bilmediğini, taksicinin yönlendirmesi nedeniyle o şekilde beyan verdiğini, tekrar ifade vermek istediğini,
...; hükümlerin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra verdiği 07.01.2016 tarihli dilekçede; olayın tanığı olduğunu, taksicinin iki kişi ile tartıştığını, sanık ...’ın ise bu kişileri ayırmaya çalıştığını, arkada oturan şahsın elindekinin silah değil cep telefonu olduğunu, tanıklık yapmak istediğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; ..... isimli eşinden 8-9 ay önce boşandığını, yaklaşık 15 gün önce ismini vermek istemediği şahısların arkadaşı olan katılanın, .....’i kendisi ile birlikte kullandığı yönünde dedikodu yaptığını öğrendiğini, bu durumu kardeşi olan sanık ...’a anlattığını, sanık ...’ın “Biz namus sahibiyiz adam ile konuşalım” dediğini, kendisinin ise “Ben şahıs ile müsait bir zamanda konuşurum” şeklinde cevap verdiğini, olay günü Küpçüler kavşağında beklediği esnada katılanın kullandığı aracın yanında durduğunu, aracın içinde sanık ...’ı görünce şaşırdığını, araca binip doğrudan konuya girdiğini, şahsın “Adilik yapmayın” demesi üzerine sinirlenip yumruk attığını, katılanın da kendisine vurmaya çalıştığını, hiç kimsenin silah çekmediğini, ancak katılanın konuşmasını engellemek için telefonunu aldığını, araçta bulundukları sırada isim vererek kimseye gideceklerini söylemediğini,
Savcılıkta ve duruşmada; katılanı aralarındaki ticari ilişki nedeniyle tanıdığını, evinde de birkaç kez misafir ettiğini, çevresinden katılanın eşi ile ilişkisi olduğunu söylediğini öğrendiğini, olayı anlattığı kardeşi sanık ...’ın katılan ile arasında bir problem çıkmaması için katılan ile konuşacağını söylediğini, olay günü ticari taksinin yanında durduğunu, ilk başta katılan olduğunu anlamadığını, daha sonra katılan ile selamlaştığını, kardeşi ile sanık ...’ı görünce araca bindiğini, mevzuyu açınca tartışma çıktığını, katılanın “Bırakın ib..ler” dediğini, sanıklar ..... ve .....’ın olaya karışmadıklarını,
Sanık ... kollukta; abisi olan sanık ...’in sıkıntılı olduğunu görmesi üzerine durumu sorduğunu, sanık ...’in kendisine arkadaşı olan katılanın evli olduğu dönemde eşi ile ilişkiye girdiği yönünde dedikodu yaptığını öğrendiğini anlattığını, bunun üzerine “Şahısla görüşelim” dediğini, olay günü katılanın yanına giderken tesadüfen karşılaştığı arkadaşı olan sanık ...’a Adacenter’a gittiğini söylediğini, durumu kendisine anlatmadığını, sanık ...’ın da kendisi ile Adacenter’a geldiğini, taksi durağına giderek katılanı bulmaya çalıştığını, katılanın megane model aracı olduğunu bildiğini, durakta bulunan megane model aracın yanına gidip “Araç kimin” diye sorduğunu, araç yanındaki şahsın aracın kendisine ait olduğunu söylemesi üzerine şahsın katılan olduğunu anladığını, katılan ile adam akıllı konuşmak istediklerini, araca bindiklerini, katılandan Küpçüler Mahallesine gitmesini istediğini, bu esnada tesadüfen abisi olan sanık ...’i gördüğünü, katılandan durmasını ve abisini de almasını istediğini, selamlaştıktan sonra sanık ...’in katılana “Sen sağda solda eski eşimin namusu hakkında konuşuyormuşsun” demesi üzerine katılanın “Adilik yapmayın lan” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanık ...’in katılanı darp ettiğini, katılanın da sanık ...’i darp etmeye çalıştığını,
Savcılıkta; olayı abisinden öğrendiğini, katılan ile konuşmak için giderken sanık ... ile karşılaştığını, Adacenter’a gittiğini söylemesi üzerine olayı anlatmadığı sanık ...’ın da kendisi ile birlikte gelmek istediğini, durağa gittiklerinde orada konuşmalarının uygun olmayacağını düşünerek aracından bulduğu katılana “Ben Şahin’in kardeşiyim, sizinle görüşmek istiyorum” dediğini, katılanın kendilerini araca davet etmesi üzerine hep birlikte araca bindiklerini, tesadüfen karşılaştıkları abisini de araca aldıklarını, sonrasında abisi ve katılan arasında tartışma çıktığını,
Duruşmada; katılandan sanık ..."den özür dilemesini istediğini, ancak katılanın hakaret etmesi üzerine sanık ...’in katılana vurduğunu, kendisinin veya sanık ...’ın katılana vurmadıklarını,
Sanık ... kollukta; yaklaşık bir yıldan beri arkadaş olduğu sanık ... ile olay günü patates halinde karşılaştığını, sanık ...’ın Adacenter’a gittiğini söylemesi üzerine “Ben de geliyorum” dediğini, birlikte gittikleri mağaza bahçesinde bir süre dolaştıktan sonra sanık ...’ın “Taksiye binip geri dönelim” dediğini, durağa vardıklarında sanık ...’ın megane marka aracı gösterip “Bu araç kimin” diye sorduğunu, aracın yanında duran şahsın “Benim” demesi üzerine birlikte araca bindiklerini, Küpçüler kavşağında sanık ...’ın abisi olan sanık ...’in tesadüfen yolda durduğunu gördüklerini, sanık ...’ın katılandan abisini de almasını istediğini, araca binen sanık ...’in katılan ile sohbete başladığını, konuşmaları dinlemediğini, bu sırada katılanın aniden fren yapıp “Adilik yapmayın lan” dediğini, sonrasında katılan ile sanık ...’in birbirlerini darp ettiğini gördüğünü, tarafları ayırmak istediğini, ayrılmaları üzerine de olay yerinden uzaklaştıklarını, durumun ne olduğunu sorduğunda sanık ...’in kendisine katılanın eski eşi hakkında dedikodu yaptığını anlattığını, kimseyi kaçırmak istemediklerini,
Savcılıkta; sanık ... ile Adacenter’a gittiklerini, sanık ...’ın bir taksici ile konuşmaya başladığını, bu sırada kendisinin telefon ile görüştüğünü, sonrasında sanık ...’ın çarşıya gideceklerini söyleyerek kendisini taksiye bindirdiğini, yolda gördükleri sanık ...’i araca aldıklarını, araçla 20 metre kadar gittikten sonra arbede çıktığını, sanık ... ile tarafları ayırmaya çalıştıklarını, olayı sonradan öğrendiğini,
Duruşmada; canı sıkıldığı için sanık ... ile gittiğini, olayın bir anda geliştiğini, katılana vurmadığını,
Temyiz dilekçesinde; tesadüfen araçta olduğunu, konuyu bilmediğini, çıkan tartışmayı önce yatıştırmaya çalıştığını, kaza olmasını engellemek için de el frenini kendisinin çektiğini,
Savunmuşlardır.
1- Sanık ...’nin atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak iradesinin bulunup bulunmadığı ile sanık ...’nin iştirak iradesinin bulunduğu sonucuna ulaşılırsa her üç sanık bakımından, iştirak iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşılması halinde ise sanıklar ..... ve ... yönünden atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığına ilişkin uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde;
5237 sayılı TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında nitelikli hal olarak sayılan cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir etki meydana getirilmesidir. Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak" tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yer, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesini yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olmasına da gerek yoktur. Aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme halinde dahi diğer unsurların varlığı halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Mütemadi ( kesintisiz) bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır ancak sona ermez, Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun bitme zamanı olup suç tamamlandıktan sonra kısa sürede bitirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığını somut olayın özelliğine göre hakim takdir edecektir. Sonuç ise mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, s.130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, s.31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s.363 vd.; M. Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2009, cilt:3, s.2830 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s.87) ve yargısal kararlarda da (CGK’nun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Ticari taksi şoförlüğü yapan katılanın soruşturma evresinde ve kovuşturma evresinin başında istikrarlı biçimde sanık ...’ın diğer sanık ... ile birlikte müşteri gibi aracına binip kendisini yönlendirerek diğer sanık ...’in bulunduğu yere götürdüklerini, burada aracına binen sanık ... ile birlikte diğer sanıkların da kendisini darp ettiklerini ve sanık ...’ın başına silah dayararak kendisini tehdit ettiğini beyan etmesi, bu beyanların tarafsız tanıklar Bahattin, Sezai ve Ali’nin, sanıklar hakkındaki hükümlerin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden önceki samimi anlatımlarıyla ve katılan hakkında olaydan hemen sonra aldırılan adli rapor ile doğrulanması, kolluk tarafından düzenlenen tutanakta sanık ...’ın diğer sanık ... ile birlikte olay yeri yakınlarında saklanmış bir vaziyette bulunduklarının ve adı geçen sanıkların bir taksi şoförüyle kavga ettiklerini söylediklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde; olayın başından sonuna kadar diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği anlaşılan sanık ... ile sanık ...’ın taksi şoförlüğü yapan katılanın aracına müşteri gibi binip bu hile ile katılanı diğer sanık ...’in bulunduğu yere götürdükleri, sanık ...’in araca binmesinden sonra da tüm sanıkların katılanı dedikodu yaptığı gerekçesiyle darp etmeye başladıkları, sanık ...’in “Sakarya nehrine çek” demesinin ardından katılanın kaza yaparak sanıklardan kurtulmaya çalışması üzerine de sanık ...’ın el frenini çekip aracı durdurduğu ve çevrede bulunan insanların yanlarına gelmeye başlamasıyla sanıkların kaçtıkları anlaşıldığından, katılanın kovuşturma evresinin ilerleyen aşamasında, tanıkların ise sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra sanık ...’ın suça iştirak etmediğine ve tarafları ayırmaya çalıştığına dair sanık ...’ı atılı suçtan kurtarmaya yönelik anlatımlarına değer atfedilmemiş, kurgulanan plan çerçevesinde sanıklar ..... ve .....’ın müşteri gibi davranma hilesi ile katılanı diğer sanık ...’in yanına götürmeleri şeklindeki eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu, suçun tamamlanması için katılanın sanıkların amaçladığı yere kadar götürülmesinin gerekmediği ve fiilin uzun veya kısa süreli olmasının bir öneminin bulunmadığı, hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılmasının yeterli olduğu nazara alınarak sanık ...’ın el frenini çekerek aracı durdurmasının hile ile gerçekleştirilen ve hâlen işlenmekte olan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna bir etkisinin bulunmadığı kabul edilmiştir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının birinci ve ikinci uyuşmazlık konuları yönünden reddine karar verilmelidir.
Birinci uyuşmazlık konusu bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; "Sanık ..."ın suça iştirakinin bulunmadığı" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
2-Sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına gelince;
Haksız tahrik 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmek suretiyle, kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin, ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılanın, boşandığı eşi ..... ile evli oldukları dönemde ilişkiye girdiği yönünde konuşmalar yaptığını çevresinden duyduğunu belirten sanık ...’in, UYAP sistemi kullanılarak temin edilen nüfus kaydı üzerinde yapılan incelemede, ..... isminde eski eş kaydına rastlanmaması ve sanık ...’in halen..... ile evli olduğunun anlaşılması, katılanın aşamalarda istikrarlı şekilde ..... isminde bir kişiyi tanımadığını, bu kişi ile cinsel ilişkiye girmediğini ve sanık ... vasıtasıyla bu kişi ile yaptığı telefon görüşmesinde de şahsın kendisini tanımadığını söylediğini belirtmesi ile ..... isimli şahsın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinin 3. fıkrası kapsamında sanık ...’e karşı bir sadakat yükümlülüğünün bulunmaması karşısında, katılandan kaynaklanan ve doğrudan sanık ...’e yönelen her hangi bir haksız hareketin bulunmadığı, bu bağlamda ..... isimli şahıs ile katılanın beyanlarından tespit edilen Naci isimli şahsın tanık sıfatıyla dinlenmelerinin sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmanın söz konusu olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık yönünden reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi; "Sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının her üç uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede birinci ve üçüncü uyuşmazlıklar yönünden oy çokluğu, ikinci uyuşmazlık bakımından ise oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.