8. Hukuk Dairesi 2012/6865 E. , 2012/8789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.05.2012 gün ve 170/227 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde; ekli krokide sarıya taralı iki parça taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını, bu işlemin yerinde olmadığını açıklayarak vekiledeninin zilyet ve tasarrufu altında bulunan ve krokide gösterilen yerlerin vekiledeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16.maddesi kapsamında kalan yerlerden olduğunu, zilyetlikle edinilecek yerlerden bulunmadığını, 20 yıllık kazanma süresinin de dolmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, taşınmazların imar planı içerisinde yer aldığını, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17/son maddesi gereğince imar yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “davacı vekiline verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmadığını belirterek HMK.nun 120 ve 114/1-g maddesi yoluyla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin vardığı sonuç dosyakapsamıyla örtüşmemektedir. Mahkemece, yargılamanın 21.02.2012 tarihli oturumunda, 06.04.2012 tarihinde keşfin yapılmasına
Karar verilmiş, HMK.nun 120.maddesi uyarınca sabit gider ve tebligat gideri olmak üzere toplam 155,00 TL, keşif heyeti ve bilirkişi ücreti ile diğer giderler için toplam 973,55 TL konusunda HMK.nun 115/2 ve 324.maddeleri uyarınca iki hafta içerisinde mahkeme veznesine yatırılması konusunda kesin süre verilmiş, bu konuda davacı tarafa uyarıda bulunulmuştur. Bundan ayrı yerel bilirkişilerin keşif günü ve saatinde hazır bulunmaları için İl Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına denilmiş, ancak tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ara kararları üzerinde yapılan incelemede, verilen kesin süre açıkça keşfin yapılmasına ve onun giderlerine ilişkin olduğu bir gerçektir. Davacı vekili 05.03.2012 havale tarihli dilekçesiyle vekillikten istifa ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, 05.03.2012 tarihinde kesin süreyi içeren 21.02.2012 tarihli yargılama tutanağının davacı ...’a tebliğe verildiği ve davacı tarafından bu tebligatın 19.03.2012 tarihinde alındığı belirlenmiştir. Tebligat mazbatası üzerinde sadece “bu zarfta duruşma zabtı-21.02.2012 vardır” ibaresi yer almaktadır. Çekilme dilekçesi üzerinde dilekçenin de tebliğe verildiği belirtilmekte ise de zarfın üzerinde bu ibarenin yer almadığı saptanmıştır. Bu nedenle istifa dilekçesinin davacıya ulaşıp ulaşmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Davacı ... yargılama tutanağını 19.03.2012 tarihinde aldıktan sonra 27.03.2012 tarihinde iki ayrı makbuzla keşif için ara kararlarında belirtilen 155,00 ve 973,55 TL. olmak üzere toplam 1.128,55 TL’yi Bingöl Mahkemeleri veznesine yatırdığı dosya kapsamındaki makbuzlardan anlaşılmıştır. Eldeki dava davacı vekili tarafından 13.05.2010 tarihinde açılmıştır. Kural olarak 6100 sayılı HMK.nun yürürlüğe girmeden önce açılan davalar hakkında anılan kanunla yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK.nuna ilişkin hükümlerin uygulanması esastır. HUMK.nun 578.maddesinde “işbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartıyla makabline şamildir”, hükmüne yer verilmiştir. Yani kazanılmış hakları ortadan kaldırmamak koşuluyla geçmişe yönelik olarak uygulanacağı öngörülmektedir.
HMK.nun 448.maddesi, HMK.nun 578.maddesini karşılamaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nun 448.maddesi gereği sözü edilen kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek koşuluyla derhal uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece verilen ara kararlarıyla taraflar yararına usulü kazanılmış haklar doğmuş bulunduğundan ilke olarak 6100 sayılı HMK.nun hükümlerinin somut olayda uygulama yerinin olmaması gerekir. HMK.nun 120.maddesine göre davacı yargılama harçlarıyla her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinden belirlenecek olan tutanağı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Aynı Kanunun 137.maddesine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede dava koşullarını ve ilk itirazları inceler. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü belirlenemez. Eldeki dava az önce de açıklandığı gibi HMK.nun yürürlük tarihinden önce 13.05.2010 tarihinde açılmıştır. HMK.nun 448.maddesinde, bu kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek koşuluyla derhal uygulanır amir hükmüne yer verilmiştir. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte göz önünde tutulması gereken bir hususda yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde ilgili usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı sorunudur.
Dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalardan oluşmaktadır.
Her usul işlemi, ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bir dava tüm olarak değerlendirilip bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Dava içinde yapılan usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacaktır. Şayet bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girse söz konusu işlem geçerli olarak kalacaktır. HMK.nun 120.maddesine göre gider avansının dava açılırken ödenmesi zorunludur. Kanunun yürürlüğe girme tarihinden önce dava açıldığına ve duruşmalara başlandığına göre dava açılma aşamasının tamamlandığının kabulü gerekir.
Az yukarıda da açıklandığı üzere sözü edilen gider avanslarının toplamı keşfin yapılmasıyla ilgilidir. Bu durum karşısında keşif için verilen ara kararlarının yöntemine uygun bir biçimde verilip verilmediğinin ve keşif için gerekli olan tüm hususların yöntemine uygun olarak ara kararlarında yer alıp almadığının tartışılması ve değerlendirilmesi zorunludur. Keşifle ilgili ara kararlarında yer alan tüm bentler bir bütünlük oluşturduğundan hepsinin birlikte yorumlanması gerekmektedir. Her şeyden önce yerel bilirkişi ve tanıklar HUMK.nun 253.maddesi uyarınca önce davetiyeyle keşif yerine çağrılır, gelmedikleri taktirde zorla getirtilmesine karar verilir. Keşif ara kararının 4 nolu bendinde yerel bilirkişilerin keşif günü ve saatinde keşif yerinde hazır edilmeleri için İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılması, yerel bilirkişinin zorla getirtilmesi anlamını taşımaktadır. Bu usul ise HUMK.nun 253.maddesine (HMK.nun 243, 245 vd.) açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bunun yanında taraf tanıklarının ne şekilde çağrılıp keşifte dinleneceği konusunda sözü edilen ara kararının ilgili bentlerinin hiçbirinde herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu haliyle keşfe ilişkin gider avansının tamamının zamanında yatırılıp, yatırılmaması sonuca etkili olmayıp, verilen keşfin yöntemine uygun olarak verildiğinin kabulüne olanak bulunmamaktadır. Buna bağlı olarak verilen kesin sürede HUMK.nun 163.maddesi anlamında kesin süre niteliğini taşımaz. Çekilme dilekçesinin de yöntemine uygun bir biçimde davacıya tebliğ edilmesi zorunlu olduğu halde bu hususun dosyadan anlaşılmaması da savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmekte olup adil yargılama hakkına aykırı düşmektedir.
Bu durum karşısında mahkemece yapılacak iş; HUMK.nun 414 (HMK.nun 324) maddesine göre taraflara istedikleri delillerin toplanması için gerekli olan giderleri yatırmak üzere sonuçları da hatırlatılarak kesin süre verilmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı, mahkemece 21.02.2012 tarihli yargılama oturumunda verilen ara kararları gereğince gider avansı yatırılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. HMK.nun 27.maddesinde düzenlenen hukuki dinlenme hakkı aynı zamanda taraf teşkilini de içermekte ve aynı zamanda yargılamayla ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını sağlamaktadır. Hukuki dinlenilme hakkı Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Somut olayda savunma hakkı kısıtlandığı gibi adil yargılanma hakkına da aykırılık oluşturulduğu bir gerçektir. Yöntemine uygun bir biçimde çekilme dilekçesi davacı asile tebliğ ettirilmeden ve yöntemine uygun bir şekilde kesin süre verildiği konusunda uyarıda bulunulmadan usulüne uygun keşif ara kararı alınmadan, dava koşulu nedeniyle usulden davanın reddine karar verilmesi açıklanan kanun hükümlerine ve ilkelere aykırı bulunmaktadır.
Mahkemece, verilecek ara kararlarının kanuna ve usule uygun olması zorunlu olup, hukuk ve adalet ilkeleriyle, evrensel hukuk kurallarına aykırı olmamasına özen gösterilmesi, insanların hukuka ve yargıya duyduğu güveni sarsıcı nitelikte bulunmaması gerekmektedir.
Davacı ...’un temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 08.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.