21. Hukuk Dairesi 2018/5127 E. , 2019/3388 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesien karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının fark maluliyet nedeniyle maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, mahkemece verilen 19/01/2016 tarihli ilk karar ile davanın kabulü ile davacı lehine 13.841,49 TL maddi tazminata hükmedildiği, kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 11/04/2016 tarih ve 2016/5127 Esas, 2016/6386 Karar sayılı ilamıyla maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden yerel mahkeme kararın bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınan raporda Yüksek Sağlık Kurulu raporu nun doğrulandığı ve davacının netice maluliyet oranının %78 fark maluliyet oranının ise %51,8 olarak kesinleştiği, bozmadan önce hesap bilirkişiden alınan 13/07/2015 tarihli hesap raporunda davacının maddi tazminat alacağı belirlenirken fark maluliyet oranı üzerinden hesap edilen ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmı tenzil edilmek suretiyle maddi tazminat alacağı 13.841,49 TL olarak hesap edilmesine karşın bozmadan sonra yapılan yargılamada, maddi tazminat alacağından bir kez daha ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmı tenzil edilmek suretiyle tazminat alacağının karşılandığının kabul edildiği anlaşılmıştır.SGK tarafından bağlanan gelirin maddi tazminat alacağından tenzili noktasında davanın yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK.19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, maddi tazminat alacağının tespitinde davacıya kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin, rücuya kabil kısmının mükerrer olarak tenzili ile davacının tazminat alacağının karşılandığından bahisle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 06/05/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.