8. Hukuk Dairesi 2012/6850 E. , 2012/8768 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Hazine ve Çevlik Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Dazkırı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.10.1995 gün ve 88/73 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, miras, taksim ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak dava konusu 361, 362, 363, 711, 739 ve 675 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı ... tüzel kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmiş ise de; yanıt vermemiş ve oturumlara katılmamıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 675 parselin mera sınırlandırmasının iptaliyle davacı adına tesciline, diğer parsellere ilişkin davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmün kabule ilişkin bölümü süresinde Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çevlik Köyünde bulunan dava konusu 675 parsel, 9800 m2 yüzölçümle tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı, davacı tarafından zilyet ise de belge ibraz etmediği belirtilerek mera niteliğiyle 12.06.1984 tarihinde kadastro yolu ile sınırlandırılmış, tutanak 25.11.1985 tarihinde kesinleşerek tespit gibi özel siciline tescil edilmiştir.
4342 sayılı Mera Kanununun 3/d maddesinde, meralar, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerler olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 4.maddesi, meraların özel mülkiyete geçirilemeyeceğini, amaçları dışında kullanılamayacağını, kazandırıcı zamanaşımının uygulanamayacağını ve sınırlarının daraltılamayacağını düzenlemiştir. Böyle yerlerin mera niteliği kanunlarda belirtilen yetkili organlarca değiştirilmedikçe özel mülkiyete konu olamaz ve tapu siciline tescil edilemez.
Uyuşmazlık dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir anlatımla, dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir.
Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan (kadimden) beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
HGK"nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, bir yerin yetkili merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi, zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Öncesi mera niteliğinde olmayan yerlerin, yetkili merci tarafından mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda, mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Gerçek kişinin zilyetliğinin, mera tahsisinin yapılmasıyla kesintiye uğradığı kabul edilmelidir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Kadim meralardaki zilyetlik süresi neye ulaşılırsa ulaşsın kazanılması mümkün değildir.
Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Çekişme konusu taşınmazın, tahsisli veya kadim mera olup olmadığının yöntemine uygun olarak araştırılması ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının Özel İdare Müdürlüğü ile tarım müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
Taşınmazın öncesinin mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken, Dairemizce de kabul edilerek sapmaksızın uygulanan yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ile tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla tespiti, nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazların mera niteliğinde olup olmadığı, arada doğal ya da yapay sınırın bulunup bulunmadığı araştırılarak saptanacak niteliğe göre, yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeterli ve uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetsizdir.
Mahkemece komşu parsellere uygulanan kayıtların araziye uygulanması da gereği gibi yapılmamıştır. Şöyle ki; dava konusu 675 parsel Çevlik Köyü idari sınırları içinde olup Başmakçı Köyü sınırlarında bulunan 767 ve 768 parsel sayılı komşu parseller doğru getirildiği halde, dava konusu taşınmazla aynı köyde bulunan 676, 677 ve 674 parsellere ilişkin kayıtlar yanlış getirilmiştir. Öncelikle Çevlik Köyünde bulunan 676, 677 ve 674 parsellere ilişkin kadastro tutanak ve varsa uygulanan tüm kayıtları eksiksiz olarak son tapu kayıtları ile birlikte dosya arasına getirtildikten sonra, yerel ve teknik bilirkişiler aracılığıyla yeniden taşınmazın başında yapılacak keşifte araziye uygulatılmalı, komşu parsellere uygulanan kayıtların dava konusu yönü ne nitelikle okudukları saptanmalı, kadastro sırasında komşu 768 ile 767 parsellere revizyon gören 1937 tarihli 1426 ve 1428 tahrirli vergi kayıtlarının davalı taşınmaz yönünü “Abban” okuduğu hatırlatılarak, bunun ne anlama geldiği sorulup belirlenmelidir. Bundan ayrı; bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Hava fotoğraflarının en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için; kadastro tespit tarihinden 20-30 yıl öncesine ait (1954-1964 arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak; öncelikle çekişme konusu taşınmaz hava fotoğrafında gösterilmeli, daha sonra bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarımsal amaçlı zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara göre hazırlanan bu uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, daha sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez.
Tüm bu nedenlerle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünü kabule ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 08.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.