15. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/3656 Karar No: 2020/1881 Karar Tarihi: 25.06.2020
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/3656 Esas 2020/1881 Karar Sayılı İlamı
15. Hukuk Dairesi 2019/3656 E. , 2020/1881 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalısı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca davacı arsa sahibine bırakılacak bağımsız bölümlerin küçük yapılması sebebiyle değer kaybı alacağı ile davalı yüklenicinin sözleşme dışı yaptığı çatı katındaki dubleks büro nedeniyle elde ettiği haksız kazançtan kaynaklanan zararın tahsili istemine, birleşen ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/375 Esas sayılı davası, asıl davada saklı tutulan fazlaya ilişkin haklar nedeniyle 600.000,00 TL’lik alacağın tahsili, birleşen ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/582 Esas sayılı davası ise muarazanın önlenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece kısa kararda asıl davanın kabulüne karar verilmiş, birleşen davalar yönünden hüküm kurulmamış, gerekçeli kararda ise “kısa kararda birleşen dosyalar hakkında karar verilmesinin sehven unutulduğu” belirtilerek asıl ve birleşen davaların kabulüne dair hüküm kurulmuştur. Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294/2 maddesi “hüküm yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur”, 298/2 maddesi ise “gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” hükümlerini içermektedir. Asıl olan hüküm verildiği anda gerekçesinin de yazılmasıdır. Ancak uygulamada bu hususun yerine getirilmesi mümkün olmamakta, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana gelebilmektedir. HMK’nın 297/2. fıkrasında “hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir. Kararın gerekçesiyle hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılmasına anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı ile adil yargılanma hakkı prensiplerine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine açıkça aykırıdır. Somut olayda mahkemece tefhim edilen kısa kararda birleşen davalarla ilgili hüküm kurulmamasına rağmen, gerekçeli kararda birleşen davalar ile ilgili hüküm fıkrası karara eklenmiş olup, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki mevcut bu çelişki HMK’nın 297/2 maddesi hükmüne aykırı olmuş, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı uyarınca gerekçeyle kısa kararın çelişkili olması bozma nedeni oluşturacağından mahkemenin bozmadan sonra önceki kararla bağlı olmaksızın çelişikliği ortadan kaldırmak suretiyle vicdani kanaatine göre karar verebilmesini teminen hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.