Esas No: 2019/7049
Karar No: 2020/7089
Karar Tarihi: 29.12.2020
Danıştay 10. Daire 2019/7049 Esas 2020/7089 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7049
Karar No : 2020/7089
DAVACI : … Birliği
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. …
Hukuk Müşaviri Av. …
DAVANIN KONUSU : Davacı tarafından, 22/03/2017 tarih ve 30015 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresinin, 26. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin 4. fıkrasının, 36. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendinin, 37. maddesi ile değiştirilen ek 8. maddesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresi bakımından; tıbbi arşivin hastane bünyesinden çıkarılmasının sağlık hakkının özüne aykırı olduğu, arşiv kaydının hastaya verilen tıbbi bakımın değerlendirilmesinde kullanılabilecek önemli bir kaynak teşkil ettiği, dosyaların çabuk ve kolay bulunması, derhal hazır bulundurulması gerekliliği ile örtüşmediği, arşiv standartları belirlenmeyerek hasta haklarının açıkça ihlal edildiği,
26. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin 4. fıkrası bakımından; 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda sağlık gibi özel nitelikli verilerin işlenmesinde uyulacak önlemleri belirlemekle yetkili olan Kişisel Verileri Koruma Kurulu oluşturulmadan alana ilişkin düzenleme yapıldığı, sağlık verilerinin rıza alınmaksızın işlenebileceği istisnai hallerin, ülkemizce usulüne uygun olarak onaylanarak yürürlüğe giren 108 sayılı “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Sözleşme”ye aykırı biçimde geniş tutulduğu, özel hayatın korunması ilkesinin özünün zedelendiği, Sözleşmenin 9. maddesinin 2. fıkrasında sağlık verilerinin işlenmeme yasağına sadece “devlet güvenliğinin korunması, kamu güvenliği, devletin mali menfaatleri veya suçların önlenmesi ile ilgili kişinin veya başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması” halinde istisna getirilebileceği, ancak bu istisnaların da kanunla düzenlenmesinin ve demokratik bir toplumda zorunlu olmasının ön koşul olduğu, maddenin 1. fıkrasına göre ise sayılan bu haller dışında devletlerin başka istisnai halleri düzenleyemeyeceği, sağlık verisi sahibinin Anayasa ve 108 nolu Sözleşme ile güvence altına alınan haklarının yönetmelikle ortadan kaldırıldığı;
36. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendi bakımından; düzenleme ile, çalışma hakkının kısıtlandığı, bu durumun üst hukuk normlarına ve yargı kararlarına aykırı olduğu, özel sağlık kuruluşlarında çalışan tabip/uzman tabiplerin özel hastanelerde sadece nöbet tutabilecekleri, özel hastanede kadrolu çalışan tabiplerin nöbet dışında bir başka sağlık kuruluşunda çalışabilmesinin kurumsal sözleşmeye bağlı kılındığı, nöbet biçimindeki kadro dışı geçici çalışmanın özel hastanede kadrolu çalışma zorunluluğu şartına tabi tutulmasının hukuka ve yargı kararlarına aykırı olduğu, tabiplerin çalışma saatleri dışında sadece nöbet tutabilmelerinin 1219 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil ettiği, özel hastane kadrosunda çalışan tabibin başka bir özel hastane ya da tıp merkezinde kısmi zamanlı çalışabilmesi için kurumsal sözleşme yapılmasının ve çalışacak hekimin muvafakat vermesinin gerekliliğinin düzenlendiği, söz konusu düzenleme ile hekimin iradesinin yok sayıldığı, işletme sahibinin baskın olacağı, işten atılma tehdidi karşısında hekimin muvafakat vermemesinin ihtimal dahilinde olmadığı;
37. maddesi ile değiştirilen ek 8. maddesi bakımından; anılan hükümde, vakıf üniversiteleri ile işbirliği yapan özel hastanelere planlamadan istisna olarak, sadece üniversiteden görevlendirilmiş doçent ve profesör unvanlı öğretim üyelerine mahsus olmak ve sadece işbirliği yapılan hastanede çalışmak üzere asgari öğretim üyesi standartları açısından Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Bakanlık kadro planlamaları dikkate alınarak Bakanlıkça uzmanlık dalı ilavesi ve ek kadro tahsisi yapılabileceği düzenlemesine yer verildiği, dayanak 3359 sayılı Kanun’un ek 15. maddesinde ifade edilen amacın yeterli kapasite ve eğitim alt yapısı olmayan tıp fakültelerinin eğitiminin sağlanması olduğu, ancak, düzenlemede böyle bir kriterin yer almadığı, öğretim üyesinin özel hastanede çalıştırılmasının amaç haline getirildiği, üniversite hastanelerinin kamu hizmeti yönünün ağır bastığı, özel hastanelerin ise sırf kâr amaçlı işletmeler olduğu, dolayısıyla hükmün amaç ve konu yönlerinden hukuka aykırı olduğu;
iddia edilerek anılan düzenlemelerin iptali istenilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresi bakımından; merkezi tıbbi arşivin mutlaka hastane bünyesinde oluşturulan bir alanda saklanmasının zorunlu olmadığı, MEB Tıbbi Arşivleme Dokümanın bu konuda mutlak zorunluluk getirmediği ve yine Devlet Arşiv Hizmetleri Yönetmeliğinde de sadece arşiv hizmetlerinin yürütülmesi konusunun düzenlendiği, arşivin bulunacağı bina bakımından bir düzenlemeye gidilmediği, bu hususta önemli olan hususun, hasta kayıtlarının düzgün ve düzenli tutulması, ulaşılabilir olması, uygun şartlarda muhafaza edilmesi olduğu, dolayısıyla düzenlemenin hizmet gereklerine ve hukuka uygun olduğu;
26. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin 4. fıkrası bakımından; kişisel sağlık verilerinin işlenmesine ilişkin usûl ve esasların 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanuna istinaden düzenlendiği, dolayısıyla 6698 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen “kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi” amaçları ile kişisel verilerin işlenmesinin, davacı tarafından iddia edildiği gibi uluslararası sözleşme hükümlerine ve Anayasa’ya aykırılık teşkil etmediği;
36. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendi bakımından; dava konusu hükmün 1219 sayılı Kanun’un 12. maddesine paralellik arzettiği, yargı kararının gerekçesine uygun olduğu, özel hastanede çalışmak için başka bir özel hastane veya özel sağlık kuruluşunda “kadrolu” olmak şartının getirilmediği, “sağlık kuruluşundaki çalışma saatleri dışında” ifadesine yer verildiği, özel sağlık kuruluşlarında çalışan tabiplerin mesai saatleri sonunda nöbet sistemiyle çalışabilmelerine imkan verildiği, kurumsal sözleşme getirilmesinin maksadının, planlama kapsamında kısıtlı tabip insan gücünün özel sektör içerisinde kullanılabilmesi ve böylece sağlık hizmeti sunumunda verimin, ulaşılabilirliğin ve kalitenin sağlanması olduğu;
37. maddesi ile değiştirilen ek 8. maddesi bakımından; 3359 sayılı Kanun’un ek 15. maddesine istinaden ve bu maddeye paralel şekilde getirilen bu hüküm ile bünyesinde tıp ve/veya diş hekimliği fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin, Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun uygun görmesi üzerine özel hastanelerle işbirliği yapabilmelerine imkan tanındığı, dava konusu düzenlemede maksadın, davacı tarafın iddia ettiği gibi öğretim üyelerinin özel hastanelerde çalıştırılmasına imkan sağlamak değil, vakıf üniversitelerinin “uygulama hastanesi” ihtiyacını karşılamak olduğu, dolayısıyla hükmün hizmet gerekleri ve kamu yararına uygun olduğu;
ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu düzenlemelerin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; 22/03/2017 tarihli, 30015 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik"in 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresinin, 49. maddesinin 4. fıkrasının, aynı Yönetmeliğin Ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendinin ve Ek 8. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3. maddesinin c) fıkrasında: “Bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esastır. Sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenlenir. Bu düzenleme ilgili Bakanlığın görüşü alınarak yapılır. Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin fiyatları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit ve ilan edilir.”, 9. maddesinin (c) fıkrasında: "Bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir." kuralları yer almış, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 40. maddesinde ise: "Bakanlık ve bağlı kuruluşlar görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilir." kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlık 49. maddenin 1. fıkrasına eklenen “merkezi tıbbi arşivin hastanesi bünyesinde bulunması zorunlu değildir.” ibaresi yönünden ele alındığında;
Dava dilekçesinde; tıbbi arşivin hastane bünyesinden çıkarılmasının sağlık hakkının özüne aykırı olduğu, dosyanın çabuk ve kolay bulunması, derhal hazır bulundurulması gerekliliğiyle örtüşmediği, arşive ilişkin hiçbir standardı düzenlemeyerek hasta haklarını açık şekilde ihlal ettiği, hekim açısından nitelikli bir sağlık hizmetinin sunumunu güçleştirdiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarenin savunmasında; Yönetmeliğin 49. maddesiyle özel hastanelerde hasta kayıtlarının saklanması, bu konuda arşiv oluşturulması konusunda kesin zorunluluk getirildiği, 50. maddeyle tıbbı kayıtların muhafazası için “dijital arşiv”in oluşturulmasının mümkün olduğu, Devlet Arşivleri Yönetmeliğinde sadece arşiv hizmetlerinin yürütülmesi konusunun düzenlendiği, arşivin bulunacağı bina bakımından düzenlemeye gidilmediği, arşivin hastane binası dışında olup olmamasının sağlık haklarını ihlal edebilecek, sağlık hizmetlerinin niteliğini güçleştirecek boyutunun olmadığı savunulmaktadır.
Yönetmeliğin 49. maddenin 1. fıkrasının iptali istenmeyen kısımları ile 50. maddesi birlikte ele alındığında; özel hastanelerde tıbbî ve idarî işlemlere ilişkin kayıtların, düzenlenen ve kullanılan belgeleri tasnif ve muhafazaya uygun bir merkezî tıbbî arşiv kurulmasının zorunlu olduğu, Yönetmelikte belirtilmiş her türlü kayıt işlemi, bilgisayar ortamında ve/veya ihtiyaca göre yazılı kayıt sistemi ile tutulabileceği, kayıtların bilgisayar ortamında saklanması, değiştirilmesi ve silinmesinin önlenmesi, gizliliğin ihlal edilmemesi amacıyla fizikî, manyetik veya elektronik müdahalelere ve olası suistimallere karşı gerekli idarî ve teknik tedbirlerin alınması ve periyodik olarak denetlenmesinden mesul müdürün sorumlu olduğu, mevcut yedekleme sisteminde günlük, haftalık, aylık ve yıllık olmak üzere verilerin yedekleneceği, güvenli dijital hasta kaydına geçilmeyen hastanelerde bilgisayar ortamında kayıt tutulması, yazılı kayıt sisteminin gereklerini ortadan kaldırmayacağına ilişkin getirilen yükümlülükler karşısında, merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunmasına ilişkin zorunluluk getirilmemesinde, arşiv hizmetlerinin sunumuna ilişkin değişen teknik nitelik de göz önünde tutulduğunda hukuka aykırılığından söz edilemez.
Uyuşmazlık 49. maddenin 4. fıkrası ele alındığında;
27/03/2002 tarihli, 24708 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 49. maddesinin 4. fıkrasında, "Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca Bakanlık tarafından kurulacak kayıt ve bildirim sistemine ve Bakanlıkça yapılacak diğer iş ve işlemlere esas olmak üzere, istenilen bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur." kuralının, dava konusu değişiklik ile anılan fıkra "Özel hastaneler tarafından kayıt altına alınan kişisel sağlık verileri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygun bir şekilde işlenir ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara uygun bir şekilde merkezi sağlık veri sistemine aktarılır. Bakanlık tarafından kurulan kayıt ve bildirim sistemine ve Bakanlıkça yapılacak diğer iş ve işlemlere esas olmak üzere, istenilen bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 31/10/2017 tarihli, E:2017/1071 sayılı kararıyla dava edilen kuralın yürütmesinin durdurulmasından sonra 31/05/2019 tarihli, 30790 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişikliğe gedilmiş anılan fıkra “Özel hastaneler tarafından kayıt altına alınan kişisel sağlık verileri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ikincil düzenlemelere uygun bir şekilde Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde merkezi sağlık veri sistemine aktarılır ve işlenir. Bakanlık tarafından kurulan kayıt ve bildirim sistemine ve Bakanlıkça yapılacak diğer iş ve işlemlere esas olmak üzere, istenilen bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından kişisel sağlık verisi işleyen özel hukuk gerçek ve tüzel kişileri ile kamu hukuku tüzel kişilerinin, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan süreç ve uygulamalara ilişkin faaliyetlerini kapsayan Kişisel Sağlık Verileri Hakkında Yönetmelik 21.06.2019 tarihli, 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Danıştay Onbeşinci Dairesinin 06/07/2017 tarihli, E:2016/10500 sayılı kararıyla yürütmesi durdurulan 20/10/2016 tarihli ve 29863 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Sağlanması Hakkında Yönetmelik de yürürlükten kaldırılmıştır.
Aktarılan bu hukuk durum göz önünde tutulduğunda; 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümleri kapsamında, Sağlık Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı birimleri ile bunlara bağlı olarak faaliyet göstermekte olan sağlık hizmeti sunucuları ile bağlı ve ilgili kuruluşları tarafından yürütülen süreç ve uygulamalarda uyulacak usul ve esasların düzenlemesi, dava konusu kuralın da anılan Yönetmelikle bağlantılı kurularak değiştiğinin görülmesi karşısında davanın bu kısmı konusuz hale gelmiştir.
Uyuşmazlık Ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendi yönünden ele alındığında;
Özel hastanenin kalite ve verimliliğini arttırmak amacıyla izin verilebilecek hususlar başlıklı Ek-5. maddesinin iptali istenile 1/e-5 numaralı alt bendinde: “Özel Sağlık Kuruluşlarında çalışan tabip/uzman tabipler, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla, çalıştıkları sağlık kuruluşundaki çalışma saatleri dışında başka bir özel hastanenin acil servis, klinik servis ve ünitelerinde nöbet tutabilir. Bu tabiplerin nöbet listesi aylık olarak düzenlenir ve Müdürlükçe onaylanır. Özel hastane kadrosunda çalışan tabip ve uzman tabipler, hastanedeki çalışma saatleri dışında 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla kurumsal sözleşme yapılarak diğer özel hastane veya tıp merkezlerinde çalıştırılabilir. Ancak, bu durumda tabip ve uzman tabiplerin muvafakatinin alınması zorunludur. Sözleşme Müdürlüğe bildirilir ve ilgili tabip ve uzman tabiplere çalışma belgesi düzenlenir. Özel hastanenin kadrosunda çalışan sözleşmeye konu tabip ve uzman tabiplerin kadrodan ayrılmaları halinde sözleşme sona erer.” kuralı yer almaktayken 28/09/2019 tarihli, 30902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle dava konusu bentte değişikliğe gidilmiştir.
Buna göre dava konusu bent “Özel Sağlık Kuruluşlarında çalışan tabip/uzman tabipler, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla, çalıştıkları sağlık kuruluşundaki çalışma saatleri dışında başka bir özel hastanenin acil servis, klinik servis ve ünitelerinde nöbet tutabilir. Bu tabiplerin nöbet listesi aylık olarak düzenlenir ve Müdürlükçe onaylanır. Muayenehaneler hariç planlama kapsamındaki özel sağlık kuruluşlarında çalışan tabip ve diş tabipleri, Bakanlığın istihdam planlamaları gereğince, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla kadrolu çalıştığı özel sağlık kuruluşu dışında planlama kapsamındaki iki özel sağlık kuruluşunda daha çalışabilir. Bu kuruluşlardan bir tanesi kadrolu çalıştığı il dışındaki planlama kapsamındaki bir özel sağlık kuruluşu da olabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava dilekçesinde, özel sağlık kuruluşlarında çalışan tabip/uzman tabiplerin başka hastanede sadece nöbet tutabileceği, özel sağlık kuruluşunda sadece nöbet tutabilmek için bir başka sağlık kuruluşunda çalışıyor olmanın zorunlu hale getirildiği, özel hastanede kadrolu çalışanların nöbet dışında bir başka sağlık kuruluşunda çalışabilmesinin kurumsal sözleşmeye bağlı kılındığı ileri sürülerek iptalinin istenildiği, dava konusu düzenlemede davanın görümü sırasında yapılan değişiklikle iddia edilen hususlara yönelik olarak değişiklik yapıldığı, bu haliyle davanın konusuz kaldığı görülmüştür.
Uyuşmazlık Ek-8. madde yönünden ele alındığında;
Vakıf üniversiteleri ile özel hastaneler başlıklı Ek-8. maddenin dava konusu edilen şeklinde: “Vakıf üniversiteleri ile işbirliği yapan özel hastanelere planlamadan istisna olarak, sadece üniversiteden görevlendirilmiş doçent ve profesör unvanlı öğretim üyelerine mahsus olmak ve sadece işbirliği yapılan hastanede çalışmak üzere asgari öğretim üyesi standartları açısından Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Bakanlık kadro planlamaları dikkate alınarak Bakanlıkça uzmanlık dalı ilavesi ve ek kadro tahsisi yapılabilir. Bu hastanelere uzmanlık dallarının gerektirdiği tıbbi hizmet birimleri ve teknoloji yoğunluklu tıbbi cihazlar kurdurulabilir. Özel hastaneye tahsis edilen bu kadrolar ve uzmanlık dalları ile tıbbi hizmet birimleri ve teknoloji yoğunluklu tıbbi cihazlar, işbirliğinin sona ermesi halinde hastane hekim kadrosu ve faaliyet izin belgesinden düşülür.” kuralı yer almaktaydı.
Yönetmeliğin uyuşmazlığa konu maddesi 31/05/2019 tarihli, 30790 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği sonucunda başlığı ile birlikte beş fıkradan oluşacak şekilde yeniden düzenlenmiş, ayrıca 2. fıkrası da 28/9/2019 tarihli, 30902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle yeniden değiştirilmiştir.
Dava dilekçesinde; tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin açtığı hastanelerin uygulama ve araştırma merkezi statüsünde olduğu, bu hastanelerin birer yükseköğretim kurumu olduğu, eğitimin bir parçası olarak sağlık hizmeti sunmasının zorunlu olduğu, kanundaki şartın yönetmeliğe yansıtılmadığı, eğitim amacı ilgisiz olduğu, özel hastanelerin hekim açığını düzenleme amacı taşıdığının ileri sürüldüğü, Yönetmelik değişikliğiyle hem vakıf üniversitesilerine ait hastaneler hem de vakıf üniversiteleri ile özel hastane işbirliği konusu birlikte ele alınarak yeniden düzenlenmiştir.
Bu haliyle dava konusu Ek-8. madde yönünden de dava konusuz kalmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasında iptali istenen ibare yönünden davanın reddi, dava konusu edilen diğer maddeler yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, duruşma için önceden taraflara bildirilen 29/12/2020 tarihinde davacıyı temsilen Av. …'nın ve Av. …'in, davalı Sağlık Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri Av. …'un geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Dava, 22/03/2017 tarih ve 30015 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresinin, 26. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin 4. fıkrasının, 36. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendinin, 37. maddesi ile değiştirilen ek 8. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
İlgili Mevzuat:
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükmüne yer verilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 1. maddesinde; Kanunun amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde; Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 3. maddesinin (a) bendinde; sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği, (c) bendinde; bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde; tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (f) bendinde; herkesin sağlık durumunun takip edilebilmesi ve sağlık hizmetlerinin daha etkin ve hızlı şekilde yürütülmesi maksadıyla, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca gerekli kayıt ve bildirim sisteminin kurulacağı, bu sistemin, e-Devlet uygulamalarına uygun olarak elektronik ortamda da oluşturulabileceği, bu amaçla, Sağlık Bakanlığınca, bağlı kuruluşları da kapsayacak şekilde ülke çapında bilişim sistemi kurulabileceği, 9. maddesinin (c) bendinde; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği belirlenmiştir.
Anılan Kanun'un ek 15. maddesinde de, “Tıp ve/veya diş hekimliği fakültesi bulunan ancak sağlık uygulama ve araştırma merkezi bulunmayan veya sağlık uygulama ve araştırma merkezinde yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunmayan vakıf üniversiteleri; tıp ve diş hekimliğinde lisans eğitimi, tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi ile araştırma faaliyetleri için yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunan özel hastaneler ile bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği yapabilir. İlgili üniversite ve özel hastanenin yetkili makamları arasında işbirliği protokolü imzalanır ve Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun onayıyla uygulamaya konulur.
İşbirliği yapılan özel hastane, üniversite için sağlık uygulama ve araştırma merkezi kabul edilir. Burada fiilen görev yapacak olan üniversite öğretim elemanları, ilgili dekan ve hastane yöneticisinin talebi üzerine rektör tarafından görevlendirilir. Görevlendirilen üniversite personeline kendi mevzuatı uygulanır. İşbirliği yapılan özel hastane, öğretim üyelerinin faaliyetleri ve üniversitenin eğitim ve araştırma işlevleri dışında kendi mevzuatına tabi olmaya devam eder.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
663 sayılı -dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihteki adıyla- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yine dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayanılarak, etkin, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere, bütün özel hastanelerin tesis, hizmet ve personel standartlarının tespit edilmesine, sınıflandırılmasına, sınıflarının değiştirilmesine, amaca uygun olarak teşkilatlandırılmasına ve bunların açılmalarına, faaliyetlerine, kapanmalarına ve denetlenmelerine ilişkin usûl ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği 27/03/2002 tarih ve 24708 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, bilahare 22/03/2017 tarihli ve 30015 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan değişiklik ile dava konusu düzenlemelere yer verilmiştir.
Dava konusu maddelerin incelenmesi:
1) Dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresinin incelenmesi:
Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 49. Maddesinin 1. fıkrasında; “Özel hastanelerde, muayene, teşhis ve tedavi amacıyla başvuran hasta, yaralı, acil ve adlî vakalar ile ilgili olarak yapılan tıbbî ve idarî işlemlere ilişkin kayıtların, düzenlenen ve kullanılan belgelerin toplanması ve bunların müteakip başvurular ile denetim ve adlî mercilerce her istenildiğinde hazır bulundurulması amacıyla tasnif ve muhafazaya uygun bir merkezî tıbbî arşiv kurulması zorunludur.” hükmü yer almakta iken; 22/3/2017 tarih ve 30015 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 26. maddesi ile 49. maddesinin 1. fıkrasına; “Merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir.” cümlesi eklenmiştir.
Davacı tarafından, tıbbi arşivin hastane bünyesinden çıkarılmasının sağlık hakkının özüne aykırı olduğu, arşiv kaydının hastaya verilen tıbbi bakımın değerlendirilmesinde kullanılabilecek önemli bir kaynak teşkil ettiği, dosyaların çabuk ve kolay bulunması, derhal hazır bulundurulması gerekliliği ile örtüşmediği, arşiv standartları belirlenmeyerek hasta haklarının açıkça ihlal edildiği iddia edilerek anılan düzenlemenin iptali istenilmektedir.
Tıbbi kayıtların arşivlenmesi ile, tıbbi kayıtların toplanmasının, düzenlenmesinin, kaybının engellenmesinin, denetim, bilimsel çalışmalar, istatistiksel değerlendirmeler, adli mercilerce istenmesi, hastaların diğer müracaatları gibi durumlar için hazır bulundurulmasının amaçlandığı, önemli olan hususun merkezi tıbbi arşivin bu amaca hizmet etmesi ve ulaşılabilir olması durumu olduğu gözönünde bulundurulduğunda, merkezi tıbbi arşivin özel hastane bünyesinde bulunmasını zorunlu kılmayan dava konusu düzenlemede hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
2) Dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin 4. fıkrasının incelenmesi:
27/03/2002 tarih ve 24708 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 49. maddesinin 4. fıkrasında, "Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca Bakanlık tarafından kurulacak kayıt ve bildirim sistemine ve Bakanlıkça yapılacak diğer iş ve işlemlere esas olmak üzere, istenilen bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur." hükmü yer almakta iken; dava konusu değişiklik ile anılan fıkra "Özel hastaneler tarafından kayıt altına alınan kişisel sağlık verileri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygun bir şekilde işlenir ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara uygun bir şekilde merkezi sağlık veri sistemine aktarılır. Bakanlık tarafından kurulan kayıt ve bildirim sistemine ve Bakanlıkça yapılacak diğer iş ve işlemlere esas olmak üzere, istenilen bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Anılan değişiklik ile sağlık kuruluşları tarafından kayıt altına alınan kişisel sağlık verilerinin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na uygun bir şekilde işleneceği ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara uygun bir şekilde merkezi sağlık veri sistemine aktarılacağı kuralına yer verilmiştir.
07/04/2016 tarih ve 29677 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan genel gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin korunması konusunun pek çok sektörü ve kamu ya da özel kurumu ilgilendirmesi nedeniyle bir "çerçeve kanun" olarak hazırlanmıştır.
Bu Kanun'a duyulan ihtiyacı açıklayan genel gerekçede, Türk Ceza Kanunu'nun 135. ve devamı maddelerinde kişisel verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi, kaydedilmesi veya ifşa edilmesi fiillerinin suç olarak düzenlendiği ve yaptırıma bağlandığı, ancak kişisel verilerin işlenmesine yönelik özel bir kanun bulunmaması sebebiyle, bu fiillerin ne zaman hukuka aykırı ne zaman hukuka uygun olduğunun belirlenmesinde tereddütler yaşandığı vurgulanmaktadır.
Ayrıca 2010 yılında Anayasa'nın 20. maddesinde yapılan düzenlemeyle kişisel verilerin korunması temel bir insan hakkı olarak güvence altına alınmış ve konuya ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Genel gerekçede, kişisel verilerin korunmasına yönelik bir kanunî düzenleme olmamasının uluslararası ilişkiler açısından da sorunlar yarattığı, EUROPOL, EUROJUST gibi Avrupa kurumları ile ilişkilerin sekteye uğradığı, sağlık kuruluşlarınca tutulan kişisel verilerin güvenliğinin sağlanmasında yeterli yasal önlem olmamasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince özel hayatın gizliliğine müdahale olarak kabul edildiği ve bu nedenle ihlal kararları verildiği belirtilmektedir. Yine genel gerekçede, bu Kanunun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik süreci açısından da önemine dikkat çekilmekte, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi tarafından tüm üye ülkelerde kişisel verilerin aynı standartlarda korunması ve sınır ötesi veri akışı ilkelerinin belirlenmesi amacıyla hazırlanan 108 sayılı "Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi"ne de 1981 yılından itibaren taraf olduğu ifade edilmektedir.
Bütün bu hususlardan anlaşılacağı üzere 6698 sayılı Kanun, kişisel verilerin korunması konusunda önemli bir yasal boşluğu doldurmak amacıyla kabul edilen çerçeve niteliğinde bir yasal düzenlemedir. Genel gerekçede yer verilen şu tespit Kanun ile oluşturulan Kişisel Verileri Koruma Kurulunun genel kontrol ve denetleme işlevlerine dikkat çekmesi bakımından önemlidir: "Ülkemizde kişisel verilerin işlenmesi sürecini kontrol edecek ve denetleyecek bir kurum bulunmamaktadır. Bunun bir sonucu olarak halen kişisel veriler yeterli düzenleme ve denetime tabi olmaksızın, birçok kişi veya kurum tarafından kullanılabilmekte ve bu durum bazı hak ihlallerinin yaşanmasına sebep olabilmektedir."
Bu bağlamda, 6698 sayılı Kanun'un 21. maddesi hükümlerine göre oluşturulan Kişisel Verileri Koruma Kurulunun görev ve yetkileri, aynı Kanun'un 22. maddesiyle belirlenmiştir. 22. maddenin 1. fıkrasının (h) bendinde "Diğer kurum ve kuruluşlarca hazırlanan ve kişisel verilere ilişkin hüküm içeren mevzuat taslakları hakkında görüş bildirmek" hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanun'un, "Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında, dava konusu Yönetmelikle düzenlenen, sağlık verilerinin de özel nitelikli kişisel veri olduğu belirtilmiş; maddenin 4. fıkrasında, "Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır." hükmü getirilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, anılan Kanun hükümleri çerçevesinde, dava konusu düzenleme tesis edildiğinde özel nitelikli kişisel veri olarak kabul edilen sağlık verilerinin işlenmesinde alınması gerekli olan önlemlerin Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenmediği ve Kanun'un 22. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendine göre diğer kurum ve kuruluşlarca hazırlanan ve kişisel verilere ilişkin hüküm içeren mevzuat taslakları hakkında Kurul görüşü alınmadan dava konusu düzenlemenin tesis edildiği görülmektedir.
Bu durumda, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre sağlık gibi özel nitelikli verilerin işlenmesinde uyulacak önlemleri belirlemekle yetkili olan Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından bu alana ilişkin yeterli önlemler belirlenmeden ve mevzuat taslağı hakkında Kurul görüşü alınmadan tesis olunan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
3) Dava konusu Yönetmeliğin 36. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendinin incelenmesi:
Dava konusu Yönetmeliğin 36. maddesi ile asıl Yönetmeliğin ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendi; "Özel Sağlık Kuruluşlarında çalışan tabip/uzman tabipler, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla, çalıştıkları sağlık kuruluşundaki çalışma saatleri dışında başka bir özel hastanenin acil servis, klinik servis ve ünitelerinde nöbet tutabilir. Bu tabiplerin nöbet listesi aylık olarak düzenlenir ve Müdürlükçe onaylanır. Özel hastane kadrosunda çalışan tabip ve uzman tabipler, hastanedeki çalışma saatleri dışında 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla kurumsal sözleşme yapılarak diğer özel hastane veya tıp merkezlerinde çalıştırılabilir. Ancak, bu durumda tabip ve uzman tabiplerin muvafakatinin alınması zorunludur. Sözleşme Müdürlüğe bildirilir ve ilgili tabip ve uzman tabiplere çalışma belgesi düzenlenir. Özel hastanenin kadrosunda çalışan sözleşmeye konu tabip ve uzman tabiplerin kadrodan ayrılmaları halinde sözleşme sona erer.” şeklinde değiştirilmiştir.
Düzenleme ile, kadrolu çalışmanın istisnalarına bir yenisinin eklendiği, bir özel hastanede kadrolu çalışan tabibe, kurumsal sözleşme yapılarak, kadro şartı aranmaksızın başka sağlık kuruluşlarında çalışma imkânı sağlandığı, bu şekilde çalışmanın hekimin muvafakati şartına bağlandığı, ayrıca tabiplere çalıştıkları sağlık kuruluşundaki çalışma saatleri dışında bir özel hastanenin acil servis, klinik servis ve ünitelerinde nöbet tutabilme imkânı getirildiği, böylece planlama kapsamındaki kısıtlı tabip insan gücünün kaliteli ve verimli kullanılabilmesinin amaçlandığı anlaşılmakla anılan düzenlemede kamu yararı ve hizmet gerekleri ile hukuka aykırılık görülmemiştir.
4) Dava konusu Yönetmeliğin 37. maddesi ile değiştirilen ek 8. maddesinin incelenmesi:
Dava konusu Yönetmeliğin 37. maddesi ile asıl Yönetmeliğin ek 8. maddesi değiştirilmiş ve maddede; “Vakıf üniversiteleri ile işbirliği yapan özel hastanelere planlamadan istisna olarak, sadece üniversiteden görevlendirilmiş doçent ve profesör unvanlı öğretim üyelerine mahsus olmak ve sadece işbirliği yapılan hastanede çalışmak üzere asgari öğretim üyesi standartları açısından Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Bakanlık kadro planlamaları dikkate alınarak Bakanlıkça uzmanlık dalı ilavesi ve ek kadro tahsisi yapılabilir. Bu hastanelere uzmanlık dallarının gerektirdiği tıbbi hizmet birimleri ve teknoloji yoğunluklu tıbbi cihazlar kurdurulabilir. Özel hastaneye tahsis edilen bu kadrolar ve uzmanlık dalları ile tıbbi hizmet birimleri ve teknoloji yoğunluklu tıbbi cihazlar, işbirliğinin sona ermesi halinde hastane hekim kadrosu ve faaliyet izin belgesinden düşülür.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan madde, önce 31/05/2019 tarihli ve 30790 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 10. maddesi ile başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vakıf üniversitelerine ait hastaneler ve vakıf üniversiteleri ile özel hastane işbirliği
EK MADDE 8 – Vakıf üniversitelerine ait hastaneler ilgili mevzuattan kaynaklanan muafiyetleri saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelikte öngörülen planlama, ön izin ve ruhsatlandırma şartları ile sağlık insan gücü kriterlerine, bina, fizik yapı, tesis, tıbbi donanım ve hizmet standartlarına uyar.
Vakıf üniversitelerine ait hastanelerin ruhsatları üniversitenin adıyla düzenlenir ve hastane yalnızca üniversite tarafından işletilir. Hastane ruhsatında yazılı isim dışında isim kullanılamaz. Laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri dışında tüm tıbbi hizmet birimlerinin ruhsat sahibi üniversite tarafından işletilmesi zorunludur. İşletme hakkının kısmen veya tamamen gerçek veya tüzel kişilere hiçbir şekilde devri mümkün değildir. Bu maddenin yürürlüğü girdiği tarihten önce Bakanlıkça vakıf üniversitelerine verilmiş hastane ön izinleri bir kereye mahsus olmak üzere ön izne esas projelerindeki kapasiteleriyle sınırlı olmak ve 68 inci maddede öngörülen sürelerde ruhsatname alınmak kaydıyla devredilebilir.
Tıp ve diş hekimliğinde lisans eğitimi, tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi ile araştırma faaliyetleri için yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunan özel hastaneler; tıp ve/veya diş hekimliği fakültesi bulunan ancak hastanesi bulunmayan veya hastanesinde yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunmayan vakıf üniversiteleri ile bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği yapabilir.
Vakıf üniversiteleri ile işbirliği yapan özel hastanelere üniversiteden görevlendirilecek doçent ve profesör unvanlı öğretim üyeleri için hastanenin ruhsatında kayıtlı mevcut uzman hekim kadroları kullanılmak zorundadır. Hastane uzman hekim kadrosunun YÖK tarafından belirlenen asgari eğitim standardı için yetersiz olması halinde hastane, kendi kadrosunda bulunan başka bir uzmanlık dalı kadrosunu Bakanlık ile becayiş yoluyla değiştirerek asgari eğitim standardını sağlayabilir. İşbirliği protokolü kapsamında hastaneye planlamadan istisna uzman hekim kadrosu, tıbbi hizmet birimi ile teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz verilmez. Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce vakıf üniversitesi ile işbirliği protokolü bulunan hastanelere Bakanlıkça planlamadan istisna olarak verilmiş bulunan uzman hekim kadroları ve uzmanlık dallarının gerektirdiği tıbbi hizmet birimleri ile teknoloji yoğunluklu tıbbi cihazlar protokol süresinin bitiş tarihinde herhangi bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Ancak, protokolün bitmesine iki yıldan az süre kalmış hastanelerin iptal işlemleri bu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihten itibaren ikinci yılın sonunda uygulanır.
Vakıf üniversiteleri kadrolarında bulunan öğretim üyesi tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar tıp fakültesi/diş hekimliği fakültesinin bulunduğu il dışındaki özel hastanelerde çalışamaz. Bu fıkranın hükümlerine aykırı olarak çalışan öğretim üyelerinin görevlendirmeleri 31/12/2019 tarihinde sonlandırılır.”
Ardından anılan maddenin ikinci fıkrası 28/09/2019 tarihli ve 30902 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesi ile; "Vakıf üniversitelerine ait hastanelerin ruhsatları üniversitenin adıyla düzenlenir ve hastane yalnızca üniversite tarafından işletilir. Hastane ruhsatında yazılı isim dışında isim kullanılamaz. Laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri dışında tüm tıbbi hizmet birimlerinin ruhsat sahibi üniversite tarafından işletilmesi zorunlu olup, işletme hakkının kısmen veya tamamen gerçek veya tüzel kişilere hiçbir şekilde devri mümkün değildir. Bakanlıkça vakıf üniversite hastanelerine/ek birimlerine verilen ön izinler, faal en az bir hastanesi olması kaydıyla ön izin alındığı ilden, planlama ilkeleri çerçevesinde sağlık hizmeti sunulması için öngörülen asgari nüfus ve/veya ilde verilmesi hedeflenen sağlık hizmetleri ile uzman tabip dağılımı yönünden daha az yoğunluklu diğer bir ile taşınmak şartı ve Bakanlık onayı ile bir kereye mahsus devredilebilir. En az bir faal hastanesi olan vakıf üniversiteleri, faal diğer hastanelerini/ek birimleri veya askıda olan hastanelerini/ek birimlerini aynı ilde veya planlama ilkeleri çerçevesinde sağlık hizmeti sunulması için öngörülen asgari nüfus ve/veya ilde verilmesi hedeflenen sağlık hizmetleri ile uzman tabip dağılımı yönünden daha az yoğunluklu diğer bir ile taşınmak şartı ve Bakanlık onayı ile bir kereye mahsus olmak kaydıyla devredebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra dava konusu düzenleme değiştirilerek yeni bir düzenlemeye gidilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı görüldüğünden, bu düzenlemeye ilişkin olarak davanın esası hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 22/03/2017 tarih ve 30015 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 26. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 4. fıkrasının İPTALİNE oyçokluğuyla,
2. Anılan Yönetmeliğin 26. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 1. fıkrasına eklenen, "merkezi tıbbi arşivin hastane bünyesinde bulunması zorunlu değildir." ibaresi ve 36. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin (5) numaralı alt bendi yönünden DAVANIN REDDİNE oybirliğiyle,
3. Anılan Yönetmeliğin 37. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin ek 8. maddesi yönünden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA oybirliğiyle,
4. Dava kısmen iptal, kısmen ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığına şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan … TL yargılama giderinin … TL'sinin davacı üzerinde bırakılmasına, ... TL'sinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen … TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya, … TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 29/12/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY (X) :
07/04/2016 tarihli ve 29677 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 21. maddesi hükümlerine göre oluşturulan Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun görev ve yetkileri, aynı Kanun'un 22. maddesiyle belirlenmiştir.
Mezkûr Kanun'un 22. maddenin 1. fıkrasının (h) bendinde "Diğer kurum ve kuruluşlarca hazırlanan ve kişisel verilere ilişkin hüküm içeren mevzuat taslakları hakkında görüş bildirmek" hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu hükümden diğer kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak mevzuat taslakları hakkında Kuruldan görüş alınmasının zorunlu olduğu anlamı çıkarılamaz.
Ayrıca, anılan Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrasında, "Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır." hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre Kurul tarafından yeterli önlemlerin belirlenmemesinin diğer kurum ve kuruluşlarca düzenleyici işlem yapılmasına engel teşkil edeceği düşünülemez. Anılan hükme göre kurum ve kuruluşların, mevzuat taslaklarını hazırlarken, Kurul tarafından belirlenmiş önlemler varsa bunları dikkate alacakları konusunda kuşku yoktur. Ancak maddede sözü geçen önlemler Kurul tarafından bir kereye mahsus kararlaştırılıp daha sonra değiştirilemeyecek önlemler değildir. Kurul her zaman, belirlediği önlemleri değiştirebilir, uluslararası gelişmelere, zamanın gereklerine vs. göre yenilerini ekleyebilir. Kişisel verileri işleyenlerin, Kurul tarafından herhangi bir zamanda belirlenen önlemleri her zaman dikkate alacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu düzenlemede bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmadığından dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin 49. maddesinin 4. fıkrası yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla bu madde yönünden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.