8. Hukuk Dairesi 2012/1930 E. , 2012/8727 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.05.2011 gün ve 64/35 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı dava dilekçesinde, 107 ada 16 sayılı parselin kadastro çalışmaları sırasında davalı ... adına yazıldığını, aslında dava konusu taşınmazın miras bırakan annesi Gülizar Güleç’ten kendilerine intikal ettiğini, kardeşler arasında yapılan taksim sonucu kendisine düştüğünü açıklayarak davalı adına bulunan tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı 17.09.2010 tarihli yargılama oturumunda, kendisi ile diğer paydaşların dava konusu yerde hak sahibi olduklarını, kendisine ait olmadığını, mirasçılarla birlikte malik olduklarını, davacının davasını kabul ettiğini ve mirasçıların payı oranında karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “TMK. nun 676/3. maddesi gereğince, paylaşma sözleşmesinin resmi şekilde yapılması gerektiğini, olayda bu durumun söz konusu olmadığını, anılan madde hükmünün emredici nitelikte bulunduğunu gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davacının dayandığı hukuki sebep göz ardı edilerek TMK.nun 676/3. maddesi gereğince, paylaşımın resmi şekilde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmaz 11.4.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tarla niteliğiyle davalı adına tespit ve tescil edilmiş, kadastro tutanağı 24.7.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı dava dilekçesinde açıkça, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kadastro Kanunu bir tasfiye kanunu olup, olayın çözümünde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 15. maddelerinin gözönünde bulundurulması gerekirken,hüküm fıkrasında yazılı TMK. nun 676/3. fıkrasına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanan kişi iddiasını her türlü delille kanıtlama olanağına sahiptir.
Bu nedenle iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, davacı ile davalının dayandığı murislerin isimlerinin açıklığa kavuşturulması, aynı kök muriste birleşip birleşmediğinin saptanması, aynı kök murise ait mirasçılar ise, murise ait veraset belgesinin getirtilerek dosya arasına konulması, muristen gelen taşınmazların yani terekenin tüm mirasçıların katılımıyla paylaşıma tabi tutulup tutulmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri konusunda süre ve imkan verilmesi, yerel bilirkişilerin mahkemece tespiti, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 05.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.