8. Hukuk Dairesi 2012/1350 E. , 2012/8724 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.06.2011 gün ve 720/269 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; 169 ada 3 sayılı parselinin üzerinde 96,94 m2"lik alanda ahşap ev ve arsasının bulunduğunu, 25.1.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında Hazine adına tespit edildiğini, vekiledeni tarafından 8.9.1986 tarihli senetle Ali Yasak’tan ve 25.9.1986 tarihli diğer bir senetle Saadet Gürel’den satın aldığını, eklemeli zilyetliğiyle birlikte 25 yılı aşkın olduğunu açıklayarak anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekiledeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesi ve diğer dilekçelerinde, dava konusu yerin yayla olduğunu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B, MK. nun 641. maddesi gereğince kamu malı nitelinde olan yerlerden bulunduğunu, bu gibi yerlerin kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya ile edinilmesinin mümkün bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm, davalı Hazine vekili tarafından aynı gerekçelerle temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satış senetleri ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davalı Hazine vekili davanın başlangıcından itibaren dava konusu yerin yayla olduğunu savunmuş, taşınmazın bulunduğu mevkii de kadastro tutanağında Zorkun mevkii olarak gösterilmiş, davacının dayandığı 1942 tarih 104 ve 119 sıra nolu vergi kayıtlarında Zorkun Yaylası yazılı bulunduğu gibi, davacının yine dayandığı harici satış senetlerinde de Zorkun Yaylası ibaresinin yazılı bulunduğu belirlenmiştir. Saptanan bu durum karşısında TMK. nun 715, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B ve 4342 sayılı Mera Kanununun 1, 2, 3, 4, 5 ve devamı maddeleri gereğince dava konusu yerin yayla olup olmadığının yöntemine uygun bir biçimde araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Yayla olarak nitelendirilen yerler içerisinde geçici nitelikte barınakların yapılması mümkün olup, daimi nitelikte oturmak amacıyla (özel kanunlardaki hükümler ayrıktır) bina inşa etmenin mümkün olmadığı taşınmazın niteliği ve Mera Kanunu gereğidir.
Bu nedenle yayladan yararlanması mümkün olmayan komşu köyler halkı arasında yöreyi bilen yaşlı bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı biçimde yaşlı tanıklarını göstermeleri konusunda taraflara süre ve imkan tanınması, dava konusu taşınmazın bulunduğu Zorkun mevkiinin herkesçe bilinen Zorkun Yaylası kapsamında kalan yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, taşınmazın sınırları içinde bulunduğu Dereobası köyüne ait mera ve yayla ya da yaylak kayıtlarının olup olmadığının İlçe, İl Özel İdare, Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüklerinden sorulması, varsa bu gibi taşınmazlara ait haritalar ile tapu ve vergi kayıtları ya da belgeler getirtilerek dosyaya eklenmesi, yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, gizli memleket haritasında da yerinin belirlenmesi, haritadan taşınmazın yayla kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde çelişkinin giderilmesi, 17.5.2011 tarihli keşifte dinlenen tanık Müzeyyen Öğüçbilek’in yayla hakkındaki beyanının göz önünde bulundurulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 05.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.