Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2015/2491
Karar No: 2020/7062
Karar Tarihi: 29.12.2020

Danıştay 10. Daire 2015/2491 Esas 2020/7062 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/2491
Karar No : 2020/7062

DAVACILAR : 1- … Federasyonu
2- …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

DAVANIN KONUSU :
Davacılar tarafından, davalı idarece 81 il valililiklerine gönderilen 02/04/2015 tarih ve 9313833 sayılı "işe giriş raporları" konulu genelgenin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Davacılar tarafından, dava konusu işlem ile işe giriş raporları verilmesi konusunda aile hekimlerinin görevli oldukları düzenlemesine yer verildiği, düzenlemenin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine uygun olmadığı, aile hekimlerine yasal görevleri haricinde ek yükümlülük yüklendiği, Kanunun 15. maddesinde alınması gereken sağlık raporlarının işyeri sağlık güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınması gerektiğinin, her masrafın da işveren tarafından karşılanması gerektiğinin düzenlendiği, Kanunun sadece 6. ve 7. maddeleri ile ilgili yürürlük tarihi belirlendiği, 15. maddesinin tüm işverenler hakkında yürürlüğe girdiği, Aile Hekimliği Kanunu'nda ve buna ilişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde aile hekimlerinin görev ve yetkilerinin tahdidi olarak düzenlendiği, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında sağlık raporu düzenlenmesi hususunda aile hekimlerinin bir görev ve yetkisinin olmadığı, Aile Hekimliği Kanunu'nun 5/2. maddesinde aile hekimliği dışında kalan sağlık hizmetlerinin toplum sağlığı merkezleri tarafından verileceğinin düzenlendiği, Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliğinde bu merkezlerin görevlerinin düzenlendiği, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki tüm görevlerin Toplum Sağlığı Merkezine ait olduğu, aile hekimlerinin işin, işyerinin veya riskin ne olduğunu bilmeden sağlık raporu düzenlemesinin mümkün olmadığı, İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte işyeri hekimlerinin görevlerinin düzenlendiği, sağlık raporlarında çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliğinin göz önünde bulundurulması gerektiği, dava konusu işlemde ilgilinin beyanına göre işlem yapılabileceği düzenlemesinin gerçeğe aykırı beyanda bulunmalarına yol açabileceği, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda her türlü masrafın işverence karşılanacağı hükmü yer almasına rağmen işlemde herhangi bir ücret alınamayacağı düzenlenerek maliyetin kamu üzerine bırakıldığı ve işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Öncelikle, usule ilişkin olarak kendilerine husumet yöneltilemeyeceği, esasa ilişkin olarak ise; 2010 yılında 81 ilde aile hekimliği uygulamasına geçildiği, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 30/06/2012 tarihinde yürürlüğe konulduğu, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasının amaçlandığı, aile hekimlerinin birinci basamak sağlık hizmetlerini sunmakla görevli olduğu, kamu sağlık hizmeti sunucusu oldukları, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 15/3. maddesinde, (Değişik birinci cümle: 10/9/2014-6552/17 md.) "Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir" hükmünün yer aldığı, aile hekimliği hizmetlerinin ücretsiz olduğu, Toplum Sağlığı Merkezlerinin her ilde en az bir tanesi tıpkı ortak sağlık güvenlik birimleri gibi iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunabilecek personel ve teçhizatla donatılarak Çalışma Bakanlığı tarafından yetkilendirilerek ve işverenlerle sözleşme yaparak hizmet vereceği, dolayısıyla sadece yetkilendirilenlerin bu hizmeti vereceği, bu dava ile ilgisinin olmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY_SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; Sağlık Bakanlığınca 81 il valililiklerine gönderilen 02/04/2015 günlü, 9313833 sayılı "işe giriş raporları" konulu genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava Konusu Genelgede, "1- Aile hekimlerince işe giriş raporları;
a) 6331 sayılı Kanun' 38 inci maddesi gereği, henüz Kanun'ım 6 ve 7 nei maddelerinin yürürlüğe girmediği işyerlerinde çalışanlar için (kamu kurum ve kuruluşu çalışanları ve 50 den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde çalışanlar) 01/07/2016 tarihine kadar,
b) 10 dan az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde çalışanlar için ise, süre sının olmaksızın, verilecektir.
2- Aile hekimlerince;
a) İşe giriş raporu verilir iken, başvuru yapılacak işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısı bilinmesi gerektiğinden, çalışanın bu konudaki beyanına göre işlem yapılabileceği,
b) Rapor formatı olarak, İşyeri Hekimi Ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik ekinde yer alan ve bir sureti ilişikte gönderilen Ek 2 formunun kullanılabileceği ve söz konusu formun kanaat bölümüne "Bu rapor, 50 den az çalışanı olan az tehlikeli işyerleri içindir" ibaresinin yazılabileceği,
e) İşe giriş raporu için tetkik ve tahlil yapılması halinde, başvurandan herhangi bir ücret talep edilemeyeceği" şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Davacılar; dava konusu genelgeyle işe giriş raporları konusunda aile hekimlerinin görevlendirildiğini, bunun ise aile hekimlerine yasada verlen görevler haricindeki ek yükümlülükler niteliğinde olduğunu, bu görevin Toplum Sağlığı Merkezlerine ait bulunduğunu, beyana dayalı rapor alınması dolayısıyla gerçeğe aykırı raporların söz konusu olabileceğini ve işveren tarafından üstlenilmesi gereken maliyetin kamuya bırakıldığını öne sürmektedir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5. maddesinde, "Aile hekimliği hizmetleri dışında kalan birinci basamak sağlık hizmetleri toplum sağlığı merkezleri tarafından verilir" ve "İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgeler, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenlenir." hükümleri yer almıştır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 38 inci maddesinin (a) bendinde;"
- 4857 sayılı İş Kanunu'nun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumlan ile 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,
- 50'den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,
- Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra, yürürlüğe girer "hükmü, yer almaktadır. 11/09/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanun'un 17 nci maddesi ile değişik 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 15 inci maddesinde ise "Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 10'dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir... " Hükmü bulunmaktadır.
Anılan Yasa hükümlerinin incelenmesinden, dava konusu genelge kapsamında belirtilen raporların verilmesi hususunda aile hekimlerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu genelgenin düzenlenen konunun yasal dayanağının 5258 ve 6331 sayılı Kanunların anılan hükümlerinin aile hekimlerine verilen verdiği görevler kapsamında olması ve iptal nedeni olarak belirtilen diğer hususlarının da yasal dayanağının bulunmaması karşısında yapılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 29/12/2020 tarihinde, davacılar vekili Av. …'un ve davalı idare vekili Hukuk Müşaviri …'nun geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Bakılan dava, davalı idarece 81 il valililiklerine gönderilen 02/04/2015 tarih ve 9313833 sayılı "işe giriş raporları" konulu genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

USUL YÖNÜNDEN:
Davalı tarafından, kendilerine husumet yöneltilmemesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin Bakan adına imzalandığı görüldüğünden husumetin davalı ...Bakanlığı'na yöneltilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Davacı ...Federasyonu'nun Ehliyetinin İncelenmesi :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin (a) bendinde, idari işlemler hakkında; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları olarak tanımlanmıştır. İdarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak getirmiştir.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin; ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi hâlde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 96. maddesinde, federasyonların; kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulacağı, her federasyonun bir tüzüğünün bulunacağı; 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 2. maddesinde ise, üst kuruluşun, derneklerin oluşturduğu tüzel kişiliği bulunan federasyonları ve federasyonların oluşturduğu konfederasyonları ifade edeceği belirtilmiştir. Benzer bir düzenleme, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 3. maddesinin (g) bendinde de yer almaktadır. Anılan maddede "sendika", kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar; "konfederasyon" ise, değişik hizmet kollarında bu Kanun'a tâbi olarak kurulmuş en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzel kişiliği olan üst kuruluşlar olarak tanımlanmış olup; aynı Kanun'un 19. maddesinde de üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak sendika ve konfederasyonların görevleri arasında sayılmıştır.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararında da belirtildiği gibi, 4688 sayılı Kanun'un 19/f maddesi, sendika ve üst kuruluşlara, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etme ve dava açma hakkı tanımaktadır. Kanun koyucu, 19/f maddesi ile sendika ve üst kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil etme ve ettirme yetkisi ile donatmaktadır. Buna göre, söz konusu maddenin sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil, temsil bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla kanun koyucu, getirdiği bu düzenleme ile idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu vermektedir.
Bahsi geçen Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararından da anlaşılacağı üzere, 4688 sayılı Kanun'un 19/f maddesiyle sendika üst kuruluşu olan konfederasyona, kendi üyesi olan sendikaların ortak menfaatini ihlâl eden düzenlemelere karşı ve sendika üyesi kamu görevlisinin (isteği üzerine) menfaatini ihlal eden bireysel işleme karşı, onu temsilen dava açma yetkisi tanınmaktadır. Konfederasyonun üyelerini, kamu görevlilerinin değil, sendikaların oluşturduğu dikkate alındığında; konfederasyonun, sendika üyesi kamu görevlilerine yönelik düzenleyici işlemlere karşı dava açamayacağının kabulü zorunludur.
Aynı yaklaşımın, yasal çerçevesi sendika konfederasyonlarına benzeyen bir üst kuruluş olan dernek federasyonları hakkında da uygulanması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, dernek federasyonlarının, yalnızca kendi üyesi olan derneklerin ortak menfaatini ihlâl eden düzenlemelere karşı dava açma ehliyeti bulunmaktadır.
Dava konusu işlemle ile ilgili olarak, menfaatleri ihlal edilmiş kişiler ile bu kişilerin üyesi olduğu dernekler tarafından dava açılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, en az beş derneğin bir araya gelerek oluşturduğu davacı federasyonun, doğrudan kendi üyesi derneklere uygulanma olanağı bulunmayan dava konusu işlemin iptalini istemekte doğrudan bir menfaati olmadığı sonucuna varılmıştır.
Nitekim davacılar tarafından açılan başka bir davada Dairemizce, ...Federasyonu yönünden davanın ehliyet yönünden reddine dair verilen 04/06/2014 tarih ve E:2013/8045, K:2014/4248 sayılı karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/04/2016 tarih ve E:2014/5447, K:2016/1632 sayılı kararı ile onanmıştır.

ESAS YÖNÜNDEN:

İlgili Mevzuat:
30/06/2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; "(1) Bu Kanunun amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.",
"İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri" başlıklı 6. maddesinde; "(1) Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren;
a) Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. ... " hükümleri yer almaktadır.
"Sağlık gözetimi" başlıklı 15. maddesinin 3. fıkrasında; "Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları, işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınır. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem hastanelere yapılır, verilen kararlar kesindir." hükmü yer almakta iken 11/09/2014 tarih ve 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun 17. maddesi ile "Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir." şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı Kanun'un dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte olan haliyle 38. maddesinde ise; bu Kanunun;
a) 6, 7 ve 8 inci maddelerinin;
1) Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,
2) 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra,
3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7 ve geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra, yürürlüğe gireceği belirtilmiş; söz konusu madde 02/08/2013 tarih ve 28726 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 56. maddesi ile değiştirilerek;
"a) 6 ve 7 nci maddelerinin;
1) 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,
2) 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,
3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra” yürürlüğe gireceği kurala bağlanmıştır.
1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 13. maddesinde; "Bir şahsın ahvali bedeniye ve akliyesi hakkında rapor tanzimine munhasıran bu kanunla icrayı sanata salahiyeti olan tabipler mezundur. Türkiye'de icrayı sanat salahiyetini haiz olmıyan tabiplerin raporları muteber olamaz.",
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun "Hizmetin esasları" başlıklı 5. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde; "İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgeler, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenlenir." hükümleri yer almaktadır.
25/01/2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin "Aile hekiminin görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 4. maddesinde; ...
"e) Periyodik sağlık muayenesi yapmak. ...
l) İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenlemek.",
20/07/2013 tarih ve 28713 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin "İşe giriş ve periyodik sağlık muayeneleri" başlıklı geçici 3. maddesinde; "(1) 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin bir ve ikinci kısımlarında belirtilen işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği yönünden özellikli rapor niteliğinde olan işe giriş ve periyodik sağlık muayeneleri aynı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce olduğu gibi kamu sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenir." düzenlemeleri yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dava Konusu İşlemin İncelenmesi:
Dava konusu işlem ile aile hekimlerinin hangi durumlarda işe giriş raporları vereceklerinin açıklandığı, rapor formatı olarak İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik ekinde yer alan formun kullanılabileceği, işe giriş raporu verilirken işyeri tehlike sınıfı ve çalışan sayısı hususlarında beyana göre işlem yapılabileceği ve tetkik ve tahliller için başvurandan herhangi bir ücret talep edilemeyeceği hususlarının 81 il valiliğine bildirildiği görülmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında yer alan işyerlerinde karşılaşılan sorunların başında iş sağlığı ve iş güvenliği alanında yetişmiş insan gücünün yetersizliği gelmektedir. Bu husus gözönüne alındığında, çalışanların sağlık ve güvenliği açısından çalışma ortamlarının iyileştirilmesi amacıyla işyeri hekimi, iş güveniliği uzmanı ve işyeri hekimi dışındaki diğer sağlık personeli gibi kamu sağlık hizmeti sunucularından yararlanılması kamu hizmetinin gereklerindendir.
Her ne kadar davacı tarafından, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 15. maddesinin 3. fıkrası gereğince alınması gerekli sağlık raporlarının işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınması gerektiği iddia edilmekte ise de; aile hekimlerine periyodik sağlık muayeneleri ve her türlü sağlık raporu verme görevinin yukarıda anılan mevzuatla verildiği görülmektedir.
Öte yandan, 6331 sayılı Kanunun 38. maddesinin gerek dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan hali, gerekse 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 56. maddesiyle değiştirilen halinde; 6331 sayılı Kanun kapsamında yer alan işyerlerinde, işyeri hekimi bulundurma yükümlülüğünün yürürlük tarihlerinin ertelenmiş olduğu dikkate alındığında, erteleme süresince işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli işyeri hekiminden sağlık raporu alınmasının mümkün olamayacağı da ortadadır.
Bununla birlikte, 11/09/2014 tarih ve 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun 17. maddesi ile 6331 sayılı Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir." şeklinde değiştirilmiş olduğu da görüldüğünden, dava konusu 02/04/2015 tarih ve 9313833 sayılı işlemde herhangi bir hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1..Davacı … Federasyonu yönünden DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Davacı ...yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 29/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi