8. Hukuk Dairesi 2012/47 E. , 2012/8640 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.04.2011 gün ve 406/107 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 163 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların vekil edeni ile davalının ortak miras bırakanı babalarına ait iken vefatıyla mirasçılarına intikal ettiğini, yapılan taksim sonucu müvekkiline isabet ettiği halde, kadastro sırasında 163 ada 4 parselde 1/9 payın ve 163 ada 5 sayılı parselin tamamının davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ayrıca diğer mirasçıların 163 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki haklarını 07.09.1991 tarihli senet ile vekil edenine devrettiklerini ve davalının bu hususta 23.08.1995 tarihli harici senet düzenlediğini açıklayarak, 163 ada 4 sayılı parselde davalının maliki bulunduğu 1/9 payın ve 163 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 30.01.2007 tarihli yargılama oturumunda daha önce aralarında rızai taksim yapıldığını, dava konusu yeri 15 yıldır kullandığını, evle (163 ada 4 parsel) ilgili talebi kabul ettiğini açıklamış, diğer taşınmaza ilişkin davanın ise reddine karar verilmesini savunmuş ve beyanını imzası ile onaylamıştır. 27.03.2007 tarihli celsede ise, 163 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan dükkanı 15 yıldır kullandığını, kadastro sırasında anılan taşınmazın adına tespit edilmesini davacının kabul ettiğini, dava dışı diğer mirasçıların 163 ada 4 parseldeki miras haklarını davacıya devrettiklerini, kendisinin ise miras hakkını davacıya temlik etmediğini, ortak miras bırakanları olan babasının tüm mirasçılarının katılımı ile taksim yapılmadığını, 30.01.2007 tarihli yargılama oturumundaki beyanlarının yanlış anlaşıldığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanı olan babalarının tüm mirasçıları arasında yapılan taksim neticesinde davacıya isabet ettiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazların kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının incelenmesinde, 11.08.1993 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 163 ada 4 sayılı parselin kargir iki katlı ev ve bahçesi niteliğiyle 8/9 payı davacı 1/9 payı davalı, 163 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise kargir bir katlı dükkan ve bahçesi vasfıyla davalı adına 24 adet tapu kaydının revizyon görmesi sonucu tespit edildiği, tespitin 23.01.1998 tarihinde itirazsız olarak kesinleşmesiyle, tapu kayıtlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmazların, tarafların ortak miras bırakanı olan babaları Rasim Deniz"den miras yoluyla intikal ettiği tartışmasızdır.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderacatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, davacı yanca dayanılan 07.09.1991 tarihli harici senette, tarafların ortak miras bırakanı Rasim Deniz mirasçılarından davalı ve dava dışı Seyhan Balcı"nın imzaları bulunmadığına, mahkemece yapılan keşfte katılan davacı tanıkları Seher Deniz ve Güler Çakır"ın (her iki tanık da tarafların kardeşidir) beyanlarından davada dayanılan taksime tüm mirasçıların katılmadığının anlaşıldığına göre, davacı vekilinin hükmün 163 ada 5 sayılı parsele ilişkin kısmına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün anılan taşınmaza ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin hükmün 163 ada 4 parsel sayılı taşınmaza yönelik bölümüne ilişkin temyiz itirazlarına gelince; HUMK.nun 95. (6100 sayılı HMK.nun 308. m.) maddesine göre feragat ve kabul, kesin hükmün hukuki neticelerini hasıl eder ve yapıldığı andan itibaren hüküm ifade eder. Ancak 1086 sayılı HUMK kapsamında açık düzenleme bulunmamakla birlikte, gerek Yüksek Yargıtay içtihatlarında gerekse doktrinde davalının, kabulün hata, hile veya tehdit nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürebileceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda, sonradan yürürlüğe giren HMK.nun 311. maddesine göre de, kabul kesin hüküm sonuçlarını doğursa da irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebileceği düzenlenmiştir. Davalı, 30.01.2007 tarihli yargılama oturumunda, evle (163 ada 4 parsel) ilgili talebi kabul ettiğini açıklamış ve beyanını imzası ile onaylamış, 27.03.2007 tarihli celsede ise, 30.01.2007 tarihli yargılama oturumundaki beyanlarının yanlış anlaşıldığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Ne var ki, mahkemece, davalının anılan beyanları HUMK.nun 95. (6100 sayılı HMK.nun 308. m.) ve HMK.nun 311. maddeleri kapsamında tartışıp değerlendirmeden yazılı gerekçe ile nizalı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmiştir. Bu durum, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları, bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün, dava konusu 163 ada 4 sayılı parsele ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASNA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde 18,40 TL peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine 05.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.