
Esas No: 2019/4119
Karar No: 2020/799
Karar Tarihi: 04.02.2020
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yardım etmek - Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/4119 Esas 2020/799 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk derece mahkemesi : Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.05.2018 tarih 2017/248 - 2018/255 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yardım etmek, Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : 1- Sanıkların ayrı ayrı TCK"nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 39/1-2.c, 62/1, 53, 58/9, 63 maddeleri gereğince mahkumiyetlerine dair istinaf başvurularının esastan reddi,
2- Sanıklar hakkında ayrı ayrı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi,
I- Sanıklara müsnet silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen karar yönünden katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan T.C. Cumhurbaşkanlığının hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK"nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
II- Sanıklar hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yardım etme suçundan kurulan hükümlere yönelik olarak katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı vekili ile sanıklar müdafiinin temyiz taleplerinin incelemesinde;
İlk derece mahkemesince usulüne uygun olarak duruşmadan haberdar edilmeyen T.C. Cumhurbaşkanlığının, CMK"nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yardım etme suçundan zarar gören sıfatıyla davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkının bulunduğu kabul edilerek, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 27.12.2018 tarihli gerekçeli kararının tebliği sonrasında, T.C. Cumhurbaşkanlığı adına maliye hazinesi vekilinin 12.02.2019 tarihli temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan T. C. Cumhurbaşkanlığının CMK"nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede,
Temyiz istemlerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Her ne kadar 22.03.2018 tarihli duruşma tutanağında ...’ın tanık olarak ifadesinin alındığı belirtilmiş ise de beyanının alınmadığı anlaşılmış ve bu husus sonuca etkili görülmemiş; sanıklar hakkında iddianamede TCK’nın 39/1,2-b maddelerinden cezalandırılması talep edilmesine karşın ek savunma da verilmeksizin TCK’nın 39/1,2-c maddelerinden hüküm kurulması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000"in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74"ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000"e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4"ü asker, 63"ü polis ve 183"ü sivil olmak üzere toplam 250"den fazla kişi şehit edilmiş, 23"ü asker, 154"ü polis ve 2.558"i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK"nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK"nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 15.07.2016 tarihinde Kars 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı olarak görev yapmakta olan ..."nın darbe girişiminde bulunan Yurtta Sulh Konseyi tarafından düzenlenen atama listesinde sözde Kars Sıkıyönetim Komutanı olarak atandığı ve görevlendirildiği il düzeyinde askeri hareketliliğin başlayıp devam ettiği süreçte saat 00:00 sıralarında ..."nın olay tarihinde önce il vali yardımcısı olarak görev yapmakta olan sanık ..."yı telefonla arayarak sıkıyönetim komutanı olarak atandığını söyleyip sanığı tugay komutanlığına çağırdığı, bunun üzerine dosya kapsamına göre FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olduğu anlaşılan sanığın o tarih ve saat itibariyle Erzurum ilinde olan Kars valisini hiç aramadan ve bilgi
vermeden darbe girişiminden haberdar olduğu halde mesleki konumu gereği darbeye karşı çıkması ve bu yönde tavır sergilemesi gerekirken yönünü belli eder şekilde kendiliğinden herhangi bir cebir, şiddet olmaksızın saat 01:00’de Kars Tugay Komutanlığına gittiği, süreçte darbecilere destek verir halde, darbe teşebbüsünün yönünün belli olduğu zamana kadar ve il Vali yardımcısı ..."ın saat 01.31"de telefonla arayarak bildirdiği, o saat itibarıyla Erzurum ilinde bulunan il valisinin kimsenin çağırıldığı yere gitmemesi gerektiği yönündeki talimatını gözardı ederek darbecilerle beraber bulunduğu, akabinde ... ve sanık ...’nın birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olduğu anlaşılan ve il vali yardımcısı olarak görev yapan diğer sanık ...’ı aradıkları, ...’nın sanık ...’a da tugaya gelmesini söylediği, sanık ...’ın da Kars valisini hiç aramadan ve bilgi vermeden, darbe girişiminden haberdar olduğu halde mesleki konumu gereği darbeye karşı çıkması ve bu yönde tavır sergilemesi gerekirken yönünü belli eder şekilde kendiliğinden herhangi bir cebir, şiddet olmaksızın il vali yardımcısı ..."ın saat 01.29"da telefonla arayarak ilettiği, o saat itibarıyla Erzurum ilinde bulunan il valisinin kimsenin çağırıldığı yere gitmemesi gerektiği yönündeki talimatını dikkate almaksızın saat 01.30’da tugay komutanlığına gittiği, süreçte darbecilere destek verir halde darbe teşebbüsünün yönünün belli olduğu zamana kadar darbecilerle beraber bulunduğu, her iki sanığın da Türkiye genelinde darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine saat 02.32’de kendilerine tahsis edilen sivil araçla tugay komutanlığından ayrıldıkları şeklinde gerçekleşen olayda, eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/1,2-c maddeleri kapsamında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yardım etmek suçu olarak kabul ve nitelendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla,
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafii ve katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK"nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.