7. Hukuk Dairesi 2015/5670 E. , 2016/4980 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı davalı aleyhine 18. İcra Müdürlüğünün 2012/13088 sayılı takip dosyasına konu icra takibinin yapıldığını, davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğini, borçlunun itiraz dilekçesinin kabul etmediklerini, davacı tarafından davalı şirkete 20.09.2012 tarihli noter ihtarnamesinin gönderilerek ilk ücretinden ödenmeyen net 2.000,00 TL ile son ay ücreti olan 12.000,00 TL olmak üzere 14.000,00 TL’nin talep edildiğini, davalı tarafından hiç bir ödeme yapılmadığını, davacının hastanede göz hastalıkları uzmanı ve mesul müdürü olarak çalıştığını, itirazın iptali ile %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar talep etmiştir. Davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, davalı tarafından ..... 18. İcra Müdürlüğünün 2012/13088 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 14.000,00 TL asıl alacak ile 196,14 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacak miktarının %20 "si olarak hesaplanan 2.800,00 TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının aylık ücret miktarının tespitinde uyuşmazlık vardır
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı davalı işyerinde göz hastalıkları uzmanı ve mesul müdür olarak 12000,00 TL ücret ile çalıştığını iddia etmiş, davalı ise davacının bordrolarda görünen ücret olan aylık brüt 2000,00 aldığını savunmuştur.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı ... davacının 12000,00 TL ücret ile çalıştığını, davalı tanıklarından İsmail davacının brüt 4500,00 TL ücret aldığını, davalının diğer tanığı Zehra ise davacının 4000,00 TL ücret aldığını beyan etmişlerdir.
Mahkemece davacının davalı şirketin Manisa"da bulunan işyerinde göz hastalıkları uzmanlığının yanı sıra mesul müdür olarak da görev yaptığı bordolarda ödenen ücret ile davalı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğu, davacının görev tanımı ile bordolarda görünen ücretin gerçeği yansıtmadığı , davacının aylık net 12.000,00 TL ücret aldığı ve ücret alacaklarının ödendiğinin davalı tarafından yazılı belge ile ispat edilemediği anlaşıldığından davacının toplam 14000,00 TL ücret alacağı ile 196,14 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu ve inkar tazminatı koşullarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Davacının ücretinin tartışmalı olması karşısında işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş ve fesih tarihi de belirtilerek ilgili meslek odası başkanlığından emsal işçi ücretinin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ücret belirlenip bilirkişiden ek rapor alınarak davacının hakettiği işçilik alacakları belirlenen ücrete göre hesaplatılarak sonuca gidilmelidir.
Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan davacının 12000,00 TL net ücret aldığının kabulüyle hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması bozma nedenidir.
3- Taraflar arasında icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği konusunda ihtilaf vardır.
Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerinde, borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkânlarından biri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67 inci maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 sayılı Yasanın 8 ve 28"inci maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez (Yargıtay HGK. 4.3.2009 gün 2009/ 9-57 E, D
Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.
İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, mahkemece yapılan yargılama sonunda alacağın likit olması nedeni ile davacı yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Her ne kadar, davacının yaptığı takip işe iade sonrası isteklere ilişkin olup bu alacakların hesaplanması da miktarı işverence bilinmesi gereken ücret unsuruna dayanmakta ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalıdır.
4-Kabule göre de; Davacı dava dilekçesinde talep ettiği icra-inkar tazminatı miktarını rakamsal olarak açıklayıp harcını yatırmadığı halde hükmedilen icra-inkar tazminatı oranının belirlenmesi ile yetinilmesi gerekirken icra-inkar tazminatına rakamsal olarak hükmedilmiş olması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.