21. Hukuk Dairesi 2018/6379 E. , 2019/3347 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, 01.06.1978 tarihinden 15.10.2008 tarihine kadar, 16.10.2008 tarihinde vefat eden kardeşi işveren ...’e ait musluk imalathanesi işyerindeki kesintisiz çalışmasının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalılardan muris ...’in ... dışındaki diğer mirasçıları ve Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri olan bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının Kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun"un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenmeli, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun m.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa"nın 3/B-D maddeleri ile 5510 sayılı Yasa"nın 6/a-c maddelerinde de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Mahkemenin “Davanın kabulüne” dair ilk kararının Dairemizce eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle bozulduğu, 16/03/1950 doğumlu davacının, 01.06.1978 tarihinde 18 yaşında olduğu, davacının hizmet cetvelinde 246828 sicil numaralı davalı işyerinden 01/06/1978-01/07/1979 ile 01/07/2005-01/01/2008 arası ayda 15 gün bildirim yapıldığı, davacının banka kayıtlarının istendiği ancak mevzuat gereği bildirilmediği, davacının 01/03/1971-05/11/1972 tarihleri arası askerlik yaptığı, 246828 sicil numaralı ... ünvanlı torna işleri işyerinin ...sok. ... No:361 Karaköy adresinde 01/06/1978-31/01/2008 tarihleri arasında yasa kapsamında olduğu, işyerinin dönem bordrolarında 1996-1997 yıllarında ... isimli 1 sigortalının bildirildiği, tanık olarak dinlenmediği, ve bordrolarda isimi geçen diğer sigortalı ...’ın vefat etmiş olduğu, 2005 yılında davacının oğlu ... ‘in isminin olduğu ve tanık olarak dinlendiği, iddiayı doğruladığı, bunun dışında bordrolu çalışan bulunmadığı, diğer tanıkların hizmet cetvellerinin getirtildiği ancak işveren tescil bilgileri olmadığından beyanların içeriğinin kontrol edilemediği, vergi kayıtlarından 1995-2000 ve 2007-2011 arası aynı adreste çaycılık yaptığı anlaşılan Metin Duvan’ın iddiayı doğruladığı, davacının oda kaydı olmadığı, Vergi Dairesinden davalı ...’in 02/01/1979 tarihinde ...sok. ... 36/1 Karaköy adresinde musluk imalatı ve alım satımı işiyle faaliyete başladığı ve 15/10/2008 tarihi itibariyle işi terkettiğinin bildirildiği, Emniyet ve zabıta araştırmasında davacı ve işyerini bilen kimsenin tespit edilemediği, talep edilen 30 yıllık tespit süresine şahitlik edecek vasıfta tanık dinlenmediği, tanıkların şahitliğinin kısmi süreleri doğrulamaya yeterli olduğu, ücrete ilişkin dosyada hiç kayıt bulunmadığı eylemli çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş; çok uzun süreli olan çalışma iddiasının kesintili olup olmadığı ve davacı ve kardeşi arasındaki iş ilişkisinin bütün dönem boyunca hizmet akti olup olmadığı hususunu irdelemek, Kurumdan davacının 1479 sayılı yasa kapsamında hizmeti ya da kaydı olup olmadığını sormak, dinlenmeyen bordro tanığını dinlemek, hizmet cetvelleri getirtilen tanıkların işverenlerine ait işveren tescil kayıtlarını Kurumdan getirtmek ve beyanlarının içeriğini sorgulamak, sigorta kayıtları bulunmayan tanıkların kayıtlarını getirtmek, mümkünse başka tanıklar da dinlemek,hizmet aktinin asli unsurlarından olan ücretin miktarı ve hangi yöntemle ödendiği hususunu araştırmak ve varsa ücrete ilişkin banka dekontu, ekstresi, ücret tediye bordrosu yada makbuzu gibi yazılı kayıtları araştırmak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, bir kısım davalılar ve Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden işverenlere iadesine, 30/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.