
Esas No: 2018/133
Karar No: 2019/17
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/133 Esas 2019/17 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 605-793
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanıklar ... ve ...’ın TCK’nın 265/1-3-4, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 9’ar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve sanık ...’ın hakaret suçundan aynı Kanun’un 125/1-3-a, 125/4, 43/2 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.12.2013 tarihli ve 254-863 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 22.06.2016 tarih ve 26861-13908 sayı ile;
"1- Tanıklardan ....’ın "Ben polis muhabiriyim, Şhow Tv de çalışıyorum her iki tarafı da şahsen tanıyorum olay günü olayın meydana geldiği yerde otobüs durağında idim otobüs bekliyordum, o sırada huzur timlerinde bulunan müşteki polis memuru ...’in Akbank’ın duvarına dayanmış vaziyette durduğunu gördüm kendisi ile selamlaştım, o sırada huzurdaki sanıklardan ...’ın geldiğini gördüm, .... ile ... konuşmaya başladılar onlarla benim aramda 5-10 metre bir mesafe vardı, ...’in ağza alınmayacak kelimeler sarf ettiğini duydum, ancak ben ... ile selamlaştığımda onun biraz ilerisinde yine sivil olan diğer polis memurunun durduğunu gördüm ben bunun ismini bilmiyorum, .... küfür etmeye başladıktan sonra yanındaki arkadaşı da ...’a küfür etmeye başladı, ... isimli polis memuru ...’ın yakasına yapıştı, bu şekilde kendisine ağza alınmayacak küfür etti ve ...’ı yere yatırdılar. Bu sırada ... emekli polis memuru olduğunu söylüyordu, 10 saniye içerisinde diğer asayiş ekipleri geldiler, sanık ...’ın gözlerine sprey sıktılar ancak resmi ekipler gelmeden ... ...’ın belinden bir silah çıkardı resmi ekipler geldikten sonra da ...’ı kast ederek bize silah çıkardı dedi ... yere yatırıldığı sırada diğer sanık ... gelerek bırakın abimi dediğini duydum, ben ...’ın küfür ettiğini duymadım, ...’ı ve ...’ı arabaya bindirip karakola götürdüler, bilgim bundan ibarettir" şeklindeki beyanı karşısında, bu tanığın beyanı mahkemece kabul edilen oluşta tartışılmayıp, haksız tahrik hükümlerinin değerlendirilmesi sırasında da tutanak mümzilerinin beyanlarının bu tanığın beyanlarına karşı neden üstün tutulduğuna yönelik bir gerekçe de gösterilmeden anlatımlarına itibar edilmeyerek mahkûmiyet hükmü kurulması,
2- Adli sicil kaydındaki hükümlülüğü nedeniyle koşulları bulunmasına karşın, sanık ...’ın cezasının TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmemesi..." isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 01.12.2016 tarih ve 605-793 sayı ile;
"Dosya üzerinde yapılan incelemede tanık ...."ın beyanına neden itibar edilmediği gerekçede yazılı olduğundan ve yine TCK.nın 58 maddesinin de sanık ... hakkında neden uygulanmadığı gerekçede yazılı olduğundan ve bu gerekçeler yeterli olduğundan eski hükümde direnilmesi cihetine gidilmiştir." gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanıkların önceki hükümler gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.10.2017 tarihli ve 6706 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 18. Ceza Dairesince 14.02.2018 tarih ve 6375-1738 sayı ile; CMK"nın 307. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucu Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Yerel Mahkemenin gerekçesinin Tanık ....’ın anlatımlarını kapsayacak şekilde yeterli olup olmadığı,
2- TCK’nın 58. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin ise de Özel Daire bozma ilamında açıkça bu bozmanın kabule göre yapıldığı belirtilmemesine rağmen bu nitelikte olup olmadığı ve bu hususun birinci uyuşmazlık konusunun sonucuna göre tartışılmasının gerekip gerekmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.05.2007 tarih ve 16280-6788 sayı ile; sanıklar hakkında silahla görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK"nın 265/1-4, 53 ve 54, ve sanık ... hakkında ise kamu görevlisine hakaret suçundan TCK"nın 125/1-3-a, 43, 53 ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince 23.12.2008 tarih ve 311-767 sayı ile; sanıkların görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK"nın 265/1, 265/3-4, 53 ve 54. maddeleri ve sanık ..."nin kamu görevlisine hakaret suçundan TCK"nın 125/1-3-a, 43/2 ve 53. maddeleri uyarınca hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve suçta kullanılan silahın müsaderesine ilişkin hükümlerin sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 24.12.2012 tarih ve 9811-31601 sayı ile özetle; CMK"nın 176/1. maddesine aykırı olarak iddianamenin sanıklara tebliğ edilmemesi, sanıkların eylemlerinin şikâyetçilerin hangi görevi yapmalarının engellenmesi niteliğinde olduğu ve buna göre tehdit ve kasten yaralama suçlarının oluşup oluşmayacağı tartışılmadan yetersiz gerekçeyle mahkûmiyet kararı verilmesi, kabule göre de; haksız tahrik hükümlerinin tartışılmaması, sanık ..."nin eylemde silah kullandığına ilişkin delillerin gösterilmemesi, sanık ... hakkında TCK"nın 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, sanık ... hakkında yasal olmayan gerekçelerle cezanın ertelenmesine ilişkin hükümlerin uygulanmaması, sanıklar hakkında TCK"nın 265/3-4 maddelerinin hatalı uygulanması suretiyle eksik ceza tayini ve TCK"nın 53/1-c maddesinin Kanun"da öngörüldüğü şekilde uygulanmaması nedenleriyle bozulmasına karar verildiği,
Bozma sonrası İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince 12.12.2013 tarih ve 254-863 sayı ile; 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesindeki düzenleme de gözetilerek sanıkların görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1-3-4, 53 ve 54. maddeleri ve sanık ...’ın hakaret suçundan aynı Kanun’un 125/1-3-a, 125/4, 43/2 ve 53. maddeleri uyarınca hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve suçta kullanılan silahın müsaderesine karar verildiği,
Bu hükümlerin de sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 22.06.2016 tarih ve 26861-13908 sayı ile; tanıklardan ...."ın beyanının Mahkemece kabul edilen oluşta tartışılmayıp, haksız tahrik hükümlerinin değerlendirilmesi sırasında da tutanak mümzilerinin anlatımlarının bu tanığın beyanına neden üstün tutulduğuna yönelik bir gerekçe de gösterilmeden itibar edilmeyerek mahkûmiyet hükmü kurulması ve adli sicil kaydındaki hükümlülüğü nedeniyle koşulları bulunmasına karşın sanık ... hakkında TCK"nın 58. maddesinin uygulanmaması nedenleriyle bozulduğu,
Tanık .... 24.04.2008 tarihli oturumdaki yeminli beyanında; polis muhabiri olarak ...."de çalıştığını, her iki tarafı da şahsen tanıdığını, olay günü olayın meydana geldiği yerde bulunan durakta otobüs beklediğini, şikâyetçi ...."un ise Akbank"ın duvarına yaslanmış vaziyette durduğunu, şikâyetçiyle selamlaştıklarını, şikâyetçi ...."un biraz ilerisinde de yine sivil giyimli olan diğer şikâyetçi Cebrail"i gördüğünü, sonra sanık ..."in şikâyetçinin yanına giderek konuşmaya başladıklarını, onlarla kendi bulunduğu yer arasında 5-10 metre bir mesafe olduğunu, konuşma sırasında her iki şikâyetçinin de sanık ..."e küfür ettiklerini, şikâyetçi ...."un sanık ..."in yakasına yapıştığını, şikâyetçilerin sanığı yere yatırdıkları sırada sanık ..."in emekli polis memuru olduğunu söylediğini, bu arada diğer sanık ..."nin bulundukları yere gelerek "Bırakın abimi!" dediğini, sanık ..."nin küfür ettiğini duymadığını, kısa bir süre sonra da diğer polislerin gelerek sanık ..."e sprey sıktıklarını, resmi ekipler gelmeden önce şikâyetçi ...."un sanık ..."in belinden bir silah çıkardığını ve olay yerine gelen resmi ekipteki görevlilere sanık ..."in kendilerine silah çektiğini söylediğini beyan ettiği,
İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.12.2013 tarihli ve 254-863 sayılı kararının gerekçesinde tanık ...."in beyanlarının; “Her ne kadar yargılama aşamasında sanıklar savunma tanıkları....., ....’ın dinlenmelerini talep etmişler ve bu tanıklar diğer tanıkların beyanları ile çelişen beyanlarda bulunmuşsalar da müştekilerin yargılama sürecindeki tutarlı ve samimi beyanları, kamu tanığı olan .... ve ....’ın samimi beyanları, ekspertiz raporu, müşteki ...’in genel adli muayene raporu ve tüm dosya kapsamı karşısında savunma tanıklarının beyanlarına ve sanıkların müsnet suçları işlemediklerine ilişkin savunmalarına itibar edilmemiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” ve “Olay sırasında durakta bekleyen polis memuru ...’e saldıran kişi ... olduğundan, daha sonra da ... olay yerine geldiğinden ve iki sanığın birden fazla kişi olarak silahla görevi yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri anlaşıldığından ve olaya ilişkin olarak tutulan tutanaklar ile tutanak düzenleyicileri .... ve .....’ın beyanları karşısında savunma tanığı ....’ın beyanlarına itibar edilmesi mümkün olmadığından ve sanıkların müştekilerin polis vazife ve salâhiyet Yasası’ndan kaynaklanan yetkilerini kullandıkları sırada yaralanmalarının doğal olduğu sonucuna varıldığından, sanıklar hakkında direnme suçu açısından haksız tahrik ve sanık ...’ın görevli memura hakaret suçundan ise TCK’nın 129. maddesinin uygulanması cihetine gidilmemiştir.” şeklinde değerlendirildiği,
Anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir." düzenlemelerine yer verilmiştir.
CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK"nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hallerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6. maddesinin ihlâli olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlâli sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjıanastassıou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlâline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 gün ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıkların görevi yaptırmamak için direnme ve sanık ..."nin hakaret suçundan cezalandırılmasına ilişkin İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.12.2013 tarih ve 254-863 sayılı kararının gerekçesinde, tanık ....’in beyanlarından söz edilerek bu tanığın anlatımlarını da kapsar nitelikte değerlendirmelere yer verilmesi, bu tanığa itibar edilmeme nedeninin "Müştekiler ile tanıklar .... ve ....’ın yargılama safhasındaki tutarlı ve samimi beyanları, dosyadaki raporlar ve tüm dosya içeriği" şeklinde; sanıklar hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmama nedenlerinin ise "Olaya ilişkin olarak düzenlenen tutanaklar ile tanıklar .... ve .....’ın beyanları ve sanıkların, müştekilerin Kanun"dan kaynaklanan yetkilerini kullandıkları sırada yaralanmalarının doğal olduğu sonucu olduğu," şeklinde açıklanmış olması karşısında, Yerel Mahkeme gerekçesinin tanık ...."in anlatımlarını kapsayacak şekilde yeterli olduğunun, bu gerekçelerin dosya kapsamına, usul ve kanuna uygun olup olmadığının ise temyiz incelemesi sırasında Özel Dairece değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme gerekçesi isabetli olup, dosyanın esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.
Öte yandan Özel Daire bozma ilamında, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki bozma nedeni açıkça belirtilmemiş ise de dosyanın mevcut durumuna göre uyarıcı, öğretici ve yol gösterici nitelikte olarak kabule göre yapıldığından direnmeye konu olması mümkün olmayıp, birinci uyuşmazlık konusunda ulaşılan sonuç karşısında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.12.2016 tarihli ve 605-793 sayılı hükmündeki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Hükmün esasının incelenmesi için dosyanın, Yargıtay 18. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.