Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2678
Karar No: 2018/678

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2678 Esas 2018/678 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2678 E.  ,  2018/678 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.02.2014 gün ve 2013/696 E., 2014/113 K. sayılı karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.06.2014 gün ve 2014/9754 E., 2014/15028 K. sayılı kararı ile,
    “…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı Kurum"un tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- 21.07.1980-17.12.2012 tarihleri arası doğum borçlanma süreleriyle birlikte toplam 3.662 prim gün sayısı bulunan 08.08.1963 doğumlu davacıya, 4447 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarih itibarıyla 18 yıldan fazla sigortalılık süresi bulunması nedeniyle, 506 sayılı Yasanın geçici 81/A kapsamında bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanması gerekmekle, 12.08.2013 günlü yaşlılık aylığı talep tarihi gözetilerek 506 sayılı Yasanın 60.madde hükmündeki yasal koşulların gerçekleşmesi nedeniyle 01.09.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerekirken, tahsis isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    2-Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının doğum borçlanmasının kabulü ile yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 21.07.1980 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladığını, 1985 yılından 14.02.1991 tarihine kadar Emekli Sandığına tabi olduğunu, 2010-2011 yıllarında da SGK’ya prim ödediğini ve hâlen sigortalılığının devam ettiğini, 02.12.2012 tarihinde 1993 yılında doğan ve hâlen hayatta olan ikiz çocukları için doğum borçlanması talebinde bulunduğunu ve 719 gün borçlanma bedelini 22.10.2012 tarihinde ödediğini, 12.08.2013 tarihinde yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu, ancak Kurum tarafından Emekli Sandığı hizmetinden sonra 652 gününün bulunduğu, 1260 gün şartının tamamlanmasının gerektiği ve Emekli Sandığı hizmetinizden sonra sigortalı çalışması bulunmadığından doğum borçlanmasının iptal edildiği gerekçeleriyle talebinin reddedildiğini, 5510 sayılı Kanunun “sigortalıların borçlanabileceği süreler” başlıklı 41’inci maddesinde Emekli Sandığı hizmetinden sonra sigortalı çalışma koşulunun getirilmediğini, Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin doğum borçlanmasının kabulü ile emekliliğine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı SGK vekili 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi uyarınca aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının “a” bendi kapsamında hizmet akdine tabi çalışan kadın sigortalılara doğum nedeniyle işlerinden ayrı kaldıkları süreler borçlandırılarak bu sürelerin hizmet olarak değerlendirilmesi imkânı tanındığını, ancak borçlanma hakkından yararlanılabilmesi için doğum yapılan tarihte 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olunması gerektiğini, davacının ise Emekli Sandığına tabi iken doğum yaptığını, bu nedenle Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesinin borçlanma talep tarihinde sigortalı olunmasını gerekli gören bir ifadeye yer vermediği, davacının ilk kez 21.07.1980 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olduğu, bu nedenle 03.02.1993 tarihinde gerçekleşen doğum sebebiyle borçlanma hakkına sahip olduğu, ancak 506 sayılı Kanunun Geçici 81’inci maddesinin C bendi uyarınca 08.08.1963 doğumlu olan davacının 3600 gün koşulunu 2012 yılında gerçekleştirdiğinden 58 yaşını doldurduktan sonra aylığa hak kazanacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının doğum borçlanmasına ilişkin borçlanma işleminin geçerli olduğunun ve bu konudaki Kurum iptal işleminin geçersizliğinin tespitine, 506 sayılı Kanunun geçici 81/C/b/bd maddesi koşulları gerçekleşmediğinden yaşlılık aylığı isteminin reddine karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün üzerinden aylık bağlanmasının yaşlılık nedeniyle daha uzun prim ödeme süresini gerçekleştirme konusunda zorluk yaşanacak yaşlara gelen sigortalılar için öngörülen kolaylaştırılmış bir aylık bağlama sistemi olduğu, 15 yıl sigortalılık aranan bir durum için, Geçici 81’inci maddenin (A) bendinde 18 yıllık sigortalılığa bağlı hak düzenlemesi yapılmasının kanun yazım tekniği açısından olağan kabul edilecek bir durum olmadığı, bozma ilamındaki yaklaşımın 08.08.1963 doğum tarihli davacının henüz 36 yaşında olduğu dönemde 50 yaşın ikmaline dayalı olarak aylığa hak kazanma konumunun kazanılmış hak oluşturması sonucunu doğuracağı, 15 yıl ve 3600 gün sigortalılık koşullarına bağlı aylık sisteminde 506 sayılı Kanunun Geçici 81/C maddesi üzerinden değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olaya göre davacının yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için Kanunda öngörülen şartları yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır.
    I-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, ilk hükmü temyiz eden davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin tüm temyiz itirazlarının Özel Dairece reddedildiği nazara alındığında, davalı Kurumun direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2014 gün ve 2013/19-627 E., 2014/439 K. sayılı kararı).
    Yerel mahkemenin ilk kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilince temyiz edilmiş ancak Özel Dairece bütün temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Bu haliyle temyiz itirazları reddedilen davalı Sosyal Güvenlik Kurumu yönünden hüküm kesinleşmiş, bu yön uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararı bulunmamaktadır.
    O hâlde, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    II-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bu hak bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s. 95). Diğer bir ifadeyle sosyal güvenlik hakkı ortaya çıkabilecek sosyal riskleri önlemeyi amaçlar.
    Sosyal güvenlik hakkı içerisinde yaşlılık ise, insan hayatının son safhasında karşılaştığı, bedeni ve fikri gücünün zaman içinde artan bir şekilde azalması sonucu sürekli bir gelir kaybına ve gider çoğalmasına neden olan, insanın kaçınamayacağı sosyal risklerden biridir (A. N. Sözer, Türk Sosyal Sigortalar Hukuku, Güncellenmiş 3. Bası, İstanbul 2017, s. 373). İşte bu noktada risk altında bulunan ve uzun yıllardır çalışarak yıpranmış olan sigortalının sosyal güvenlik hakkı yaşlılık sigortası ile güvence altına alınmış, diğer taraftan uzun yıllardır çalışmanın karşılığı olarak sigortalının dinlenmesi ve mükafatlandırılması amaçlanmıştır.
    Önemle belirtilmelidir ki sosyal güvenlik hakkının kullanımı sınırsız olmayıp kanun ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Bir sosyal güvenlik hakkı olarak yaşlılık sigortasından yararlanılabilmesi için de kanunda belirtilen şartların bir arada bulunması gerekmektedir.
    Yaşlılık sigortasından yararlanmak isteyen sigortalının tarafına yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için çalıştığı işten ayrılması ve Kuruma yazılı istekte bulunması şarttır. Bunun yanında belli bir yaşa gelmiş olmalı, belirli bir sigortalılık süresine ulaşmalı ve istenilen prim ödeme gün sayısını tamamlamalıdır. Yaşlılık aylığı bağlanması için belirtilen şartlar arasında sayılan yaş, yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunulan tahsis talep tarihi itibariyle sigortalının doldurduğu yaştır. Sigortalılık süresi ise ilk defa sigortalı olunan tarih ile tahsis talep tarihi arasında geçen zaman dilimidir. Nihayet prim ödeme gün sayısı sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak geçen sürelere ait gün sayısını ifade eder.
    Hemen belirtilmelidir ki yaşlılık sigortasından yararlanabilmesi için sosyal güvenlik politikaları doğrultusunda yaş, sigorta süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarından sadece bir veya birkaçının varlığı aylık bağlanması için yeterli görülebileceği gibi hepsinin birden tamamlanması da beklenebilecektir.
    Elbette dinamik bir yapıya sahip olan sosyal güvenlik hakkı değişen sosyal güvenlik politikalarını beraberinde getirmiş, değişen politikalar yaşlılık sigortasını düzenleyen kanunlar ve maddelerde de değişikliklere sebebiyet vermiştir. Bu değişiklikler şüphesiz yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için aranan şartlar yönünden farklı tarihlerde farklı uygulamaların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
    Hizmet akdine tabi çalışanlar yönünden yaşlılık sigortası ülkemizde ilk defa 01.04.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanunu’nun 5’inci maddesinde düzenlenmiştir. Daha sonra 22.03.1954 tarihinde 6391 sayılı Kanun ile 5417 sayılı Kanunun 5’inci maddesinde değişikliğe gidilmiş, ardından 1957 tarihinde 6900 sayılı Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Kanun yürürlüğe girmiş ve 12’inci maddesinde yaşlılık sigortasının koşullarına yer verilmiştir.
    17.07.1964 tarihinde kabul edilen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile hizmet akdiyle çalışanların sosyal güvenlik haklarına yönelik farklı kanunlarda yer alan düzenlemeler tek bir elde toplanmış ve 60’ıncı maddesinde yaşlılık aylığından yararlanma şartları düzenlenmiştir. İlgili madde ile;
    “A) Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için, sigortalının:
    a) Kadın ise 55, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması,
    b) En az 25 yıldan beri sigortalı bulunması,
    c) En az beş bin gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır."
    düzenlemesi getirilmiştir.
    506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesi 1969 yılında 1186 sayılı Kanun ile değişikliğe uğramış ve yaşlılık aylığından yararlanma yaşı erkeklerde 55, kadınlarda 50’ye indirilerek söz konusu yaşa ulaşıldığında 5000 gün prim ödeme gün sayısı ile yaşlılık aylığı bağlanması olanağı sağlanmıştır.
    Yaşlılık aylığından yararlanma şartlarını belirleyen 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesi 08.03.1981 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2422 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesi ile yeniden değiştirilmiş ve 60’ıncı madde;
    “A) Sigortalının :
    a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün veya,
    b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3600 gün yahut,
    c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmamış olmakla beraber, kadın ise 20 erkek ise 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 5 000 gün,
    Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır.”
    şeklinde düzenlenmiştir.
    2422 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesine getirilen “c” bendinde yaşlılık aylığı bağlanma şartları arasında belirli bir yaşa gelmiş olma koşulu sayılmamış, böylece erken yaşlarda emekli olma imkânı doğmuştur. Bunun üzerine 10.01.1986 tarihinde 3246 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna ek madde getirilmiş, 01.01.1990 tarihinden sonra sigortalı olanlar yönünden yaş haddi yeniden düzenlenmiştir. Ancak 27.02.1992 tarihli 3774 sayılı Kanun ile bu uygulamadan da vazgeçilerek belli bir süre sigortalılık ve prim ödeme şartıyla yaşlılık aylığına hak kazanma yolu yeniden açılmıştır.
    Yaş koşulu aranmayan emeklilik sisteminin olumsuzluklarının önüne geçilebilmek maksadıyla 08.09.1999 tarihinde 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesi yeniden değiştirilmiş,
    A) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
    a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün veya
    b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün.
    Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şarttır.”
    düzenlemesi ile yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları ağırlaştırılmıştır.
    Ayrıca 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna Geçici 81’inci madde eklenmiş ve yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları açısından bir geçiş dönemi öngörülmüştür. Geçiş dönemi için 4447 sayılı Kanun ağırlıklı olarak sigortalılık süresini esas almış, bunun yanında sınırlı olarak yaşa ve prim ödemeye yer vermiştir (A. Güzel, A.R. Okur, N. Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2016, s. 484).
    4447 sayılı Kanunun 17’inci maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 81’inci maddesi ile;
    “A) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.
    B) a) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün.
    b) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 (dahil) yıldan fazla 22 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün,

    ı) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 6000 gün,
    Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalası primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
    C) a) 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
    b) (a) bendinde öngörülen şartlan yerine getirememiş durumda olanlardan kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olması, en az 15 yıllık sigortalılık süresini tamamlaması ve en az 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.”
    düzenlemesine yer verilmiştir.
    Görüldüğü üzere; 4447 sayılı Kanun ile birlikte kademeli bir geçiş dönemi öngörülmüştür. 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 81’inci maddenin “A” bendinin ilk cümlesinde yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanların hakları korunurken, ikinci cümlesinde 08.09.1999 tarihi itibariyle sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. 08.09.1999 tarihinden önce yürürlükte bulunan hüküm ise 2422 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesi ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesidir.
    Gerçekten de Geçici 81’inci maddenin “A” bendi ile 4447 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 08.09.1999 tarihinden önce emeklilik hakkını kazanmış olanların kazanılmış hakkı korunmuştur. Ayrıca bu tarihte emekliliğine 2 yıl ve daha az bir süre kalan sigortalılardan kadınlar eskiden olduğu gibi 20 yıl sigortalılık süresini, erkekler 25 yıl sigortalılık süresini ve 5000 gün prim ödeme gününü doldurmuş iseler yaşlılık aylığına hak kazanacaklardır (C. Tuncay, Ö. Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 19. Bası, İstanbul 2017, s. 496).
    Diğer taraftan Geçici 81/A maddesinin ikinci cümlesine giren sigortalılar yönünden 4447 sayılı Kanun döneminde 2422 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesi ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “b” bendinin uygulanıp uygulanmayacağı da tartışılmalıdır.
    506 sayılı Kanunun Geçici 81’inci maddesinin “A” bendinin ikinci cümlesine giren sigortalılar hakkında 2422 sayılı Kanunun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “b” bendinin uygulanması hâlinde kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabileceklerdir.
    İlk defa 2422 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün üzerinden aylık bağlanması imkânı getirilmiş, yaşlılık nedeniyle daha uzun prim ödeme süresini gerçekleştirme konusunda zorluk yaşanacak yaşlara gelen sigortalılar için öngörülen kolaylaştırılmış bir aylık bağlama sistemi olarak düşünülmüştür.
    4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 81’inci maddenin “C” bendi uyarınca ise sigortalılardan 08.09.1999 tarihi itibariyle 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri hâlinde yaşlılık aylığı bağlanabilecektir. Görüldüğü üzere Geçici 81’inci maddenin “C” bendi ile “A” bendine ayrık bir düzenleme getirilerek aynı koşullarda yaşlılık aylığı bağlanmasına imkân veren iki farklı uygulamaya yer verilmiştir. Geçici 81/A maddesinin ikinci cümlesine göre 08.09.1999 tarihi itibariyle 18 yıldan fazla sigortalılık süresi bulunanlardan kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması hâlinde 2422 sayılı Kanunun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “b” bendine göre yaşlılık aylığına hak kazanırken, 08.09.1999 tarihine kadar 15 yıldır sigortalı olanlar aynı şartlarla Geçici 81’inci maddenin “C” bendi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazanabileceklerdir. Bu durumda daha az sigortalılık süresine sahip olanların Geçici 81’inci maddenin “A” bendinin ikinci cümlesine giren sigortalılarla aynı zamanda yaşlılık aylığına hak kazanmaları mümkün olabilecek, “b” bendinin uygulanmasının pratikte bir önemi kalmayacaktır. Bu hâliyle kanunun yazım tekniği ve sistematiği değerlendirildiğinde, aylık şartları yönünden Geçici 81/A maddesi ikinci cümlesine giren sigortalılar hakkında uygulanması gereken Kanun maddesi 2422 sayılı Kanunun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “b” bendi değil, 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 81’inci maddenin “C” bendi olmalıdır.
    Hâl böyle iken 506 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanununla değişik 60’ıncı maddenin ve eklenen Geçici 81’inci maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Anayasa Mahkemesinin 23.02.2001 tarih 1999/42 Esas, 2001/41 Karar sayılı kararıyla Geçici 81’inci maddenin “A” bendinin Anayasaya aykırı olmadığından iptal isteminin reddine karar verilmiş, ancak “B” bendi ile “C” bendinin yaşlılık aylığına hak kazanma bakımından sigortalılık süresi yönünden yapılan kademelendirmeler arasında adil olmayan geçişler yapıldığı ve bu düzenlemenin Anayasanın sosyal devlet, sosyal adalet, eşitlik ve sosyal güvenlik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir (C. Tuncay, Ö. Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 19. Bası, İstanbul 2017, s. 496).
    Diğer taraftan 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “A” bendinde yapılan değişiklikler de Anayasa Mahkemesinin bahse konu kararıyla iptal edilmiş ve 23.05.2002 tarihinde kabul edilen 4759 sayılı Kanun ile 60’ıncı madde yeniden düzenlemiştir. Buna göre 2002 yılından sonra sigortalı olanlar yönünden 4759 sayılı Kanun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60/A maddesi uyarınca yaşlılık aylığından yararlanılabilmesi için, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmak ve en az 7000 gün veya kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmak, 25 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 4500 gün sigortalılık, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartı öngörülmektedir.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında Geçici 81’inci maddenin “B” ve “C” bentleri de 4759 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre 4759 sayılı Kanun ile yürürlüğe giren Geçici 81’inci maddenin “B” bendi uyarınca;
    “23.5.2002 tarihinde;
    a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün,
    b) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün,

    p) Sigortalılık süresi 3 (dahil) yıldan fazla, 4 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 55 yaşını doldurmaları ve en az  5975 gün,
    r) Sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden  fazla, 3 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün,
    Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.”
    düzenlemesi getirilmiştir.
    Geçici 81’inci maddenin C/a bendi uyarınca ise;
    “C) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/3 md.)  a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
    b) 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
    ba) 24.5.2002 ile 23.5.2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,
    bb) 24.5.2005 ile 23.5.2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,
    bc) 24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,
    bd) 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.5.2011 ile 23.5.2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,
    be) 24.5.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler  60 yaşını doldurmuş olmaları,
    Şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.”
    düzenlemesine yer verilmiştir.
    Görüldüğü üzere; Anayasa Mahkemesi iptal kararı sonrası yeniden düzenlenen “B” ve “C” bentleri ile yaşlılık aylığı bağlanmasında 4447 sayılı Kanunda olduğu gibi kademeli bir geçiş düzenlenmiştir.
    Öte yandan 506 sayılı Kanunun Geçici 81’inci maddesinin “A” bendi Anayasa Mahkemesince iptal edilmediğinden 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinden önce yaşlılık aylığına hak kazananlar ve 08.09.1999 tarihi itibariyle sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında herhangi bir değişiklik yapılmamış, 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere atıfta bulunulmuştur. Bu durumda, Geçici 81’inci maddenin “A” bendi metninde herhangi bir değişiklik söz konusu olmadığından 08.09.1999 tarihi itibariyle sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkeklerden emekliliğine 2 yıl ve daha az bir süre kalanlar 5000 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş iseler, yaş şartı aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanacaklardır.
    4759 sayılı Kanun ile yürürlüğe giren Geçici 81’inci maddenin “B” bendinde Kanun koyucu açıkça, "a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç..." ibaresiyle “A” bendi kapsamında kalan sigortalıları kademeli geçişten ayrık tutarken, kanunun sistematiğine uygun olarak “C” bendinde “A” bendi kapsamında kalanlar hariç bırakılmamıştır. Böylece Geçici 81/A maddesinin ikinci cümlesine giren sigortalıların 3600 prim ödeme gün sayısı üzerinden aylık talebi hâlinde 4447 sayılı Kanun döneminde olduğu gibi 2422 sayılı Kanunun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin “b” bendi değil 4759 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 81’inci maddenin “C” bendi uygulama alanı bulacaktır.
    Somut olayda, doğum tarihi 08.08.1963 olan davacının ilk olarak 21.07.1980 tarihinde 506 sayılı Kanuna tabi olarak çalışmaya başladığı, 02.10.2012 tarihli borçlanma dilekçesi ile doğum borçlanması talebinde bulunduğu ve Kurum tarafından 03.02.1993 ile 03.02.1995 tarihleri arasında 719 gün karşılığı 7.211,57 TL borç tahakkuk ettirildiği, borçlanma bedelinin tamamının 22.10.2012 tarihinde davacı tarafında Kurum hesabına yatırıldığı, davacının 4/1-a (eski SSK) kapsamında 21.07.1980 – 17.12.2012 tarihleri arasında 1980 yılında 151 gün, 1981 yılında 56 gün, 2010 yılında 104 gün, 2011 yılında 201 gün, 2012 yılında 347 gün olmak üzere toplam 859 günü, 01.05.1985 – 14.02.1991 tarihleri arasında 4/1-c (eski Emekli Sandığı) kapsamında 2084 günü, 03.02.1993 ile 03.02.1995 tarihleri arasında 719 gün doğum borçlanma süresi olduğu ve 12.08.2013 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Yukarıdaki bilgiler ışığında, davacının sigorta başlangıç tarihi olan 21.07.1980 tarihinden tahsis talep tarihi olan 12.08.2013 tarihine kadar 15 yıldan fazla sigortalılık süresi bulunmaktadır. Davacı tahsis talep tarihi itibariyle 50 yaşında olup 3662 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödemesi olduğu, ancak 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme şartını 2012 tarihinde 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarıyla yerine getirdiği görülmektedir. Bu nedenle davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının 3600 gün prim ödeme şartını tamamlandığı 2012 tarihi itibariyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinin C/a bendi uyarınca 3600 gün prim ödeme şartını 23.05.2002 tarihi itibariyle yerine getiremediğinden, tahsis koşuları C/b bendi kapsamında değerlendirilecek olup, ilgili maddenin C/b-bd bendi uyarınca 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme şartı 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getirdiğinden dolayı davacıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için 58 yaşını doldurmuş olması şartı aranacaktır. Bu durumda davacı, tahsis talep tarihi olan 12.08.2013 tarihi itibariyle 50 yaşını doldurduğundan tarafına yaşlılık aylığı bağlanması mümkün değildir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacının sigorta başlangıcı olan 21.07.1980 tarihi ile 4447 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 08.09.1999 tarihleri arasında 18 yıldan fazla sigortalılık süresi bulunduğu, bu hâliyle davacının tahsis koşullarının 506 sayılı Kanunun Geçici 81/A maddesi uyarınca 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiği, 4447 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesi yaşlılık aylığından yararlanma şartlarını belirleyen 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesine göre kadın için 50 yaşını doldurmak, 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün prim ödeme şartının yerine getirilmesinin yeterli olduğu, davacının değişiklik öncesi 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinde belirtilen koşulları yerine getirdiğinden aylık talep tarihi itibariyle aylığa hak kazandığı, buna göre yerel Mahkemenin direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    O hâlde yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
    S O N U Ç : 1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE oybirliği ile,
    2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA oy çokluğu ile, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.04.2018 gününde karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi