Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2021/16
Karar No: 2021/313
Karar Tarihi: 18.03.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/16 Esas 2021/313 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2021/16 E.  ,  2021/313 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    ..

    1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin karar davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının dava dışı İlke Boyahane Ltd. Şti. isimli şirketin eski çalışanı olduklarını, davalı ve bazı arkadaşlarının şirketten ayrılırken şirkete ait pek çok malzeme ile 45 HB 3782 plakalı aracı birlikte götürdüklerini, dava dışı şirket tarafından davalı ile birlikte diğer bazı kişiler hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan suç duyurusunda bulunulduğu, bu şikâyet doğrultusunda davalı ile arkadaşları hakkında Akhisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/537 E. sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, davalı ve arkadaşları tarafından el konulan aracın Akhisar"da davalının elinde bulunduğunu öğrenen işverenin müvekkilinden aracı yedek anahtar ile bulunduğu yerden alarak şirkete getirmesini istediğini, müvekkilinin işverenin bu talimatı doğrultusunda şirkete ait aracı 20.04.2011 tarihinde davalının evinin önünden alarak işyerine teslim ettiğini, davalının sırf müvekkiline zarar vermek ve onun itibarını sarsmak için haksız olarak elinde bulundurduğu aracın içerisinde şahsî eşyası ile parasının da olduğunu, bu eşyalar ile paranın müvekkili tarafından çalındığını beyan ederek şikâyette bulunduğunu, bu şikâyet üzerine polis ve jandarmanın müvekkilinin ev ve iş yerine giderek hırsızlık şüphelisi olduğu iddiasıyla gözaltına almak istediklerini, savcılık tarafından yapılan 2011/2589 sayılı soruşturma sonunda şikâyetin temelsiz olduğu, delil bulunmadığı, hırsızlık suçunun gerçekleşmediği, davalının araç içerisinde değerli eşyasının bulunmadığı belirtilerek takipsizlik kararı verildiğini, davalının takipsizlik kararına itirazının ise Manisa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiğini, ancak davalının haksız şikâyeti nedeniyle müvekkilinin bir anda hırsız ve şüpheli konuma düştüğünü, itibarının sarsıldığını, kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürerek 20.000TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 21.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; karşı davanın ise reddine karar verilmesini istemiştir.

    Davalı Cevabı:
    5. Davalı-karşı davacı vekili cevap dilekçesinde; şirketten ayrılan kişilerden biri olan dava dışı Uğur Yardım isimli kişinin yedinde bulunan şirkete ait 45 HB 3782 plakalı aracın emanet olarak birkaç günlüğüne müvekkiline teslim edildiğini, aracı akşam evinin önüne parkeden müvekkilinin dizüstü bilgisayarını ve ertesi gün kullanacağı bir miktar parasını da araç içerisinde bıraktığını, gece geç saatlerde araba sesi duyan müvekkilinin camdan baktığında aracın uzaklaştığını görünce karakola gidip aracının çalındığını belirterek çalan hırsızlardan şikâyetçi olduğunu, davacının gecenin geç saatinde başkasının yedindeki aracı elinde bulundurana haber vermeden, hırsızların uyguladığı usulle, evin önünden, içinde özel eşya bulunup bulunmadığını kontrol ve iade etmeden alıp götürmekle kusurlu olduğunu, şikâyet hakkının Anayasa ile güvence altına alındığını, müvekkilinin şikâyet hakkını yerinde kullandığını, ayrıca şikâyetinde davacının şahsına yöneltilen bir isnat bulunmadığını, genel olarak aracı ve içindekileri alan kişi ya da kişilere yönelik olarak suç isnadında bulunduğunu belirterek asıl davanın reddini savunmuş; davacı karşı davalının müvekkilinin evinin önünde bulunan aracı şirketin merkez adresi dışında bir yere götürdüğünü, müvekkilinin yedinde olduğunu bile bile aracı ve içindeki özel eşyaları hakkında bir bildirimde bulunmadan müvekkilinin evinin önünden almasının haksız fiil oluşturduğunu belirterek 30.000TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile karşı davacı- karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 27.11.2012 tarihli ve 2012/114 E., 2012/654 K. sayılı kararı ile; dava dışı İlke Boyahane Ltd. Şirketine ait olan ve davalı ..."ın zilyetliğinde bulunan aracın 21.04.2011 günü gece saat 01.15 sıralarında çalındığı iddiasıyla ile davalı ... tarafından şikâyette bulunulduğu, davalı ...’ın şikâyet dilekçesinde çalınan araç içerisinde bir adet bilgisayar, torpido gözünde 450TL para, yeşil renkli kaban, bir adet matkap, bir adet havalı sıkma denilen makina, bir adet kesici taş, yan keski, anahtar ve benzeri aletler bulunan takım çantasının bulunduğunu beyan ettiği, somut olayda davalının zilyetliğinde bulunan aracın evinin önünden götürüldüğü sabit ise de davalının araç içerisinde bilgisayar ve para bulunduğuna ilişkin iddiasının inandırıcı bulunmadığı, bir kimsenin gece yatmak için eve gittiği esnada aracında dizüstü bilgisayar ve torpido gözünde para bırakmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu hâli ile şikâyet hakkının kötüye kullanıldığı kanaatine varıldığı, şikâyet nedeni ile davacı aleyhine ceza soruşturması açıldığından davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı, ancak davalıda bulunan aracın yedek anahtar ile davacı tarafından alınıp götürülmesi sonucu uğranılan üzüntünün manevi zarar kapsamda kalmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 2.500TL manevi tazminatın 21.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20.01.2014 tarihli ve 2013/4268 E., 2014/582 K. sayılı kararı ile;
    “...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı-karşılık davacının, karşılık davaya ilişkin temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Davalı-karşılık davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava ve karşılık dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, karşılık davanın reddine; asıl davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı-karşılık davacı tarafından temyiz olunmuştur.
    Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
    Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
    Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
    Somut olayda, dava dışı şirket adına kayıtlı bulunan ve davalının zilyetliğinde olan aracın, davacı tarafından gece geç saatlerde yedek anahtar ile davalının konutu önünden alınarak götürüldüğü; bunun üzerine şikayette bulunulduğu ve araçta bir kısım şahsi eşyanın da olduğunun ileri sürüldüğü; soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Dava konusu olayın açıklanan gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, davalının şikayet hakkını kullanması bakımından yeterli emarenin varlığı söz konusudur. Yukarıda belirtilen ilkeler ve saptanan olgular ışığında, davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Mahkemece, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın reddi yerine; istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    1. Direnme Kararı:
    9. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.06.2014 tarihli ve 2014/222 E., 2014/304 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Bozma Kararı:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2017/4-1492 E., 2018/1740 K. sayılı kararı ile; yerel mahkemenin bozulan ilk kararında asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş iken, davalı-karşı davacının temyiz istemi üzerine Özel Dairece karşı davaya ilişkin temyiz itirazlarının reddine, asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl dava yönünden bozulmasına karar verilmesinden sonra yerel mahkemece verilen direnme kararının gerekçe kısmında "…karşı dava kesinleştiğinden bu hususta yeniden hüküm kurulmamış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir." ifadelerine yer verilmesine rağmen, hem kısa kararın hem de gerekçeli kararın hüküm fıkrasında karşı dava hakkında yeniden hüküm kurulmaksızın asıl dava yönünden direnme kararı verilmiş olması gerekçesiyle kararın usulden bozulmasına ve bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
    2. Direnme Kararı:
    12. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.01.2020 tarihli ve 2019/672 E., 2020/46 K. sayılı kararı ile; mahkemece karşı dava hakkında da usulüne uygun şekilde hüküm kurulup yeniden direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    13. Direnme kararı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalı-karşı davacının şikâyet hakkının yasal sınırlar içerisinde kullanılıp kullanılmadığı, davacı-karşı davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacının manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece verilen 17.06.2014 tarihli ilk direnme kararının diğer temyiz itirazlarının incelenmeyerek usulî nedenlerle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine, mahkemece yeniden kurulan direnme hükmünün davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davalı-karşı davacı temyiz itirazlarının reddedilmesi nedeniyle karşı davaya ilişkin verilen red kararının kesinleştiği, asıl dava bakımından ise Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın 2.500TL tutarındaki manevi tazminata ilişkin 16.01.2020 tarihli direnme kararına ilişkin olduğu gözetildiğinde 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan mülga HUMK’nın 427. maddesi gereğince 2020 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 3.920TL"den fazla olması gerektiğinden davalı-karşı davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmıştır.

    IV. GEREKÇE
    16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
    “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
    hükmünü içermektedir.
    17. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
    18. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun"lara göre katsayı artısı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
    19. Direnme kararının verildiği 16.01.2020 tarihinde bu miktar 3.920TL’dir.
    20. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun"un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    21. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
    22. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır. Mahkemece verilen 17.06.2014 tarihli ilk direnme kararının diğer temyiz itirazları incelenmeksizin usulî nedenlerle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine, mahkemece verilen 16.01.2020 tarihli direnme kararının davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edildiği, Özel Daire bozma kararından da anlaşılacağı üzere karşı davaya ilişkin verilen red kararının kesinleştiği, asıl dava bakımından ise 2.500TL manevi tazminat için kısmen kabul kararı verildiği anlaşılmaktadır.
    23. Mahkemece asıl dava bakımından manevi tazminat 2.500TL olarak hüküm altına alınarak direnme kararı verilmiştir. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 16.01.2020 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 3.920TL’nin altındadır.
    24. Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalı-karşı davacı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan manevi tazminat miktarı toplam 2.500TL olup açık biçimde direnme kararının verildiği 16.01.2020 tarihinde geçerli olan 3.920TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
    25. Şu hâlde davalı-karşı davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.

    V. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı-karşı davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olduğundan REDDİNE,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesi, 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    .

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi