10. Hukuk Dairesi 2015/24726 E. , 2016/10665 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, malûlluk aylığını kesen Kurum işleminin iptali, Kurum’a borçlu olmadığının tespiti, 08.11.2013 tarihinden itibaren malulluk aylıklarının devam etmesi gerektiğinin tespitine ilişkin olup birleşen dava ise, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulü ile 01/05/2011 tarihinden itibaren malullük aylığını kazandığı anlaşılmakla davacının 08/11/2013 tarihinde itibaren kesilen malullük aylıklarının devam ettirilmesinin gerektiğinin ve borçlu olmadığının tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 25. ve 26. maddesidir. Anılan madde; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malül sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan da, 5510 sayılı Yasa"nın 25’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60"ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malûllük aylığından yararlanamaz.” hükmü ile aylık bağlama engeli öngörülmüştür.
Eldeki davada; 1968 doğumlu davacı hakkında, Kurum’un 06.04.2011 tarihli kararı ile davacının %60 oranında çalışma gücünün kayıp olduğu gerekçesiyle malul sayılmasına karar verildiği, kontrol muayenesi sonucu alınan 22.05.2013 tarihli Kurum Kararına göre de çalışma gücünde %60 oranında kayıp olmadığı gerekçesiyle malül sayılmamasına karar verilerek yersiz ödenen aylıkların borç çıkarıldığı, davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine 06.06.2014 tarihli Yüksek Sağlık Kurulu Kararı’na göre, %60 oranında çalışma gücünün kayıp olmadığının belirtildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’ndan alınan 20.02.2015 tarihli rapor ile de, davacının 03.08.2013 tarihinden yürürlüğe giren Maluliyet Tespit İşl. Yönetmelik hükümlerine göre %60 oranında çalışma gücünü kaybetmediğinin ancak aynı tüzük hükümlerine göre davacının hastalığa tutulduğu 06.11.2009 tarihinden 26.04.2013 tarihine kadar beden çalışma gücünü %60 oranında kaybetmiş olduğunun belirtildiği belirgindir.
Bu haliyle, hem Yüksek Sağlık Kurulu’nun hem de Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun kararlarının örtüştüğü ve davacının 26.04.2013 tarihinden itibaren malul sayılmayacağına karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü yönünden hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi ve birleşen dava hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.