14. Hukuk Dairesi 2014/4449 E. , 2014/4213 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2013
NUMARASI : 2012/10-2013/75
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.01.2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istemiyle açılan davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.05.2013 günlü karar davalı şirket vekilinin temyiz itirazları incelenerek üzerine Dairemizin 20.01.2014 günlü ve 2013/136685 Esas 2014/851 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı vekilinin 20.03.2014 tarihli dilekçesi ve Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli üst yazısı ile dava dosyasının Dairemize gönderilmesi üzerine dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü;
_K A R A R_
Dosyanın incelenmesi sonucunda Dairemizce davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenerek kararın bozulduğu, maddi hata sonucu davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmediği anlaşılmakla davacı vekilinin 01.07.2013 tarihli temyiz dilekçesi incelendi.
Dava, davalının komşuluk hukukuna aykırı davranışı nedeniyle meydana gelen zararın giderilmesi için tazminat talebine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin tüm, davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır. Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
“Kazı ve Yapılar” başlıklı Türk Medeni Kanununun 738. maddesi gereğince; malik kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Yine aynı yasanın 749. maddesi gereğince sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; her arazi maliki, taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri karşılar.
İcra ve İflas Kanununun 30. maddesi hükmü gereğince de; bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması emredilir. Borçlu emir gereğini yerine getirmezse lazım gelen masraf icra müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir.
Davacı, davalı şirketin müşterek sınırda yapmış olduğu kazı işlemi nedeniyle davalı A.. Ö.."e ait taşınmazın kodunun düşürüldüğünü, buna karşılık davacı taşınmazının yüksekte kaldığını, davalıların müşterek sınıra bir duvar veya set çekmemesi nedeniyle davacı taşınmazında toprak kayması meydana geldiğinden, kendisine ait taşınmazın yapısının bozulup bozulmadığı, bu halin kalıcı olup olmadığı, istinat duvarı gerekip gerekmediği ve zararın miktarının tespiti için Osmaneli Sulh Hukuk
Mahkemesinin 2011/15 D. İş sayılı dosyasında tespit yaptırmış, yargılama sırasında da taşınmazların bulunduğu yerde keşif yapılarak aynı konuda bilirkişi raporları ve ek raporlar alınmıştır.
Davaya konu olayda, öncelikle yukarıda sözü edilen fen bilirkişi ve inşaat bilirkişi raporları değerlendirilerek davalının komşuluk hukukuna aykırılık teşkil eden davranışının ne şekilde giderilmesi gerektiği belirlenerek buna ilişkin hüküm kurulması, hükmün infazının da yukarıda belirtildiği şekilde yapılması gerekir. Ancak davacının bu yönde bir talebi olmadığından ve duvarı bizzat kendisinin yapması için gerekli olan bedeli talep ettiğinden mahkemece bilirkişi raporları ile belirtilen miktar kadar tazminata karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki çekişmenin yukarıda belirtilen yönteme göre değerlendirilerek sonuçlandırılması gerektiği halde sadece tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Bu nedenle mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan yasa hükümleri gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının redine, (2.) bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 31.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.