8. Ceza Dairesi 2016/5844 E. , 2016/9536 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
HÜKÜM : Hükümlülük
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Hükümden sonra, Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile bir kısım ibareleri iptal edilerek, 24.11.2015 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanıp yürürlüğe giren, 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, bir sebebe dayanmayan temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün (ONANMASINA), 12.10.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan hükmün, sanık ... tarafından temyizi üzerine sayın çoğunluğun onamaya ilişkin kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
Sanık ... mahkemedeki savunmasında özetle, mağdurun işyeri komşusu olduğunu, daima mağdurun kredi kartı borcunu kendisinin yatırdığını, olay tarihinde de kredi kartı borcu için 1.450,00 TL verip bankaya yatırmasını istediğini, parayı yatırdıktan sonra kredi kartı ile alış veriş yapmak istediğini söylemesi üzerine mağdurun izin verdiğini, aldığı izin nedeniyle alış veriş yaptığını söylemiştir.
Hakkında beraat kararı verilen sanık ... aşamalardaki beyanlarında özetle, sanık ...’un olay tarihinde mağdur ... ile işyerine gelerek iki adet cep telefonu alıp kredi kartından çekim yaptığını, hatta onay kodu istenmesi nedeniyle mağdurun cep telefonuna gelen güvenlik kodu girilerek satış işleminin yapıldığını söylemiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 04/04/2006 tarih, 2006/3-35 E, 2006/97 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere “… ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.”
Tüm bu anlatılanlar, dosya kapsamı, sanık ...’nun savunmalarında suça konu kartı kart sahibi mağdurun bilgisi dahilinde kullandığını söylemesi, sanığın bu savunmasını doğrulayan ...’un beyanları ile CMK.nun 148/4. madde ve fıkrasına göre müdafii hazır bulunmaksızın kollukta alınan ifadenin hakim veya mahkeme huzurunda sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaması, dosyada başkaca delilin bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde, sanığın müsnet suçtan cezalandırılması için katılanın soyut beyanı dışında savunmasının aksine somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekçesiyle kurulan hükmün bozulması yerine, yerel mahkemenin dosya kapsamına uymayan yetersiz gerekçesine dayalı usul ve yasaya uygun olmayan kararının onanmasına dair sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 12.10.2016