Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/23327
Karar No: 2016/10642
Karar Tarihi: 27.06.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/23327 Esas 2016/10642 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/23327 E.  ,  2016/10642 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında 24.06.1986-24.07.1991 tarihleri arasındaki sürelerde sigortalılığının tespiti ile aksine kurum işlemlerinin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulü ile, davacının 26/06/1986-20/07/1991 tarihleri arası isteğe bağlı bağ-kur sigortalısı olduğunun tespitiyle, 01/12/2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26"ncı maddesinde de, hâkimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır.
    Eldeki davada, davacı avukatı tarafından 20.04.2015 tarihli celsede talepleri içerisindeki yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkin olarak talebinin geri alındığı, davalı kurum avukatınca bu geri almaya herhangi bir itirazda bulunmadığı dikkate alındığında, mahkemece yaşlılık aylığı yönünden verilen kabul kararı, taleple bağlılık ilkesinin ihlali niteliğinde olup, bozma nedenidir.
    2-Eldeki davada davacı hakkında 30.04.2005 tarihli ekstre ile 11.08.1984-17.08.1993 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında daha önceden sigortalılık süresi kabul edilmiş iken, davacının davalı kurumdan 26.11.2014 tarihi öncesindeki bilgi isteme talebi ile davalı kurumca davacının vergi kaydının yeniden sorgulanması sonucunda 30.04.1984-24.06.1986 ile 24.07.1991-20.09.1991 tarihleri arasında, oda kaydının 08.04.1993-11.08.1993 ve sicil kaydının ise 01.08.1991-17.08.1993 tarihleri arasındaki sürelerde olduğunun belirlenmesi nedeniyle 24.06.1986-24.07.1991 tarihleri arasında davacının herhangi bir oda, sicil
    veya vergi kaydına sahip olmadığı gerekçesi ile bu dönem bakımından sigortalılık verilmemesine yönelik kurum işlemine karşı davanın açıldığı, davacının prim ödemelerine ilk kez 21.08.2003 tarihinde başladığı anlaşılmaktadır.
    Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 günlü ve 2010/10-465 Esas, 2010/472 K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere; davaya konu olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; başlangıçta tescili ve prim ödemesi olmayan davacının sonradan geriye yönelik yapılan prim ödemeleri nedeniyle, 1986-1991 yılları arasında isteğe bağlı BAĞ-KUR sigortalısı sayılıp sayılmayacağı, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin somut olaya uygulanması olanağı bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 üncü ve 25 inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, Kanunun 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur.
    Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; uyuşmazlık konusu 24.06.1986-24.07.1991 tarihleri arasında kalan dönemde vergi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydı olmayan davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, uyuşmazlığa konu dönemde esnaf ve sanatkâr siciline yöntemince kayıtlı olmayan veya vergi kaydı ya da oda üyeliği bulunmayan bir kişinin, geriye dönük gerçekleştirilen toplu prim ödemelerinin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi de olanaksız olduğu gibi, somut olayın özelliği itibariyle Medeni Kanunun 2.maddesinin uygulanma şartları da oluşmadığından objektif iyi niyet kuralının olayda uygulanması olanaksızdır.
    Ne var ki, davacının kurumca kabul edilen zorunlu sigortalılık süreleri dışında ilk prim ödemelerine göre 21.08.2003 tarihinden sonraki dönem bakımından, isteğe
    bağlı olabilmesi mümkün olduğu için, davalı kurumdan sorulmak suretiyle davacının, içeride kalan fazladan ödediği primleri iade almamış olması halinde ileriye yönelik olmak şartıyla zorunlu sigortalılık süreleri haricinde kalan dönemlerde isteğe bağlı sigortalı sayılabileceği de hatırda tutularak talebin varlığı halinde irdelenmesi gereklidir.
    Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi