21. Hukuk Dairesi 2018/2021 E. , 2019/3331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, işgöremezlik oranının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işyerinde 29/05/2006 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazasının ve maluliyet oranının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazıldığı şekilde karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K.sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 1982 Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. Ayrıca Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
HMK"nın 27’nci maddesinde; "Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, Açıklama ve ispat hakkını, Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir." düzenlemesi yer almıştır.
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı”dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı” dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi” dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir. (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Diğer taraftan, olayın iş kazası sayılması gerektiğinin tespitine ilişkin davanın asıl amacı, 506 sayılı Yasa gereğince sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının teminine yöneliktir. Ancak gelir bağlanmasa bile sigortalının tedavi gideri gibi başka sigorta kollarından yardım talebinde bulunma olasılığıda vardır. Diğer yandan bir sosyal sigorta olayının iş kazası sayılıp sayılmaması işverenin dahi hak alanını ilgilendirir. Zira işveren kusurlu ve de olayda iş kazası ise, kurum bağladığı gelirin peşin değerini işverenden isteyebileceği gibi sigortalı da SGK tarafından karşılanmayan zararının tazminini işverenden isteyebilecektir. Bu yönüyle işverenin davaya taraf olması gerekir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 01/03/1990 doğum tarihli olan davacının 29/05/2009 kaza tarihinde sigortasının bulunmadığı, kaza olayının davacının davalı fırın işyerinde çalışırken hamurkar makinasına elini kaptırması neticesi sol el orta parmak amputasyonu şeklinde meydana geldiği, yargılama esnasında faal olmayan işyerinde 14/06/2011 tarihinde yapılan keşif esnasında işyeri çalışanı olduğunu beyan eden tanık tarafından işyerinin iflas nedeniyle kapandığının belirtildiği, Ticaret Sicil Müdürlüğünce davalı işyeri adına kayıtlı ticari kaydın bulunmadığının Mahkemeye bildirildiği ancak Mahkemece duruşma gün ve saatinin davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, iş kazası davalarında çıkacak sonuç asıl işverenin hak alanını ilgilendireceğinden Mahkemece davalı ...(... Ekmek Fırını)"ın adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenme hakkı göz ardı edilerek bu davalının yokluğunda karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davalı işyeri sahibinin güncel adres bilgilerini ilgili belediye, emniyet müdürlüğü, zabıta marifetiyle araştırarak belirlemek, davalıya yasaya uygun tebligat yapmak, dolayısıyla taraf teşkilini sağladıktan sonra işin esası hakkında Mahkemece bir karar vermekten ibarettir.
O halde, kamu düzenine ilişkin olan bu husus re"sen nazara alınmalı ve davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.