Davacı tarafından, davalı aleyhine 02.04.2012 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.09.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davacı, davalının 22 parsel sayılı taşınmazın kenarındaki hendeği temizlemek için yaktığı ateş nedeniyle kendi taşınmazında bulunan 33 adet kavak ağacının yanarak zarar gördüğünü belirterek 2.763,00 TL zararının giderilmesini talep etmiştir. Davalı, davacının taşınmazında meydana gelen zararın, yaktığı ateşten çıkan kıvılcımlar nedeniyle oluştuğunu kabul ettiğini, ancak istenilen tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, delil tespitini ve bu tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunu kabul etmediğini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne, 2.763,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz. Mahkemece, dava tarihinden önce Lapseki Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/19 D. İş sayılı dosyası ile yapılan tespit sonucu ibraz edilen rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur. Ancak tespit kararı ve bilirkişi raporu aleyhine tespit istenen davalıya tebliğ edilmemiş ve davalı tarafından yokluğunda yapılan tespite ve bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de yargılama esnasında keşif yapılmadan karar verilmiştir. Bu şekilde kurulacak hüküm ile davalının savunma hakkı kısıtlanmış olacağından mahkemece, uzman bilirkişiler aracılığı ile mahallinde keşif yapılarak ve bilirkişilerden yeniden rapor alınarak meydana gelen zarar miktarı kesin bir biçimde belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.