Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3165
Karar No: 2018/676

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3165 Esas 2018/676 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3165 E.  ,  2018/676 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Batı İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.12.2014 gün ve 2014/789 E., 2014/523 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.03.2015 gün ve 2015/4260 E., 2015/11423 K. sayılı kararı ile;
    “…A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, 01.01.2005-15.09.2009 tarihlerinde baklava ustası olarak çalıştığını, ekonomik nedenlerden dolayı iş akdinin tek taraflı olarak feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti, genel tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının 27.10.2009 tarihinde işyerinde çalışırken tank ... ile tartıştığını, giderek büyüyen tartışmanın sonucunda davacının fırlattığı bıçak ile ..."in kolundan yaralandığını, bu nedenle İş Kanunu"nun 25. maddesi uyarınca haklı nedenle iş akdine son verildiğini, davacının çalıştığı günlere ait ücret ve fazla mesaisinin ödendiğini, başkaca bir alacağının kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- İş akdinin feshi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı ış akdinin haksız sona erdirildiğini iddia etmiş, davalı işveren, davacının aynı askeri birlikte görev yapan Tnk ... ile tartıştığını, tartışma sonucunda davacının fırlattığı bıçak ile ..."in kolundan yaralandığı, iş akdinin bu nedenle haklı olarak sona erdirildiğini savunmuştur.
    Mahkemece, olaya karışan Tnk. ..."in davalı kurumda askerlik görevini yerine getiren bir kamu hizmetlisi olduğu, sözleşmeli işçi olmadığı, davalı tarafından Sosyal Tesisler Müdürlüğünde askerlik görevi kapsamında görevlendirilerek çalışmak suretiyle görev yaptığının sabit olup 4857 sayılı kanunun 25/II-d maddesi anlamında diğer işçi niteliğinde bulunmadığı, sosyal tesislerde çalışmak üzere davalı tarafından iş akdi olmaksızın görevlendirildiği nazara alındığında Yargıtay uygulamaları gereği davalının çalışanı olarak kabul edilmesi gerektiği ancak eylemin haksız tahrik altında işlendiği ve özellikle tanık Er Mahir Kızıl"ın "...İsmail Habeş Ustaya ben çalışıyorsam sende s... s... çalışacaksın dedi. Bir süre yüksek sesle küfürlü konuştular. Habeş usta "İsmail Sus" dedi. İsmail susmadı. Habeş Ustanın yaşı bizden büyük olduğu için İsmail "in sözlerine dayanamadı ve elindeki bıçağı fırlattı..." beyanı ile Sincan 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/797 esas, 2011/1259 karar sayılı ilamının eylemin haksız tahrik altında işlendiği kabul edilerek kesinleştiği, ihbar önelinde meydana gelen olay sırasında tarafların hak ve yükümlülükleri devam ettiğinden bu olaya dayandırılan fesihte davacının iş akdinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiş ise de varılan bu sonuç hatalıdır.
    Somut olayda, dinlenen tanık beyanlarından ve dosya içeriğinden davacı ile davalı iş yerinde çalışan Tnk. ..."in tartıştıkları ve tartışma sırasında davacının ..."e elindeki bıçağı fırlatarak ..."i kolundan yaraladığı ve bu şekilde işyerinin düzenini bozacak nitelikte davranışlarda bulundukları sabittir. Davacının bu eylemi işverenin başka bir çalışanına sataşmak olup, davacının iş akdinin davalı işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/ II- d maddesi uyarınca haklı olarak feshedildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle işverence yapılan fesih haklı olduğundan Mahkemece kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...”
    gerekçesiyle karar oy çokluğu bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili davalı iş yerinde baklava ustası olarak çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin 15.09.2009 tarihinde ekonomik nedenler ileri sürülerek davalı işveren tarafından haksız şekilde feshedildiğini, alacaklarının da ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı vekili davacının müvekkiline ait iş yerinde 30.10.2009 tarihine kadar baklavacı olarak çalıştığını, 27.10.2009 tarihinde diğer bir iş yeri çalışanı Tnk. ...’e baklava bıçağı fırlatarak sağ kolundan yaralanmasına sebebiyet vermesi sonucunda iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25’inci maddesi uyarınca haklı sebeple feshedildiğini, dolayısıyla dava dilekçesinde belirtildiği şekilde ekonomik sebepler ileri sürülerek yapılan bir feshin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece ekonomik nedenlerden dolayı davacının işine son verileceğine ilişkin 15.09.2009 tarihli fesih bildiriminin davacıya tebliğ edildiği, ardından bildirim süresi içerisinde davacının bir eri yaralaması olayının meydana geldiği ve bu yaralama olayı nedeniyle davacının iş sözleşmesinin ihbar öneli içinde 30.10.2009 tarihinde İş Kanunu’nun 25/II-d maddesi gereğince feshedildiği, ancak çıkan tartışma sonucunda davacı tarafından yaralanan Tnk. ..."in davalı kurumda kanuni askerlik görevini yerine getiren (er) bir kamu hizmetlisi olduğu, davalı ile Tnk. ... arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığı gibi diğer işçi niteliğinin de bulunmadığı, bu nedenle İş Kanunu’nun 25/II-d bendinde düzenlenen şartların somut olayda oluşmadığı, ayrıca 15.09.2009 tarihli fesih bildirimi ile anılan tarihte fesih iradesinin gerçekleşmiş olması, bu tarihten sonra başka bir olaydan dolayı iş sözleşmesinin feshedilmiş olması da dikkate alındığında davalı tarafından iş sözleşmesinin ilk olayda haklı olarak feshedildiğine dair herhangi bir iddia bulunmadığı gibi kanıt da sunulamadığından, haksız şekilde iş sözleşmesi feshedilen davacının kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine;
    Özel Dairece daha önce süreli fesih hakkının kullanılmış olmasının bildirim süresi içinde koşulları oluşmuş ise daha sonra haklı nedenle fesih hakkının kullanılmasına engel teşkil etmeyeceği, somut olayda davalı işveren tarafından 15.09.2009 tarihli bildirim ile davacının iş sözleşmesine 15.11.2009 tarihinde son verileceğinin belirtildiği, mahkemece olaya İş Kanunu’nun 25/2-g veya 25/3 maddelerinden hangisinin uygulanacağının tespitinin gerekip, ceza dosyasının getirtilip, kavgaya karıştığı iddia edilen erin davacının çalıştığı iş yerinde olay esnasında hangi nedenle bulunduğu, o iş yerinde görevli olup olmadığı hususları araştırılıp tespit edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemece bozma kararına uyularak ve bozma kapsamında Sincan 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/797 Esas sayılı dava dosyası getirtildikten sonra; olaya karışan Tnk. ..."in davalı kurumda askerlik görevini yerine getiren (er) bir kamu hizmetlisi olduğu, celp edilen ceza dosyasındaki tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere ..."in sözleşmeli işçi olmadığı, davalı tarafından Sosyal Tesisler Müdürlüğünde askerlik hizmeti kapsamında görevlendirilmek suretiyle çalıştığı, bu bağlamda İş Kanunu’nun 25/II-d maddesi anlamında diğer işçi niteliğinde bulunmadığı, sosyal tesislerde çalışmak üzere davalı tarafından iş sözleşmesi olmaksızın görevlendirildiği dikkate alındığında Yargıtay uygulamaları gereği davalının çalışanı olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı ancak tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere kavganın haksız tahrik altında işlendiği ve özellikle tanık er Mahir Kızıl"ın "...İsmail Habeş Ustaya ben çalışıyorsam sende S... S... çalışacaksın dedi. Bir süre yüksek sesle küfürlü konuştular. Habeş usta "İsmail sus" dedi. İsmail susmadı. Habeş Ustanın yaşı bizden büyük olduğu için İsmail "in sözlerine dayanamadı ve elindeki bıçağı fırlattı..." beyanı ile Sincan 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/797 E.- 2011/1259 K. sayılı kararının davacı eyleminin haksız tahrik altında işlendiği kabul edilerek kesinleştiği anlaşıldığından ihbar önelinde meydana gelen olay sırasında tarafların hak ve yükümlülükleri devam ettiğinden bu olaya dayandırılan fesihte davacının iş sözleşmesinin davalı işverence haksız olarak feshedildiği, zira olay nedeniyle olayı ilk olarak başlatan ve sebebiyet veren kavganın tarafı olan Tnk. ..."in iş sözleşmesine son verilmesi müeyyidesinin uygulanamayacağı, bunun da İş Kanunun getirmiş olduğu hak ve yükümlülükler kapsamında eşit işlem borcuna aykırılık teşkil edeceği sonucuna ulaşılarak feshin ancak geçerli kabul edilebileceği, haklı fesih olarak kabul edilemeyeceği yine her ne kadar bozma kararında İş Kanunu’nun 25/2-g veya 25/3’üncü maddelerinin hangisinin uygulanacağının tespiti istenmiş ise de, belirtilen kanun maddelerinin somut olayda oluşmadığı, 25/II-d maddesine göre değerlendirme yapılarak sonuca gidildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının sataşma fiili nedeniyle davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı buna bağlı olarak davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    İş sözleşmesi işçi ile işveren arasında kurulan ve her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, işçi ile işveren arasında karşılıklı güvene dayanan kişisel ve sürekli bir ilişki yaratır. Bu nedenle işçi veya işveren taraflarından birinin davranışı ile bu güveni sarsması hâlinde güveni sarsılan tarafın objektif iyi niyet kurallarına göre artık bu ilişkiyi sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda iş sözleşmesi ile bağlı kalamayacağı gerçeğinden hareket eden kanun koyucu, yaptığı düzenleme ile taraflara iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız fesih hakkı tanımıştır.
    Hukukumuzda "olağanüstü fesih", "bildirimsiz fesih", "süresiz fesih", "önelsiz fesih", "derhal fesih", "muhik sebeple fesih" gibi terimlerle ifade edilen haklı nedenle fesih, TBK. md. 435, İş K. md. 24 ve 25; Deniz İş K. md. 14, 16; Basın İş K. md. 11"de düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, haklı nedenle fesih kanunla tanınmış bir haktır. Bir tarafın işte bu haklı nedenle fesih hakkına dayanarak, karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanıyla iş sözleşmesine geçmişe etkili olmaksızın derhal son vermesi, haklı nedenle fesih olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla İş Kanunu, haklı nedenle fesih hakkını "Haklı nedenle derhal fesih" başlığı altında düzenlemektedir (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Bası, Ankara 2014, s. 794).
    Bu kapsamda 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25’inci maddesinin II’nci bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (d) alt bendinde, işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşmasının işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir.
    Görüldüğü üzere Kanundaki hâller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. Kanuna göre sataşma, sadakat borcuna aykırılığın özel bir hâli olarak kabul edilmektedir. Sataşma söz veya fiili tecavüz anlamına gelen bir harekettir. Diğer taraftan sataşmanın varlığı için söylenen söz ya da yapılan davranışın suç teşkil etmesine gerek bulunmamakla birlikte söz ve fiilin değerlendirilmesi Ceza Kanunları kapsamında değil, İş Kanunu ve İş Hukukunun kendine özgü kural ve prensipleri çerçevesinde daha geniş bir perspektifte ele alınmalıdır.
    Sataşma niteliğindeki söz ve davranışlar neticesinde işverene haklı nedenle fesih imkânı tanıyan kanun koyucunun esasen iş yerindeki çalışma düzeni ve iş disiplinini koruma amacı güttüğü ise kuşkusuzdur.
    Diğer taraftan kavgaya sebebiyet veren davranış diğer işçiden kaynaklanmış olsa ve olaya diğer işçinin tahriki neden olmuş olsa dahi yaşanan kavga olayı iş yerinde olumsuzluklara sebep olacaktır. Bu durumda karşılık vererek iş yerinde olumsuzluğa yol açan işçinin de iş sözleşmesinin feshinin haklı değil ise de geçerli nedene dayandığının kabulü gerekecektir. Bununla birlikte etkili eyleme uğrayan işçinin kendini sınırlı olarak yani amaç dışına çıkmadan karşı tarafı etkisizleştirmeye yönelik davranışlarının ise yasal olduğu bu hâllerde işveren için haklı fesih sebebinin gerçekleşmeyeceği açıktır.
    Somut olaya gelince, davacı işçinin iş sözleşmesi 27.10.2009 tarihinde yaşanan kavga olayına istinaden 30.10.2009 tarihinde 4857 sayılı Kanun’un 25/II’nci maddesi hükmü gereğince feshedilmiştir.
    Davalı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Sosyal Tesisler Müdürlüğü’nde baklava ustası olarak çalışan davacı işçi ile aynı birimde askerlik görevi kapsamında görevlendirilmek suretiyle çalışmakta olan Tnk. ... arasında 27.10.2009 tarihinde tartışma yaşandığı, tartışma sırasında tarafların birbirine hakaret ettiği son olarak Tnk. ...’in davacıya sinkaflı sözlerle hakaret etmesinin ardından davacının elindeki bıçağı fırlatarak İsmail’i sağ kolundan yaraladığı, dosya kapsamında yer alan bütün bilgi ve belge içerikleri ile sabittir.
    Bununla birlikte olaya istinaden davalı iş yerinde idari tahkikat başlatılmış olup bu kapsamda tanık beyanlarına başvurulmuştur. Tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kavga olayının tarafları arasında önce tartışma yaşandığı yaşanan bu tartışma sırasında birbirlerine hakaret ettikleri ardından Tnk. ...’in davacıya “…ben çalışıyorsam sende S... S... çalışacaksın.” dediği, davacının İsmail’i susması için uyardığı ancak İsmail’in sinkaflı sözlerle hakaretlerine devam etmesi üzerine davacının elindeki baklava bıçağını fırlatarak İsmail’i yaraladığı anlaşılmaktadır.
    Aynı idari soruşturma kapsamında dinlenen ... 27.10.2009 tarihinde işverene vermiş olduğu ifadesinde; davacının sağ arka yanında bulunduğunu, bir anda başını arkaya doğru çevirdiğinde davacının baklava bıçağını kendisine doğru fırlattığını gördüğünü ve kendini öbür yana doğru sakındığını, bunun üzerine bıçağın sağ koluna isabet ettiğini açıklamış ve 28.10.2009 tarihli vaka kanaat raporunda ise davacının baklava bıçağını ...’in karın ve karın alt bölgesini hedefleyerek fırlattığı, İsmail’in kendini koruma refleksi ile eğilip yana dönmesi üzerine kolundan yaralandığı belirtilmiştir.
    Öte yandan davacının bu eylemi nedeniyle hakkında kamu davası açılmış ve Sincan 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/797 E.-2011/1259 K. sayılı kararında sanığın müştekiyi bıçakla basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaraladığı ancak müştekinin kendisine küfretmesi nedeniyle eylemi haksız tahrik altında işlediği kabul edilen davacı sanık hakkında atılı kasten yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.
    Mahkemece davacının eylemini haksız tahrik altında işlediği ve olayı ilk olarak başlatan ve sebebiyet verenin kavganın diğer tarafı Tnk. ... olduğu gerekçesiyle feshin haklı nedene dayanmadığı kabul edilerek önceki kararda direnilmiştir.
    Mahkemece olayı ilk olarak başlatan ve sebebiyet verenin davacı olmadığı açıklanmış ise de mahkemenin bu kabulü dosyada yer alan bilgi ve belgelerle örtüşmemektedir. İlk haksız hareketin diğer taraftan kaynaklandığı net olarak belirlenememekle birlikte son olarak Tnk. ...’in davacıya sinkaflı sözlerle hakareti üzerine davacının bıçak fırlatmak suretiyle bahse konu eylemi gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında mahkemenin kabulü bir an için yerinde görülse dahi kendisine yönelen haksız harekete karşılık davacının Ceza Mahkemesi kararı ile de sabit görülen eyleme başvurması gibi bir hak ve yetkisi de bulunmamaktadır. Diğer taraftan feshe konu olayda tahrik unsuru bulunsa bile davacının sözlü bir sataşmadan ibaret olan olayda abartılı ve orantısız bir tepki gösterdiği, hedef dahi gözetmeden bıçakla yaralama olayını gerçekleştirdiği açıktır.
    Kesici alet kullanmak suretiyle vuku bulan ve daha ağır sonuçlara da neden olabileceği açık olan, iş yerinin düzen ve disiplinini bozan bu eylem nedeniyle iş ilişkisinin devamının davalı işverenden beklenemeyeceği bu noktada taraflar arasında güven temelinin çöktüğünün kabulünün gerekeceği kuşkusuzdur.
    Hâl böyle olunca, davalı işveren tarafından yapılan fesih haklı nedene dayandığından kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
    Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi