![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2020/346
Karar No: 2020/527
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/346 Esas 2020/527 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 202-684
Tasarlayarak öldürme suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.11.2016 tarihli ve 175-218 sayılı hükme yönelik, Cumhuriyet savcısı ve katılan ... (müteveffa) vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 03.05.2017 tarih ve 236-1085 sayı ile, Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat hükmünün CMK"nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılmasına, sanığın tasarlayarak öldürme suçundan TCK"nın 82/1-a, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.01.2019 tarih ve 1111-36 sayı ile temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.03.2019 tarih ve 49290 sayı ile, "...Sanık ..."in maktulü tasarlayarak öldürdüğüne dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurması üzerine CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.04.2019 tarih ve 877-1924 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 10.10.2019 tarih, 205-588 sayı ve oy çokluğuyla;
"...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz itirazlarının esastan reddine ilişkin kararının kaldırılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince verilen mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden istinaf başvurusunun esastan reddi yerine sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Ceza Genel Kurulu Üyeleri ..., ..., ... ise; "Sanığın üzerine atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise 04.03.2020 tarih ve 202-684 sayı ile;
"1- Öncelikle Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen esastan ret kararına yönelik, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulüyle, hükmün bozulması hâlinde bu karara karşı, ilk derece mahkemesince ya da Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararı verilip verilemeyeceği hususunun tartışılması gerekmektedir.
CMK"nın 307/3. maddesi gereğince; Yargıtay Ceza Dairesi tarafından verilen bozma ilamına karşı Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilemeyeceğinin açık olduğu, ancak somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine verilen bir bozma kararının olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun itiraz üzerine verilen kararlarına karşı direnilemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, kaldı ki düzenlemenin bozma üzerine verilen ilk derece veya Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının bozulması hâlinde, direnme kararı verilemeyeceğinin açık bir şekilde belirtildiği, itiraz üzerine Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararlarına karşı hükümde serbestlik kuralının geçerli olduğu, Dairemizce Ceza Genel Kurulu kararına karşı ilk hükümde direnilmesi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, buna ilişkin sanık müdafisinin isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2- İlk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, ilgili Yargıtay Dairesi veya Ceza Genel Kurulunun maddi olgu denetimi yapıp yapamayacağı hususunun tartışılması gerekmektedir.
CMK"nın 288. maddesinde, temyiz nedenlerinin ne olacağı düzenlenmiştir.
Bu maddede, temyizin hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanabileceği belirtilmiş, hukuka aykırılık olarak da bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hususları işaret edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, kararında maddi olgu denetimi yapması usul ve yasaya aykırıdır. Ancak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında, delillerden bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmının gözardı edildiği, gerekçenin yetersiz olduğu belirtilmişse de Dairemiz kararı gerekçesinde, eylemin sanık dışında başka biri tarafından gerçekleştirilemeyeceği sonucuna varıldığı, bu sonuca varılırken somut delillerin ortaya konulduğu, delillerin duruşmada tartışılan deliller olduğu, gerekçenin akla uygun olduğu, somut delillerle şüphenin yenildiği anlaşılmıştır.
3- Bozma gerekçeleri yerinde değildir. Şöyle ki;
Maktulün oturduğu apartmanda maktulden başka kimsenin oturmadığı, apartmanın giriş kapısının kilitli olduğu ve kapının anahtarının 10-15 gün önce sanık tarafından alındığının sabit olduğu, her ne kadar apartmana oto yıkamacıdan girilebilen başka bir kapı olduğundan bahsedilmişse de, bu kapının kilitli olup apartmanın iç kısmında, kapının arkasında eşyaların bulunduğu, 28.03.2012 tarihli tutanaklarda, apartmana başka bir yerden giriş yapıldığına, eşyanın dağıtıldığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı, tanık ..."nın da olay tarihinde bu kapının açık olduğundan bahsetmediği görülmüştür.
Genel Kurul Kararı gerekçesinde ayrıca, olaydan önceki 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde, gece vakti apartmanın demir dış kapısının açık olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ise de, maktulün ölü olarak bulunduğu tarih itibarıyla apartmana çilingir vasıtası ile girilebildiği, daha önceden apartmanın giriş kapısının zaman zaman açık olmasının, sanık lehinde şüphe doğurmayacağı, bu yöndeki bozma gerekçesinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Burcu kod adlı gizli tanığın beyanında; olay tarihinden önce sanığın kaynanasını öldürmekten bahsettiğini belirttiği, burada sanığın birkaç arkadaşının yanında, onlara güvenmesi nedeniyle bu şekilde söz sarf etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, kaldı ki sanığın, tanık ..."nin yanında da kaynanası için "Ölse de kurtulsak" şeklindeki beyanıyla gizli tanığın beyanlarının desteklendiği, bu nedenle gizli tanığın beyanlarının hükme esas alınmasının yerinde olduğu anlaşıldığından, bozma ilamındaki gerekçenin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Olay öncesinde, maktulün öldürüldüğü apartmanı gören güvenlik kameralarının bağlı olduğu bilgisayarın arıza gerekçesiyle sökülüp kayıt edilmesinin engellenmesi, olayın hemen sonrasında yerine takılması, tanıklar ... ve..."nın olay sonrasında aralarındaki konuşmalarda "Patladı mı?" şeklinde üstü kapalı konuşmalarının, sanığın maktulü öldürdüğüne ilişkin diğer kesin delilleri destekler mahiyette olduğu anlaşılmıştır.
Maktulün öldürülmesinde kullanılan odun parçasının tekrar odunların arasına konulmuş olması hususu değerlendirildiğinde; söz konusu eylemin maktulü tanıyan birisi tarafından gerçekleştirildiği ve düşme sonucu ölüm süsü verilmek istendiğini gösterdiği, maktulün herhangi bir düşmanının bulunmadığı, yine maktulün öldürülme sebebinin evden herhangi bir değerli eşyayı almaya yönelik olmadığı, maktulün ölümünden menfaati olan kişinin sanık olduğu, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, bu nedenle Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına karşı direnme kararı verilmesi gerektiği anlaşılmıştır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.09.2020 tarihli ve 66991 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının,
2- Direnme kararı verilmesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılırsa; sanığa atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı;
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için “direnme hakkı” ile “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” kavramlarıyla aralarındaki farklara değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi;
“Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır.” şeklinde düzenlenmiş,
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesiyle, anılan fıkranın ikinci cümlesi değiştirilerek belirtilen fıkraya;
"Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez." cümleleri eklenmiştir.
6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesinin gerekçesi ise; "5271 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen bozma kararlarına karşı bölge adliye veya ilk derece mahkemelerince direnilmesi halinde dosyanın doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi yerine kararı veren daireye gönderilmesi öngörülmektedir. Mevcut düzenlemede temyiz üzerine Yargıtay ilgili dairesince verilen bozma kararına direnilmesi durumunda dosya ilgili daireye gelmeksizin doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gitmektedir. Yapılan değişikle direnme kararlarının önce ilgili ceza dairesine gelmesi sağlanmak suretiyle ilgili dairenin kararını düzeltebilmesi imkânı getirilmektedir. Böylelikle dosyaların daha kısa sürede kesinleşmesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun iş yükünün azaltılması amaçlanmaktadır." şeklinde ifade edilmiştir.
Buna göre, yerel mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine dosya, kararına direnilen daireye gönderilecek, dairece mümkün olan en kısa sürede direnmenin yerinde olup olmadığı konusunda inceleme yapılacak ve direnmenin yerinde olduğu kabul edilirse karar düzeltilecektir.
Dairece direnmenin yerinde olmadığına karar verilmesi durumunda değerlendirme yapılmak üzere dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilecek, Ceza Genel Kurulunca verilen karara karşı direnilemeyecektir.
Bölge Adliye Mahkemeleri ile kanunda açık hüküm bulunması durumunda ilk derece mahkemeleri kararlarının temyizi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince incelenmesi ile olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümler içindeki 322/4. maddesinde; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde yer verilmiş, 5271 sayılı CMK’nın olağanüstü kanun yolları arasındaki 308/1. maddesinde ise; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan "lehe itirazda süre aranmayacağına" ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, CMK’nın 308. maddesine;
"(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir" şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup, bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin direnme kararı ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının prosedür, dayanak ve hukuki dokuları birbirinden farklıdır. Konuya açıklık getirmek bakımından iki müessese arasındaki farklılıkları belirlemekte yarar vardır.
1- Temyiz incelemesine konu olan hukuki sorun hakkında, Yargıtay özel daire kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşü arasında farklılık olduğu için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulur. Direnme kararı verilmek suretiyle Ceza Genel Kurulu önüne getirilen meselede ise, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesi ile Yargıtay özel dairesinin kararları arasında, başka bir deyişle iki karar arasında uyuşmazlık vardır.
2- İtiraz kanun yolu üzerine verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görüşünün kabulü veya reddi iken; direnme hâlinde, Yargıtay özel dairesi ile bölge adliye mahkemesi ceza dairesi ya da ilk derece mahkemesi kararlarından birinin hukuka uygunluğu konusunda onama veya bozma kararı verilmek suretiyle iki karar arasındaki uyuşmazlık çözümlenmektedir.
3- Ceza Genel Kurulu, itiraznamede ileri sürülen sebeplerle bağlı olmamakla birlikte, itiraz kanun yolunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz sebepleri; direnmede ise bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesi kararındaki gerekçe ve gösterdiği dayanaklar, hukuki değerlendirmenin esasını oluşturmaktadır.
4- İtiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca yapılan inceleme, tarafların iradesi dışında ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurması üzerine yapıldığı hâlde; direnme hâlinde dava dosyası kendiliğinden Ceza Genel Kuruluna gönderilmemekle, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesince verilen direnme kararı üzerine yeniden kurulan hükmün taraflarca temyiz edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, ancak yeni bir temyiz davası açılırsa Ceza Genel Kurulu işi ele alabilmektedir. Direnme kararı temyiz edilmezse o hâliyle kesinleşmektedir.
5- Ceza Genel Kurulu, itiraz kanun yolunda itiraz mercisi olup itirazı kabul ettiği durumlarda özel dairenin yerine geçerek bir karar vermekte iken, direnmede ise, taraflar veya Cumhuriyet savcısınca açılan bir temyiz davası üzerine inceleme yapmaktadır.
Her iki müessese arasındaki farklılıklar bu şekilde belirlendikten sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, bölge adliye mahkemesi ceza daireleri veya ilk derece mahkemelerince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda doktrindeki görüşlere de yer verilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bu hususta doktrinde; “Genel Kurul itiraz sebeplerini varit görmezse itiraz davasını esastan reddeder. Varit görürse, dairenin kararını ıslah eder, yani daire yerine geçerek onun gibi karar verir... Verilen bozma kararlarına uyma mecburi olmalıdır.” (Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, 8. Baskı, Ankara, 2020, s. 367.); “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı üzerine CGK tarafından verilen karara karşı da direnme mümkün değildir.” (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 10. Baskı, Ankara, 2015, s. 876.); “Burada üzerinde durulması gereken bir sorun, ceza dairesinin kararını düzeltmemesi ve dosyayı Ceza Genel Kurulu"na göndermesi durumunda, bu karara karşı ilk derece mahkemesi veya BAM"ın direnme yetkisine sahip olup olmadığıdır. CMK m. 307/3"te ‘Yargıtay"dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kıırıılıınca verilen kararlara karşı direnilemez’ hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere bu hükümde ‘direnme üzerine’ Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca verilen karara karşı direnmenin mümkün olmadığı düzenlenıniştir. Oysa burada dosya direnme kararı üzerine CGK önüne gelmiş değildir. Buna rağmen biz CMK m. 307/3’ün kıyas yoluyla uygulanması sonucu Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun bozma kararına direnmenin mümkün olmadığı; ilk derece mahkemesi ya da BAM"ın, bozma kararına uymak ve bozma gerekçesi doğrultusunda bir karar vermek zorunda olduğu düşüncesindeyiz.” (Mustafa Ruhan Erdem-Candide Şentürk, Ceza Muhakemesinde Kanun Yolları, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2018, s. 252.); “Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın hükmü esas ve usul yönünden inceler. İnceleme sonunda itirazı reddeder ya da kabul eder. Kabul halinde kararın ortadan kaldırılması ile yetinmeyip aynı zamanda itiraz konusu hakkında da bir karar vermelidir. CGK ceza dairesinin verebileceği herhangi bir kararı verebilir: -onama – bozma; davanın esasına hükmedilmesi; ıslah. Bozmaya karşı direnme mümkün değildir.” (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 12. Baskı, Ankara, 2019, s. 790-791.); “İtiraz üzerine Ceza Genel Kurulunun verdiği bozma kararına karşı, bölge adliye ceza dairesinin direnme yetkisi bulunmakla birlikte, bunun inceleme yeri yine Ceza Genel Kuruludur. Bu ikinci aşamada Ceza Genel Kurulunun kararları bağlayıcıdır.” (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, IV. Cilt, Seçkin Yayınevi, 5. Baskı, Ankara 2011, s. 4034.) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde “Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.” şeklinde bir düzenleme yapılmış iken CMK’nın 308. maddesinde itiraz üzerine verilen kararlar için böyle bir mecburiyet konulmamış olması; bu şekildeki düzenlemelerle direnme üzerine verilen Ceza Genel Kurulu kararlarına direnilemeyeceğini öngören kanun koyucunun, aynı hükmü itiraz kanun yoluna ilişkin 308. maddeye koymayarak bilinçli bir tercihte bulunması; itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemeyeceğinin kabulü hâlinde, Özel Dairenin bozma kararına karşı yapılan itirazın Ceza Genel Kurulunca reddedilmesi durumunda, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkının bulunmadığı anlamına geleceğinden, böyle bir sonucun da kanun koyucunun iradesiyle örtüşmeyecek olması; yine itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulüyle özel dairenin onama kararı kaldırılıp, özel dairenin yerine geçilerek hükmün bozulmasına karar verildiği hâllerde, “Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır...Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.” şeklindeki CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrasında, Ceza Genel Kurulunun direnme üzerine verdiği kararlar hariç özel daire bozma kararı ile ilk defa Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararı arasında herhangi bir ayrım gözetmeyen kanun koyucunun her iki durum için de direnme hakkını açıkça tanımış olması; başka bir ifadeyle özel dairece verilen bozma kararları ile Ceza Genel Kurulunca özel dairenin yerine geçilerek verilen bozma kararlarının aynı hukuki neticeleri doğurması karşısında; itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi ceza daireleri veya ilk derece mahkemelerince direnme kararı verilebilmesinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Nitekim, bölge adliye mahkemelerinin faaliyette olmadığı dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen 16.04.2013 tarihli ve 1263-143 sayılı; 25.01.2011 tarihli ve 259-6 sayılı kararlarda da ilk derece mahkemeler bakımından aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmemiş olup, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün esastan incelenmesine geçilmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanığa atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olup olmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
28.03.2012 tarihinde saat 14.00"te düzenlenen tutanakta; saat 13.00 sıralarında Çelebiler Mahallesi, 137. Cadde, 2 numaralı yerde yaşlı ve yalnız başına yaşayan ...’tan haber alınamadığı ve hayatından endişe edildiği ihbarı üzerine, mahalle muhtarı ve çilingirle birlikte olay yerine gidildiği, ..."ın damadı olan ... ile birlikte olayın meydana geldiği apartmana girilip 3. kata çıkıldığı, kapının saat 13.20"de açıldığı, evin giriş kapısının açık olduğu, ..."ın evin antresinde başı salon kısmına, ayakları evin giriş kapısına dönük vaziyette, yerde sırtüstü yattığı ve başının kanamış olduğu, olay yerine çağrılan 112 Acil Servis görevlilerinin ...’ın eks olduğunu bildirdiklerinin belirtildiği,
28.03.2012 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; saat 15.30’da ölü muayene ve otopsi işlemine başlanıldığı, maktulün pantolonunun sol bacak ön kısmında noktasal tarzda, sağ bacak ön üst kısmında yaygın kan lekeleri, gözlük camlarında solda daha fazla olmak üzere kan lekeleri, ceketin yaka ve yaka altındaki kısımlarında yaygın kan lekeleri, ceketin sırt bölümünün alt kısımlarında, ceketin sağ kol kısmının üzerinde, fanila üst kısmında ve eşarpta yaygın kan lekeleri görüldüğü, 75-80 yaşlarında, 146 cm boyunda, 50 kg ağırlığındaki maktulün vücudunun, arka yüzde bası görmeyen yüzeylerde ölü lekelerinin gelişmiş olduğu, ölü katılığının tüm vücutta geliştiği, bu bulgulara göre ölümün 6-36 saat öncesi bir zaman diliminde gerçekleşmiş olduğunun değerlendirildiği, maktulün sağ frontotemporal bölgede, sağ kaşın 3 cm yukarısından başlayıp yukarı ve dışa doğru seyirle 6 cm uzanım gösteren yara dudakları, düzensiz ve ekimozlu, içinde kırık kemik hattı görünen açık yara, sol kaşın 4 cm üzerinden başlayıp önden arkaya seyirle 4,5 cm uzanarak sonlanan yara dudakları, ekimozlu ve düzensiz, içinde doku köprüleri içeren açık yara, sağ temporal bölgede 5x2,5 cm ebadında ekimotik alan içerisinde yer alan birbirine paralel uzanım gösteren ve aralarında 0,5 cm mesafe bulunan üstteki 3x0,5 cm ebadında, alttaki 0,3 cm uzunluğunda yer yer sağlam cilt dokuları da içeren iki adet yara, sol oksipital bölgede yer alan yatay seyirli 3,5 cm uzunluğunda yara dudakları ekimozlu ve düzensiz, içerisinde doku köprüleri içeren, içinde ve etrafında hematom bulunduran açık yara, paryetal bölgede önden arkaya seyirli 7 cm uzunluğunda, kenarları düzensiz içerisinde doku köprüleri içeren, içinde ve etrafında hematom bulunduran açık yara, bu yaranın 2 cm solunda orta hizasından başlayan ve paralel seyir gösteren 7 cm uzunluğunda kenarları düzensiz, içerisinde doku köprüleri içeren açık yara, sağ göz üst kapak iç tarafta 2x1 cm ebadında ödemli ekimoz, sağ omuz üstünde 1x1 cm ebadında açık mor renkte ekimoz, sol el bileği iç tarafta 1,5x1 cm ebadında ekimoz, sol el ulnar taraf hipotenar bölge üst kısımda el bileğinin 3 cm altında 0,7x0,2 cm ebadında açıklığı aşağıya bakan "V" şeklinde sıyrık, sağ el palmar taraf radial kısımda 0,5x0,1 cm ebadında sıyrık, dil ucunda ekimoz görüldüğü, cesette başkaca ateşli, ateşsiz silah, delici kesici alet yarası, boyunda telem izi, zehirlenme belirtisi ve cinsel saldırı bulgusu saptanmadığı, baş bölgesindeki yaraların künt bir cisimle doğrudan vurulmak suretiyle meydana geldiği, ölümün künt kafa travması sonucu gelişen kafa kubbe ve kaide kemik kırıkları ile beraber beyin kanamasından kaynaklandığı bilgilerine yer verildiği,
28.03.2012 tarihli el koyma tutanağında; olayın meydana geldiği binanın giriş kapısının üst tarafında güvenlik kamerası görüldüğü, kameranın kayıt yaptığı cihazın ... tarafından işletilen...Apartında bulunduğunun anlaşılması üzerine bahse konu aparta gidildiğinde, ..."in, görevlilere bilgisayarın arızalı olması nedeniyle 27.03.2012 tarihinde tamirciye gönderdiğini, tamir edilen bilgisayarın 28.03.2012 tarihinde saat 13.30 sıralarında getirilerek takıldığını beyan ettiği, söz konusu güvenlik kamerası kayıtlarını kaydeden bilgisayarın olay tarih ve saatinde kayıt yapmadığının anlaşılması üzerine Cumhuriyet savcısının talimatıyla bilgisayar kasasına el konulduğunun belirtildiği; söz konusu tutanakta ...’in "bilgisayar sahibi" sıfatıyla imzasının bulunduğu, Isparta 2. Sulh Ceza Mahkemesince 29.03.2012 tarih ve 2012/159 değişik iş sayı ile el koyma kararının onanmasına ve CMK’nın 134/1. maddesi uyarınca el konulan bilgisayar kasasındaki suç delillerinin araştırılması amacıyla kopya çıkarılmasına, içerisinde bulunan kayıtların ve görüntülerin geri getirilmesi amacıyla inceleme yapılmasına, kayıtların metin hâline getirilmesine, bilgisayar programında ve kütüğünde arama yapılmasına izin verildiği,
29.03.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın müstakil bahçe içerisinde, 3 katlı binanın 3. katında meydana geldiği, alt katların boş olduğu, olayın meydana geldiği daire giriş kapısının iç içe 2 kapıdan oluştuğu, kapıların açık, birinci kapının demir doğramalı, ikinci kapının ahşap doğramalı olduğu ve kapılar üzerinde herhangi bir zorlama izinin olmadığı, demir kapının yukarıdan ve aşağı taraftan çift kilitli olduğu, ayrıca daire içerisine bakan tarafta demir sürgü bulunduğu, ahşap kapıda çift kilit sistemi ve daire iç kısmında çift kilitleme mandalının olduğu, kapıların kilit sisteminde, kasasında veya herhangi bir yerinde zorlama izinin olmadığı, kilit sistemlerinin çalışır vaziyette olduğu, daire giriş kapısından içeriye girildiğinde holde bulunan dolap üzerinde ağzı açık ve içerisinde siyah renkli cüzdan bulunan siyah renkli naylon bayan kol çantası olduğu, hol ile salon arasındaki kapı aralığında ayakları batıya, başı doğuya bakar ve sırtüstü yatar vaziyette giyinik hâlde bayan cesedinin görüldüğü, maktulün yüzünde kurumuş kanlı lekeler bulunduğu, baş ucunda ve altında yoğun kan birikintisinin görüldüğü, her iki elinde kan lekelerinin olduğu, alt takma dişinin başının hemen sağına, kan birikintisi üzerine düşmüş vaziyette olduğu, gözlüğünün göğsünün üzerinde, gözlüğe bağlı siyah ipin boğazında takılı, eşarbının sol omzu ile kapı arasında olduğu, ayak ucunda yönü giriş kapısına doğru olan bir çift ayakkabı bulunduğu, sağ yüzük parmağında 2 adet altın görünümlü yüzük, ağzının açık, gözlerinin yarı açık vaziyette olduğu, üzerinde gri ceket, mor kırçıllı kazak, altında gri pantolon, ayaklarında beyaz renkli çorap bulunduğu, elbiselerinde hırpalanmayı andıracak yırtık vb. tahribat görülmediği, bulgu kaybı olmaması için maktulün elleri ve başı sarılarak koruma altına alındığı, misafir odası ve yatak odasında bulunan balkon kapılarının kilitli, anahtarlarının da üzerlerinde olduğu, mutfak balkon kapısının kilitli olmadığı ancak kapalı olduğu, odalarda boğuşma emaresi sayılabilecek dağınıklığın olmadığı, mutfak tezgâhı üzerinde yeni içilmiş veya yenilmiş bir şey bulunmadığı, yatak odası dış kapısının hemen arkasında kapağı üzerinde anahtarı bulunan yeşil renkli çelik kasa görüldüğü, kasanın üst kapağının kilitli olmadığı, alt kapağının kilitli olduğu, üst kapak açıldığında kasa içerisindeki evrakın düzgün şekilde dizili olduğu, içerisinde bulunan anahtarla alt çekmece açıldığında bozuk paraların görüldüğü, alt kapağın kilitli olması nedeniyle açılamadığı, çelik kasa içerisinde değerli altın veya para olmadığı, daire giriş kapısından çatıya çıkan merdivenlerde bulunan odunların üzerindeki karton kutu içerisinde yaklaşık 57 cm uzunluğunda, 4-4,5 cm çapında, üzerinde iki ayrı yerde kırmızı leke ve beyaz kıl bulunan ahşap sopanın muhafaza altına alındığı, apartman giriş kapısı üzerinde kameranın olduğu, çatı katında ve bahçe içerisinde, cadde üzerindeki çöp bidonlarında yapılan incelemede herhangi bir iz ve bulguya rastlanılmadığının belirtildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesinin 29.03.2012 tarihli yazısında; maktul ...’ın Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesindeki 28.03.2012 tarihli randevusuna gelmediğinin bildirildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 29.03.2012 tarihli raporda; maktulün ikamet ettiği apartmanın giriş kapısındaki güvenlik kamerasının kayıt yapmadığının öğrenildiği, önceki günlerde düzenli olarak çalışan kameraların olay tarihi ve saatinde bilgisayarın tamirde olması nedeniyle kayıt yapmamasının şüphe arz ettiği, bu bağlamda yapılan araştırmalarda güvenlik kamerasındaki görüntüleri kaydeden bilgisayarın maktulün damadı ...’in işlettiği apartta bulunduğu, olayın gerçekleştiği binanın arka tarafında bulunan ve ... tarafından kiralanan oto yıkamacının mülkiyetinin maktul ve eşine ait olduğu ancak kirasının ... tarafından alındığı, maktulün kira parasını istemesine rağmen ...’in yaklaşık 30.000 TL’lik kira bedelini vermediğine ve ayrıca maktulün ikamet ettiği apartmanın girişi ile daire giriş kapısı anahtarlarının maktulün haricinde sadece ...’de olduğuna dair duyumlar alındığı, binanın ve dairenin giriş kapılarında herhangi bir zorlama izine rastlanılmadığı, bu duyumlar doğrultusunda ...’in, olayın şüphelisi olabileceği değerlendirilerek cep telefonuyla yaptığı görüşmelere ilişkin iletişimin dinlenmesi kararı alınması talep edildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesi ile Isparta Devlet Hastanesinde bulunan güvenlik kameralarının incelenmesi sonucu düzenlenen 31.03.2012 tarihli tutanakta; 27.03.2012 tarihinde saat 08.37.35’te maktul ...’ın, ..."in yeğeni olan ... ile birlikte hastaneye gelerek fizik tedavi bölümüne girdiği, saat 09.38.30’da maktulün buradan çıktığı ve ...’in maktulü koridorda karşıladıktan sonra hastane görevlileriyle görüştüğü, saat 09.48.20’de ... ile maktulün hastaneden çıktıkları; 23.03.2012 tarihinde saat 08.44.38’de ..."in, maktulü Isparta Devlet Hastanesi acil servisine getirdiği, yanlarında yaşlı bir kadının bulunduğu, 26.03.2012 tarihinde saat 15.04.45’te maktulün hastanenin acil servisine ticari araç ile tek başına geldiği, saat 15.05.20’de acil serviste kayıt yaptırdığı, saat 15.47.25’te acil servisten yaya ve yalnız olarak ayrıldığı, saat 15.50.20’de maktulün hastane bahçesinde laboratuvar önünde yürüdüğü, saat 15.54.50’de hastane bahçesinden çıktığının belirtildiği,
03.04.2012 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; sanık ..."in 03.04.2012 tarihinde saat 13.15 sıralarında Cinayet Büro Amirliğini arayarak eşi ..."in olaydan sonra maktulün evinde temizlik yaparken altın ve para bulduğunu söylemesi üzerine olayın meydana geldiği eve gidilerek 3 adet altın bilezik, 2 adet gerdanlık ve 1 adet taşlı yüzük ile 1.555 TL"nin ... tarafından görevlilere teslim edildiğinin belirtildiği, aynı tarihli değer tespit tutanağında altınların 10.824 TL değerinde olduğunun tespit edildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 20.04.2012 tarihli raporda; maktulün kızı ...’in, olay müteakip alınan ifadesinde, olay tarihinde eşi ...’in kendisini saat 11.00 sıralarında telefonla arayarak “Telaşlanma ama annene ulaşamıyoruz." dediğini, bunun üzerine kendisinin de maktulün evinde bulunan sabit telefon hattını defalarca aradığını beyan etmesine rağmen HTS kayıtlarına göre ... ile ...’in olay günü saat 09.08"de görüşme yaptıkları, ...’in maktulün evindeki sabit telefonla herhangi bir irtibatının görülmediği, ayrıca ...’in otopsi esnasında Cumhuriyet savcısına verdiği beyanında, maktulün bir yıl kadar önce kendisine yatak odasında sandığın altında bulunan tahtaların altına, altın sakladığını söylediğini beyan ettiği ancak ... ile birlikte söz konusu eve gidilip yatak odasına bakıldığında bahsedilen altınların bulunamadığı, ...’in beyanlarındaki çelişkiler nedeniyle olayın şüphelisi olabileceğinin değerlendirildiği,
25.04.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın meydana geldiği apartman boşluğundaki duvar üzerinde kırmızı lekeler olduğunun belirtilmesi üzerine yapılan incelemede, apartmanın birinci kat daire giriş kapısından yukarı çıkarken beşinci merdivenin sol tarafındaki duvar üzerinde ve birinci kat ile ikinci kat arasındaki merdiven boşluğundan yukarı çıkarken yedinci merdiven basamağının sol tarafındaki duvar üzerinde küçük kırmızı şüpheli lekeler görüldüğü ve duvar sıvası ile birlikte kesilerek alındığının bildirildiği,
İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 07.05.2012 tarihli raporda; maktulün kanında 0,15 promil alkol bulunduğu, kanda ve idrarda uyuşturucu madde kalıntısına rastlanılmadığı tespitlerine yer verildiği,,
Isparta Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Büro Amirliğince düzenlenen 16.05.2012 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinin çeşitli yerlerinden alınan parmak izlerinin maktul ..., ..., ..., ..., Hüseyin Tuzcu, Ahmet Mücahit Ulukan ve Ali Arsever"e ait olmadığı, farklı kişilere ait olduğunun belirtildiği,
21.05.2012 tarihli delil teslim tutanağında; ..."in, maktulün evinde bulduğunu beyan ettiği 5 adet bilezik, 2 metre pullu altın zincir, 1 adet pullu zincir ve üzerinde takılı 7 adet sarı lira, 1 adet gümüş kelepçe ve 2 adet inci kolyeyi polis memurlarına teslim ettiğinin bildirildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 02.04.2012 tarihli uzmanlık raporunda ..."e ait bilgisayardaki sabit disk üzerinde herhangi bir fiziksel hasara rastlanılmadığı belirtilmiş olup, 10.03.2012-30.03.2012 tarihleri arasındaki güvenlik kamerası kayıtlarından geri getirilebilen görüntülerin incelenmesi sonucu düzenlenen 15.06.2012 tarihli CD inceleme tutanağında; bilgisayardaki silinmiş olan ve kurtarılabilen kamera görüntülerinin 21.03.2012-27.03.2012 tarihleri arasında sınırlı zaman ve saat aralığında olduğu, bu kayıtlarda olayı aydınlatabilecek herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, olayın gerçekleştiği apartmanın girişinde bulunan 7 numaralı kameraya ait görüntülerin, 25.03.2012 tarihinde saat 21.31’den saat 22.00’ye kadar olduğu, bu saatten sonra 28.03.2012 tarihinde saat 13.59’a kadar herhangi bir kaydın yapılmadığı, silinmemiş kamera görüntülerinin bilgisayara format atıldıktan sonra 28.03.2012 tarihinde saat 13.59’dan itibaren başladığı, bu kayıtlarda yapılan incelemede ise ikamet girişini gösteren 7 numaralı kameranın, 6 numaralı kamera olarak değişmiş olduğu ve daha önceki kamera görüş açısına göre yönünün yukarı ve sola doğru değişmiş olduğu, apartman girişini kısmen gösterdiğinin belirtildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 26.07.2012 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinden alındığı belirtilen ağaç sopa üzerindeki kan ve kıl örneğinin maktul ..."ın kan örneğiyle genotipik olarak uyumlu olduğuna dair tespitte bulunulduğu,
Polis memurlarınca düzenlenen 28.08.2012 tarihli raporda; cinayeti işlediği duyumu alınarak hakkında rapor yazılan ...’in, arkadaşı Mükerrem Selçuk vasıtasıyla bu kişinin cezaevinden arkadaşı ... isimli kişiyle irtibata geçtiği, HTS kayıtlarına göre ...’ın eşi adına kayıtlı olan cep telefonuyla ...’in kullandığı cep telefonu hatları arasında 20.03.2012 ve 21.03.2012 tarihlerinde görüşme kayıtlarının bulunduğu, ...’ın, önceki tarihlere ilişkin birçok suç kaydı olduğu, cinayet olayını gerçekleştirmiş olabileceği düşünülen ...’ın kullanmakta olduğu cep telefonuyla ilgili iletişimin tespiti kararı alınmasının uygun olacağının değerlendirildiği,
Yine polis memurlarınca düzenlenen tarihsiz raporda; ...’in, maktulü öldürtmek için ...’ı para karşılığında tuttuğu, "İnegöllü ..." olarak bilinen ...’ın fırınlara kürek getirdiği, cep telefonu kullanmadığı ve İnegöl’de bulunan bir kahvehaneden yapılan görüşme ile irtibat sağlandığı, Isparta"da Mükerrem Selçuk’un oğlu olan ... ve kunduracılık yapan Beytullah Özcan isimli kişilerle irtibatlı olduğu, ...’ın, olaydan bir yıl önce de hırsızlık süsü vermek suretiyle maktul ...’ın evine girdiği ve maktulü zehirlemek amacıyla evine zehirli akrep ve kene attığı, bu nedenle de maktulün evinin dış kapı girişine güvenlik kamerası taktırdığı, maktulün öldürülme korkusu taşıdığının öğrenildiği, maktul ...’ın, evinin bulunduğu yeri cami için vakfedeceğini söylemesi ve ...’in de işlerini batırması, piyasaya yüklü miktarda borçlanması nedeniyle maktulü öldürdüğüne dair değerlendirmede bulunulduğu,
... ve yeğeni ...’in ikamet ettikleri apartmanın bitişiğindeki Hedef Ecza Deposuna ait 6 numaralı kamera kaydının incelenmesi sonucu düzenlenen 04.09.2012 tarihli tutanakta; 28.03.2012 tarihinde saat 08.08’de ...’in evden çıkarak 1418. sokaktan yukarıya doğru gittiği, aynı gün saat 08.35’te ...’in evden çıkarak 1418. sokak üzerinden cadde istikametine doğru gittiği, başkaca herhangi bir kayda rastlanılmadığının belirtildiği,
... ve ...’in ikamet ettiği apartmana ait kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen 05.09.2012 tarihli tutanakta; 27.03.2012 tarihinde saat 18.56"da ...’in, saat 19.06"da ...’in apartmana girdikleri; saat 19.42"de ...’in, saat 19.52"de ...’in evden ayrıldıkları, aynı gün saat 19.53"te tekrar apartmana giren ...’in saat 19.55’te evden ayrıldığı, saat 21.25"te ...’in apartmana girdiği, saat 23.07’de ...’in apartmana girdiği, 28.03.2012 tarihinde saat 08.08"de ...’in telefonla konuşurken evden ayrıldığı, saat 08.35"te ...’in evden ayrıldığı, saat 08.54"te apartmana giren ...’in, saat 08.58’de evden ayrıldığının görüldüğü, başkaca herhangi bir kayda rastlanılmadığının belirtildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 12.10.2012 tarihli uzmanlık raporlarında; ..."e ait olduğu belirtilen ceket üzerinde kan örneği bulunmadığı; ...’den alınan kan örneğinden elde edilen genotip ile olayın meydana geldiği apartmanın içindeki duvar sıvasında bulunan kan örneğinin uyumlu olduğuna dair tespitte bulunulduğu,
Polis memurlarınca düzenlenen 19.11.2012 tarihli raporda; Mükerrem Selçuk ve ...’in ortak arkadaşları olan Faruk Özdemir’in bir ortamda, ...’in kayınvalidesini öldürtmek için kendisine teklifte bulunduğuna dair konuşma yaptığı duyumları alındığı, Mükerrem Selçuk, ... ve Faruk Özdemir’in, ...’in bürosuna sık sık gelip gittikleri, bu şahısların ...’ın olaydan önce Isparta ilinde bir otelde kalmasını sağladıklarına dair duyum alındığının belirtildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 03.12.2012 tarihli raporda; Isparta Sulh Ceza Mahkemelerinden verilen iletişimin tespiti ve kayda alınması kararları doğrultusunda yapılan çalışmalarda, ...’in şüpheli sıfatıyla 21.11.2012 tarihinde gözaltına alınıp çıkış işlemleri için Gülkent Devlet Hastanesine gidildiğinde, telefonu dinlenen şüphelilerden ...’un, Ahmet Fevzi Çobankaya’yı aradığı ve telefonda “İsmail hastaneye geldi, almışlar İsmail’i, patlamış mı" dediği, yine aynı şahıslar arasında aynı gün geçen başka bir konuşmada...’nın, ...’in savcılıktaki akıbetini sorduğu, İsmail ile birlikte kaç kişinin daha alındığı şeklinde görüşmeler yapıldığının belirtildiği,
03.12.2012 tarihinde saat 10.00 ve 10.01’de düzenlenen iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin tutanaklarda; Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.11.2012 tarihli ve 2012/524 değişik iş sayılı iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı doğrultusunda 22.11.2012 tarihinde saat 09.59 sıralarında ... ile... arasında geçen 37 saniyelik görüşmeye ilişkin TİB.F.01.TK.1777126483 kayıt numaralı tapede; Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “İsmail hastaneye geldi” dediği, ...’un “Hımm” diye ses çıkardığı, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Almışlar İsmail’i” dediği, ...’un “Hım haberim var” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ne oldu” dediği, ...’un “Valla bilmiyoruz da adliyeye çıkartacaklar hadi” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Patlamış mı” diye sorduğu, ...’un “Valla bilmiyorum ya” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ha haberin var mı” diye sorduğu, ...’un “Ya yok” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Şimdi benim oradan götürdüler” dediği, ...’un da “Ha iyi oldu hadi” demesiyle görüşmenin sonlandığı; aynı tarihte saat 15.59 sıralarında ... ile... arasında geçen 49 saniyelik görüşmeye ilişkin TİB.F.01.TK.1777758714 kayıt numaralı tapede; Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Nerdesin diyom bi yerdemin” diye sorduğu, ...’un “Emlağa geldim dayı, adliyedeyim” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ha baba ne oldu” diye sorduğu, ...’un “Baba ifade veriyordu ona gitcem şimdi” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ne baba aynı konu mu” diye sorduğu, ...’un “Aynı konu ya” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Başka kim var” diye sorduğu, ...’un “Hanımı var” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Eee” diye seslendiği, ...’un “İki kişi daha vardı. Geriye dönük hepsi serbest kaldı da bir baba kaldı” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Eee patlama var mı” diye sorduğu, ...’un “Ya ya bir şey yok” dediği, görüşmenin bu şekilde sonlandığının tespit edildiği,
Isparta 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04.12.2012 tarihli ve 2012/543 değişik iş sayılı kararıyla; 22.11.2012 tarihinde savunması alındıktan sonra serbest bırakılan ..."in, gayrimenkullerini satmaya başlaması, pasaportunun bulunması, bu nedenle yurt dışına kaçma ihtimalinin olması nedeniyle, isnat edilen suçun niteliği, mevcut delil durumu ve soruşturma dosyası dikkate alınarak, CMK’nın 109/3-a maddesi uyarınca adli kontrol altına alınmasına ve yurt dışına çıkış yasağı konulmasına karar verildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 24.12.2012 tarihli raporda; ..."in ikamet ettiği apartmanın girişinde bulunan kamera ve yine aynı binanın altında faaliyet gösteren Hedef Ecza Deposunun güvenlik kameraları incelendiğinde; 27.03.2012 tarihinde sanığın saat 19.04.51’de telefon ile konuşur vaziyette evine geldiği, üzerinde mavi renkli kot pantolon, beyaz yelek ve kahverengi ayakkabı olduğu, aynı gün 37 dakika sonra saat 19.41.59’da üzerinde siyah deri ceket, mavi kot pantolon ve aynı ayakkabı olduğu hâlde evinden dışarı çıktığı, yine aynı gün saat 21.23.57’de üzerinde aynı kıyafetler olduğu hâlde evine geri geldiği, ertesi gün yani 28.03.2012 tarihinde saat 08.35.07’de ayağında siyah ayakkabı, üzerinde siyah kumaş pantolon, siyah kumaş ceket ve siyah kazak olduğu hâlde evinden dışarı çıktığının görüldüğü, ayrıca sanığın kulllandığı cep telefonu hattının yaklaşık bir aylık HTS kaydının yapılan incelemesinde yoğun bir görüşme trafiğinin olduğu, görüşmeler arasındaki zaman aralığının çok az olduğu hâlde 27.03.2012 tarihinde aynı hatta ilişkin saat 20.44 ile saat 21.38 arasında hiç görüşme kaydının olmadığının belirtildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesinin 24.04.2013 tarihli yazısında; maktul ...’ın 27.03.2012 tarihinde hastanenin fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünde saat 08.00-09.00 arasında tedavi gördüğüne dair açıklamaya yer verildiği,
..."in bilgisayarında geri getirilen kamera görüntüleri ile kullandığı cep telefonuna ait HTS kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen 08.05.2013 tarihli tutanakta; ...’in işlettiği apartın giriş-çıkışı ve çevresi, aparta yakın yerdeki maktul ...’ın ikamet ettiği apartmanın girişinin görüldüğü, geri getirilen görüntülerin 20.03.2012 tarihinde başladığı ve 27.03.2012 tarihinde saat 08.00’de son bulduğu, tüm kameraların 27.03.2012 tarihinde saat 08.00’den sonra kayıt yapmadığı, 28.03.2012 tarihinde maktulün evinde ölü bulunmasından sonra saat 13.00 sıralarında kameraların tekrar kayıt yapmaya başladığı, geri getirilen görüntüler ile bu görüntüler arasında tüm kameralarda açı farkı oluştuğu, 20.03.2012-27.03.2012 tarihleri arasındaki görüntülerin tam olmadığı, görüntülerin bir kısmının ya geri getirilemediği ya da çalışmaya başladıktan sonra kaydın durduğu, maktul ...’ın ikamet ettiği apartmanın demir dış kapısının sürekli kapalı tutulduğu, maktulün kapıyı hiç kimseye açmadığı öğrenildiği hâlde 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde gece vakti apartmanın dış giriş kapısının açık olduğu, apartmana kedi ve köpeklerin girip çıktığı, geri getirilen görüntülerin tam olmaması nedeniyle daha önceki tarihlerde bu kapının açık olup olmadığının tam olarak tespit edilemediği, 5 numaralı DVD’de kayıtlı görüntülere göre 27.03.2012 tarihinde saat 06.01’de ...’in arka sokak içerisinden yaya şekilde gelerek apartın yanında park hâlinde duran, siyah renkli Opel marka aracına binerek ayrıldığı, ..."in aynı araç ile saat 07.28’de aparta geri gelerek içeri girdiği, apart girişini gören 1 numaralı kamera görüntülerinin saat 07.48 itibarıyla bozulduğu, geri getirilen kayıtlara göre ..."in 22.03.2012 tarihinde saat 08.26’da, 23.03.2012 tarihinde saat 08.06’da iş yerine girdiğinin görüldüğü, maktul ...’ın evinin girişini gören 7 numaralı kamera kayıtlarının 27.03.2012 tarihinde saat 07.29 itibarıyla bozulduğu, saat 08.00’den itibaren kameranın kayıt yapmadığı, ayrıca ..."in kullanmış olduğu cep telefonu hattına ilişkin HTS kayıtlarına göre 23.03.2012 tarihinde saat 18.50’den itibaren Isparta ilinden ayrıldığı, 26.03.2012 tarihinde saat 09.54’te Isparta iline geri geldiği, bu tarihler arasında Antalya ilinde bulunduğu, 27.03.2012 tarihinde cep telefonuyla saat 08.53’te ... ile görüştüğünün belirtildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesinin güvenlik kameraları incelendikten sonra düzenlenen 21.05.2015 tarihli tutanakta; maktulün ölü olarak bulunduğunda olay yerinde çekilen fotoğraflar ile maktulün tedavi amacıyla 27.03.2012 tarihinde Özel Davraz Yaşam Hastanesi güvenlik kameralarından alınan görüntüler karşılaştırıldığında, kıyafetlerinin uyumlu olduğu tespitine yer verildiği,
09.07.2015 tarihli tutanakta; maktul ..."a ait Isparta Merkez Çelebiler Mahallesinde değişik büyüklükte 4 adet mesken, 1 adet avlulu kargir ev ve bir adet arsa olduğu, maktulün ölümünden sonra taşınmazların veraset yoluyla maktulün eşi ... ve kızı ..."e intikal ettiği, taşınmazların tamamının değişik şahıslara satıldığı, Keçiborlu ilçesinde maktule ait değişik büyüklükte toplam 36 adet tarla olduğu, bu taşınmazların veraset yoluyla maktulün kız kardeşi ..., eşi ... ve kızı ..."e geçtiği, taşınmazların o tarih itibarıyla bu şahıslar adına kayıtlı olduğu, maktulün eşi ..."ın yatalak hasta olması ve sürekli bakıma muhtaç bulunması nedeniyle kendisine devreden taşınmazlarla ilgili olarak kızı ..."e genel vekâletname verdiği ve ..."in bu vekâletnameye istinaden 2 adet arsayı sattığı, maktulün evinde bulunan altın ve paralarla ilgili olarak ... ile yapılan görüşmede, tüm ziynet eşyalarının Isparta Denizbank Şubesinde altın fonuna çevrilerek değerlendirildiğini beyan ettiği ancak doğruluğunun teyit edilemediği, ..."in, maktulün ölümünden sonra kendisi ve babasına kalan ev ile arsayı karşılıklı güven esasına dayalı Bülent Saylam isimli kişiye 18 adet daire ve iş yeri karşılığında verdiğini, 250.000 TL nakit para alacağını, resmî sözleşmeyi henüz imzalamadıklarını, kendisi ve babasına 350.000 TL civarında nakit para intikal ettiğini, bu parayı zaman zaman kullandığını, eşi İsmail"in piyasadaki şahıslara olan borcunun bir kısmını ödediğini beyan ettiğinin belirtildiği,
28.03.2012 tarihinde meydana gelen olayla ilgili olarak Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda, 12.06.2015 tarihli 2430-128 sayılı iddianameyle ...’in tasarlayarak öldürme suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı; şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., Bayram Oruç, ... ve maktulün kızı ... hakkında ise kasten öldürme suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği,
Yerel Mahkemece maktul ..., eşi ... ve kızları ... adına kayıtlı her türlü menkul ve gayrimenkul kayıtlarının incelenmesi ve kimlere satıldığının tespiti amacıyla alınan 11.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda; maktule ait 43 adet taşınmazdan 6 adedinin tam hisseli olarak birisinin de eşi ..."e ait 1/4 hissesinin Bülent Saylam, Bayram Gökkaya, Hilmi Dönmez ve Muzaffer Şen isimli kişilere satıldığı, banka kayıtları incelendiğinde altın fonuna çevrilerek kullanıldığı belirtilen ziynet eşyalarının ne şekilde kullanıldığı ve kime satıldığına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, maktul adına iki ayrı bankadaki yedi farklı hesapta 29.03.2012 tarihi itibarıyla toplamda 312.477;93 TL olduğu bilgilerine yer verildiği,
Sanığın mal varlığına ilişkin Mahkemece alınan 23.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda; tapuda sanık adına kayıtlı gayrimenkul ile bankalarda bakiyesi olan hesap bulunmadığı, sadece adına kayıtlı 1998 model motosiklet ile 1993 model bir minibüs bulunduğu, galerici ve 2. el araç satışı yapan kişilerden edinilen bilgilere göre motosikletin 650-750; minibüsün ise 5.500-7.000 TL arasında değerlerinin olduğunun belirtildiği; sanık ..."in, annesi Ferihan...adına kayıtlı tüm gayrimenkullerin yönetimini genel vekâletnameyle idaresine aldığı, tüm kira gelirinin sanık tarafından tahsil edildiği, tüm alım satım işlemleriyle yetkili olduğu, mevcut gayrimenkullerin toplam değerinin 11.500.000 TL, elde edilen kira gelirinin aylık 52.000 TL olduğu, bu gayrimenkuller için bankalardan alınan kredi tutarının ise 430.000 TL olduğu bilgilerine yer verildiği,
Maktul ...’a ait dosya içerisinde mevcut nüfus kayıt örneğinde; maktul ... ile eşi ...’ın, Isparta Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.1982 kesinleşme tarihli ve 437-442 sayılı kararıyla, sanık ...’in eşi olan ...’i evlat edindiklerine dair kayıt bulunduğu,
Sanık ...’e ait dosya içerisinde mevcut nüfus kayıt örneğinde; sanık ... ile eşi ...’in 27.11.2015 tarihinde boşandıklarına ilişkin kayıt bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
İlk Derece Mahkemesindeki yargılama sırasında 02.06.2016 tarihinde vefat eden ... Kollukta; resmî nikâhlı eşi olan maktul ... ile 8-9 yıldan beri ayrı yaşadıklarını, son 3 yıldır Antalya"da yaşadığını, maktul ...’ın ise Isparta"da tek başına kaldığını, eşini defalarca Antalya"ya çağırdığını ancak gelmediğini, kendilerinin çocuğu olmadığını, ...’i 3 yaşındayken evlat edindiklerini, Antalya’ya taşındıktan sonra kızı ...’in de yanına geldiğini ve birlikte yaşamaya başladıklarını, maktul ...’ın yaşadığı evin maktul ile kendisinin ortak malı olduğunu, kızı ...’in zaman zaman Isparta’ya gittiğini ve kira işleriyle ilgilendiğini ancak annesi ...’ın yanına pek uğramadığını, çünkü ...’ın, ...’in Antalya’da yaşaması nedeniyle kendisine soğuk davrandığını, olayı kızı ...’den telefonda öğrendiğini, ...’in ağlamaklı şekilde kendisine haber verdiğini, 29.03.2012 tarihinde sanık ...’in kendisini Antalya"dan aldığını ve birlikte cenaze için Isparta"ya gittiklerini, eşi ...’ın zengin birisi olduğunu, kim tarafından ve ne için öldürüldüğünü bilmediğini, eşini öldüren kişi ya da kişilerden şikâyetçi olduğunu,
Mağdur ... ... ölü muayene ve otopsi işlemi sırasında kimlik tanığı sıfatıyla; kendisine gösterilen cesedin annesi ...’a ait olduğunu, ailenin tek çocuğu olduğunu ancak maktulün öz çocuğu olmadığını, maktul tarafından evlatlık alındığını, sanık ... ile evli olduğunu, Antalya"da ikamet ettiğini, sanık ...’in ise Isparta"da...ve Ferah...Apartlarını işlettiğini, sanığın sadece hafta sonları Antalya’ya geldiğini, babası ...’ın akciğer ve prostat kanseri olduğunu ve ayrıca kalp rahatsızlığı bulunduğunu, babasının hastalıkları başlayınca 4 yıl önce Antalya"ya yanına getirdiğini, maktulün Isparta"da tek başına yaşadığını, maktulün cep telefonunun olmadığını, ev telefonu ile kendisini ara sıra aradığını, en son pazartesi günü telefonla görüştüklerini, sanık ...’in kendisini doktora götürdüğünü ve iyi olduğunu söylediğini, önceki gün sabah ve öğle saatlerinde kendisini aradığını ancak cevap vermediğini, olay günü saat 11.00 sıralarında sanık ...’in kendisini telefonla arayarak “Telaşlanma ama annene ulaşamıyoruz" dediğini, bunun üzerine devamlı evi aradığını ancak annesinin cevap vermediğini, sonra telefonla teyzesi ..."ı ve tekrar sanık ..."i aradığını, telefonda sanık ...’in “Eve git araba gönderiyorum, seni getirecek” dediğini, bu arada teyzesinin ağlamasını duyunca bir şeyler olduğunu anladığını, iki hafta önceki hafta sonunda annesinin yanında olduğunu, kendisine herhangi bir olumsuzluktan bahsetmediğini, kendisini Antalya"ya götürmek istediğini ancak kabul etmediğini, televizyon bozuk olduğu için tamirci çağırdığını, televizyonun hâlâ geri getirilmediğini, evlerinin hemen bitişiğindeki yıkamacının da etrafındaki parsellerin de kendilerine ait olduğunu, evin bitişiğindeki oto yıkamacılarla kira sözleşmesini sanık ...’in yaptığını, kira işleriyle sanık ...’in ilgilendiğini, önceki yıl evi temizlerken yatak odasında bulunan kasanın boş olduğunu görmesi üzerine annesine sorduğunda, içerisindeki ziynet eşyasını çıkartıp yatak odasındaki sandıkların altında bulunan tahtaların altına sakladığını söylediğini, ancak hiç kontrol etmediğini çünkü ihtiyacının olmadığını, apartman girişinde bulunan kamerayı yaklaşık 1 yıl önce sanık ...’in kurduğunu, görüntüleri de sanık ...’in bürosunda bulunan bilgisayarda muhafaza ettiğini, Isparta"ya son gelişinde kameranın çalıştığını, bürodaki bilgisayarda evin önünün göründüğünü, sanık ...’in olaydan 3-4 ay önce kalp krizi geçirdiğini, annesinden kalan arsalara apart yaparak işlettiğini, borcu olup olmadığını bilmediğini ancak kalp krizi geçirdikten sonra bir miktar borcu olduğunu öğrendiğini, annesinin genelde dairenin giriş kapısını kapalı tutup kilitlediğini, dairenin giriş kapısının dışına da demirden ayrı bir kapı yaptırdıklarını, binanın giriş kapısının da devamlı kapalı olduğunu, 2. katta oturan kiracıların kaçak elektrik kullanmaları nedeniyle annesinin bu duruma kızarak kiracıları evden çıkardığını, onlar evden çıktıktan sonra da bina giriş kapısının devamlı şekilde kapalı olduğunu, birisi gelince aşağıdan zile bastığını, annesinin de yukarıdan kapı otomatiğine basarak kapıyı açtığını, hatta annesinin misafir odasının balkonuna çıkarak gelen kişiyi kontrol edip kapıyı öyle açtığını, eve son geldiğinde giriş katının kapısının aralık olduğunu gördüğünü, bu daireyi daha önceki yıkamacılar ile yeni yıkamacıların kullandıklarını, bildiği kadarıyla arka taraftaki merdivenden daireye girilebildiğini, annesinin evde ayakkabı ile gezmediğini, ayakkabılarını kapının tam karşısında bulunan ayakkabılığa koyduğunu, evden çıkarken de ayakkabılarını oradan alıp giydiğini, annesinin kömür sobası yakamadığını, bu nedenle elektrik sobası ile ısındığını,
Mağdur ... ... önceki beyanlarına ek olarak Kollukta; 26.03.2012 tarihinde annesiyle telefonda yapmış olduğu görüşmede, kendisine evin altındaki oto yıkamacıların kirayı getirmediklerini, ya onların parayı ödemediklerini ya da sanık ...’in parayı vermediğini söylediğini, senedin 21.03.2012 tarihli olması nedeniyle annesinin bu duruma kızmış olduğunu, aynı gün teyzesi...’i de aradığında, teyzesinin kendisine annesinin kira alacağı nedeniyle kızgın olduğunu söylediğini, aynı gün veya bir sonraki gün bu konu için sanık ...’i aradığını, sanığın kendisine “Biz onu annenle konuştuk. Hâlledeceğim sen karışma” dediğini, annesinin tartıştığı, kavga ettiği ya da kendisine husumet besleyen kimsenin olmadığını, annesinin evde para bulundurmadığını ancak kolunda 3 adet bilezik olduğunu, ayrıca evde 14 adet altın bilezik, 3,5 metre uzunluğunda altın zincir olduğunu, bunları bir kez gördüğünü, bu altınları annesi ve kendisinden başka kimsenin bilmediğini ancak olaydan sonra evde bulamadığını, annesinin olaydan 15 gün önce kendisine yatak odasında, şeker çuvalının altındaki kırık tahtanın içine emanet koyduğunu söylediğini, oraya da baktığını ancak altınları bulamadığını, annesinin evdeki altınlar için öldürüldüğünü düşündüğünü, şüphelendiği kimsenin olmadığını, annesini öldüren meçhul kişi ya da kişilerden şikâyetçi olduğunu,
Mağdur ... ... Kollukta şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde önceki beyanlarına ek olarak; olay sonrası özel güvenliği bulunan bir siteye taşındığını, annesinin sağlığında eli sıkı biri olduğu için evden çıkan para ve altınların bir kısmından haberdar olmadığını, olaydan sonra evi temizlemek amacıyla her gidişinde evin her köşesinden altın bilezik, Reşat altını ve nakit para çıktığını, bu altın ve paraları polislere teslim ettiğini, bir defasında kayınvalidesinin evindeyken annesinin “Birileri merdivene saklanır. Benim bugüne kadar bahçeme giren olmadı, bahçeyi yaktılar. Evin üstünde duran mazot tankerini yakarlar evimize gidelim” dediğini, annesinin bu sözünü sonradan hatırladığını, sonradan öğrendiği kadarıyla olaydan bir süre önce annesinin bahçesindeki odunluğun gece vakti yakıldığını, annesinin karakolda ısrarla şikâyetçi olmak istediğini ancak sanık ...’in görevlilere “Tinerci çocuklar yakmıştır” dediğini, olaydan önce sanık ...’in Isparta’da mobilya imalatı yapmak istediğinden bahsettiğini ve bu amaçla bir arkadaşını annesinin binasındaki eve kiracı olarak yerleştirmek istediğini, ancak annesinin buna karşı çıktığını, adamı gözünün tutmadığını söylediğini, annesinin kapıyı sadece kendisine, eşi olan sanık ...’e, onun yeğeni Emir’e, teyzesi...’e, onun torunu Tolga’ya, İsmail’in yanında çalışan...’e ve kapıcı Suat’a açtığını, başka kimseye açmadığını, kapıyı açacağı zaman balkondan bakıp öyle açtığını, sanık ...’in annesinden elden 4.000 TL para aldığını öğrendiğini, bir de teyzesi...’ten evin altındaki yıkamacılarla annesi arasında kira alacağı meselesi olduğunu öğrendiğini, olaydan sonra sanık ...’in kendisinden Halk Bankasına ödenmek üzere 30.000 TL istediğini, o zaman için vermediğini ancak sonradan 20.000 TL’yi sanık adına bankaya yatırdığını, sanığın borçları için kendisini iki esnafın aradığını, onlara ödeme yapmadığını, sanığın nakit sıkıntısı olduğundan bahsedip kendisinden para istediğini ancak cenaze masrafı için elden sadece 8.500 TL para verdiğini, olayda kullanılan odun parçasını daha önce evde görmediğini, kimseden tehdit almadığını ancak olaydan önce bir keresinde sanık ...’in Antalya’daki evine geldiğinde kendisine “Ben bitersem sen de bitersin” anlamında bir söz söylediğini, olaydan önceki görüşmelerinde sanığın bilgisayar fanının arızalı olduğunu söylediğini, bilgisayarda kendisinin de dikkatini çeken bir gürültünün olduğunu,
Mağdur ... ... Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde önceki beyanlarına ek olarak; sanık ...’in kendisine annesiyle oto yıkamacının kira meselesini konuşup hâllettiklerini söylediğini ancak sonradan öğrendiği kadarıyla bu konunun hâlledilmemiş olduğunu, sanığın yaptırdığı apartlar için banka kredisi çektiğini, Halk Bankası ve Ziraat Bankasından annesi Ferihan...adına 680.000 TL civarında kredi çektiğini, piyasaya da bildiği kadarıyla 150-200 bin TL borcunun olduğunu, olaydan önce başka özel sebepleri olduğu için sanıktan boşanmak istediğini, sanığın bu nedenle kendisine “Ben bitersem sen de bitersin” dediğini, sanığın boşanmak istemediğini, sanığın olayla bir ilgisinin olmadığını düşündüğünü, bu durumu birçok kez kendisine sorduğunu, çocuklarının üzerine yemin ederek bir ilgisinin olmadığını söylediğini, annesi öldüğü zaman üzerinde bulunan kıyafetlerinin dışarıda giydiği kıyafetler olduğunu, annesinin evin içinde o şekilde giyinmediğini, apartmandaki duvar sıvasında bulunan kanın kendisine ait olmasının doğal olduğunu, çünkü olaydan sonra evi ve bahçeyi temizlediğini, her tarafının yara bere olduğunu, merdivenden inerken bu nedenle bulaşmış olabileceğini,
Mahkemede tanık ve mağdur sıfatıyla verdiği ifadelerinde önceki beyanlarına ek olarak; maktul ..."nin, olayın meydana geldiği evin arazisinin yarısının ...Vakfına verilmesini vasiyet ettiğini, annesinin sağlığında bu vakfa yardımda bulunduğunu, sanığa süreç içerisinde yaklaşık 120.000 TL borç verdiğini, sanığın Antalya’da annesine ait evi satarak bu borcunu ödediğini, kendisine veraset yoluyla intikal eden daireleri eşinin ihtiyacı için satmadığını, Antalya’dan bir ev aldığını ve babasının bakım masrafları için harcadığını, satış sonrası eline geçen paranın bir kısmını da sanığa verdiğini, sanıktan şikâyetçi olamayacağını, çocuğunun babası olduğunu, böyle bir vicdana sahip olabileceğini düşünmediğini, hayattayken annesine ve babasına yardım ettiğini, 3,5 metre uzunluğundaki zincir dâhil olmak üzere annesinin kendisine bahsettiği tüm altınları evi temizlerken salondaki divanın altındaki plastik kesenin içinde bulduklarını, tahtanın içinde de alüminyum folyoya sarılmış Reşat altını çıktığını, evden ne çıkarsa polise teslim ettiğini, evden alınan bir şey olmadığını,
Tanık ... aşamalarda; ablası olan maktul ...’la yan yana evlerde oturduklarını, maktulün dışarıdaki işlerini damadı olan sanık ...’in yaptığını, maktulü en son ölmeden önceki cuma günü gördüğünü, kendisine sanık ...’in alttaki oto yıkamacıdan aldığı kira parasını ve elden aldığı 4.000 TL’yi vermediğini, toplam 19.000 TL vermesi gerektiğini söylediğini, maktulün bu duruma çok üzüldüğünü, maktulün son zamanlarda kendisine ve çevresine sürekli “Beni öldürecekler, evimi yakacaklar” diye söylediğini, neden korktuğunu sorduğunda kendisine eşi ...’in Antalya’ya giderken “Seni öldürürüm, arayanın yok, seni arayan soran olmaz” diyerek tehdit ettiğini, bu nedenle korktuğunu söylediğini, sanık ...’in 2012 yılı Ocak ayında kalp krizi geçirdiğini, hastane masrafının 35.000 TL tutması nedeniyle ...’in maktul ...’den para istediğini, ancak maktulün para veremeyeceğini söylediğini, bu konuşmanın yanında gerçekleştiğini, olay tarihinde saat 11.00 sıralarında sanığın kendisini aradığını ve maktule ulaşamadıklarını söylediğini, kendilerine hastanelere ve bir keresinde maktulün hamamda uyuyakalması nedeniyle hamamlara bakmalarını belirttiğini, bir süre sonra sanığın kendisini tekrar arayarak maktulün hastanede ve hamamda olmadığını söylediğini, evin kapısını çilingirle açtıracaklarını belirterek kendisini de eve çağırdığını, polisler ve çilingirle birlikte eve gittiklerinde ablasının cesediyle karşılaştıklarını, sanık ile maktulün arasının iyi olduğunu, aralarında bir tartışmaya şahit olmadığını, maktulün sık sık sanığın iş yerine gidip çay içtiğini,
Tanık ... Kollukta; anahtarcı olduğunu, olay günü saat 12.30 sıralarında sanık ...’in kendisini aradığını ve kapı açtıracağını söylediğini, sanığın işlettiği aparta gittiğinde tanımadığı 3 erkek şahıs ile çay işlerine bakan yaşlı bir kişinin daha olduğunu, sanığın kendisine kayınvalidesinden haber alınamadığı için evinin kapısını açacaklarını belirttiğini, bir süre sonra maktulün kız kardeşinin de geldiğini, polise haber vermeleri gerektiğini söylediğini, bir süre sonra polislerin geldiğini, mahalle muhtarına da haber vererek hep beraber olayın meydana geldiği apartmana gittiklerini, sanığa dış kapıyı mı açacağını sorduğunda sanığın “Buranın bende anahtarı vardı. Kendisine verdik. Buradan başlayacağız açmaya” dediğini, dış kapıyı açtıktan sonra 3. kata çıktıklarını, dairenin tahta giriş kapısının 30 cm kadar açık olduğunu, polislerin kapıyı itekleyip iyice açtıklarında maktulü yerde yatar vaziyette gördüklerini,
Tanık ... aşamalarda; olayın meydana geldiği apartmanın aşağısında bulunan oto yıkamacı olarak işlettiği iş yerini, 2012 yılının Ocak ayında maktulün damadı sanık ...’den 20.000 TL’ye 1 yıllığına kiraladığını, kiranın yarısı için tek senet, diğer yarısı için iki ayrı senet verdiğini, Mart ayında 5.000 TL ödemek için maktul ile görüştüğünü, maktulün kendisine kira işleriyle damadı olan sanığın ilgilendiğini, parayı tamamlayıp ona vermesini söylediğini, maktul ölmeden 1 hafta önce senetle ilgili olarak kendisine bankadan ihtarname geldiği için 10.000 TL’yi Ziraat Bankasına yatırdığını, maktulü aşağı yukarı her gün gördüğünü, maktulün evin arka kısmında tavuk beslediğini, sürekli tavuklarına bakmak ya da hastaneye gitmek için aşağıya indiğini, maktulü en son 27.03.2012 tarihinde öğle saatlerinde pazara giderken gördüğünü, saat 14.00-14.30 gibi pazardan geri döndüğünü, maktulün her salı pazara gittiğini, bunun dışında kendisini görmediğini, kiracı olarak bulundukları birinci kattan maktulün ikamet ettiği üçüncü kata çıkan başka bir ara kapının olduğunu, bu kapıyı sadece iş yeri çalışanları ile maktulün yakınlarının bildiğini, bu kapının kilidinin olmadığını, iş yerinden rahatlıkla açılabildiğini, iş yerinin önünde sadece çalışanlar tarafından bilinen, anahtarları koydukları bir köşe olduğunu, akşam iş yerinden en son çıkan çalışanın kapıları kilitleyip anahtarı buraya koyduğunu, ertesi gün sabah işe ilk gelen çalışanın bu bölmeden anahtarı alıp iş yerini açtığını, maktulün evde ölü olarak bulunduğu 28.03.2012 tarihinde iş yerini Hüseyin isimli çalışanın açtığını, iş yerinin genelde sabah saat 08.00 sıralarında açılıp akşam saat 18.30-19.00 sıralarında kapatıldığını,
Bölge Adliye Mahkemesindeki ifadesinde; iş yerinden apartmanın girişine açılan bir kapı olduğunu, ancak bu kapının kullanılmadığını, çünkü bu kapının ön kısmını kancayla sabitlediklerini, diğer tarafta da ranza gibi kullanılmayan eşyanın olduğunu, ancak kendi tarafındaki kanca çıkartılıp ittirildiğinde bu kapının açılabileceğini, iş yerinin dış kapısının olduğunu, iç taraftaki kapıya dış kapıdan girilmeden ulaşılabilmesinin mümkün olmadığını, akşamları çıkarken dış kapıyı kilitlediklerini, ayrıca araçların girdiği yerde sürgülü bir kapının daha olduğunu, bu kapıyı da kapattıktan sonra kilitlediklerini,
Tanık ... Kollukta; bilgisayar firması işlettiğini, sanık ...’in müşterisi olduğunu, sanığın işlettiği aparttaki güvenlik kameralarını ve internet sistemlerini kendisinin kurduğunu, bakımlarını da yaptığını, 27.03.2012 tarihinde sanık ...’in saat 15.00-16.00 sıralarında kendisini arayarak bilgisayarın yavaş çalıştığını ve fanından ses geldiğini söyleyerek bilgisayarı alıp bakımlarını yapıp her şeyini temizledikten sonra geri getirmesini istediğini, kendisinin de yanında çalışan ...’yı bilgisayarı alması için gönderdiğini, bilgisayarın fanlarını temizleyip yağladıklarını, olayın meydana geldiği günün sabahı da sistem revizyonu denilen işlemi yaparak içerisindeki görüntü kayıtlarını sildiklerini ve bilgisayara format attıklarını, aynı gün saat 11.00 sıralarında sanık ...’in yanında çalışan...’in geldiğini ve bilgisayarı bağlayıp bağlayamayacaklarını sorduğunu, müsait olduklarında bilgisayarı getirebileceğini söylediğini, daha sonra...’in tekrar iş yerine gelip yanında çalışan Mehmet’in bilgisayarı bağlamasını istediğini, Mehmet’in de bilgisayarı götürerek iş yerine bağladığını, aynı bilgisayara yaklaşık 20 gün önce yine sanık ...’in isteğiyle format attıklarını,
Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede önceki ifadesinden farklı ve ona ek olarak; bilgisayarın sürekli açık olması, ısınması ve tozlanmasından dolayı arıza yaptığını, sanığa ait bilgisayarın bakımını 5-6 ayda bir yaptıklarını, sanığın 26.03.2012 tarihinde kendisini arayarak bilgisayarı tamir etmesini istediğini, o gün başka bir yerde işi olması nedeniyle ertesi gün ilgilenebileceğini söylediğini, 27.03.2012 tarihinde sanığın kendisini tekrar arayarak bilgisayarı hatırlattığını, işlemci fanının tozlandığını, ancak abartılı bir toz olmadığını, fandan hafif ses geldiğini, sesin normal bir tıkırtı şeklinde olduğunu, çok yüksek olmadığını, aynı tarihte akşam saat 20.30-21.00 sıralarında sanık ...’in iş yerine gelerek bilgisayarın işinin bitip bitmediğini sorduğunu, az bir işi kaldığını söyleyince sanığın işi bittiğinde iş yerine götürüp kurmasını söylediğini, o gece iş yerinden saat 22.30 sıralarında çıktığını, sanığın iş yerinin önünden geçtiğini, ışıkların kapalı olduğunu, ertesi gün iş yerinde çalışan Mehmet’in bilgisayarı götürüp sanığın iş yerine kurduğunu, aradan zaman geçtiği için bilgisayara 20 gün önce format atıp atmadıklarını hatırlamadığını, Kollukta ifade verirken olay tarihine yakın olduğu için hatırlamış olabileceğini, ama yakın bir zamanda format attıklarını hatırladığını, polise ifade verdikten sonra sanık ...’in poliste nasıl ifade verdiğini sorduğunu, kendisinin de ne şekilde ifade verdiyse sanığa söylediğini, sanığın kendisini yönlendirmediğini,
Tanık ... aşamalarda; bilgisayar firması işleten tanık ...’ın yanında çalıştığını, 27.03.2012 tarihinde saat 15.00 sıralarında bilgisayar arızası için sanığın iş yerine gittiğini, büroda sanıktan başka tanımadığı bir kişinin daha bulunduğunu, sanığın kendisine “Bilgisayardan ses geliyor, ayrıca görüntüler donuyor” dediğini, bunları tamir edip geri getirmesini istediğini, bilgisayarın gerçekten arızalı olduğunu, donduğunu ve işlem yapmadığını, ayrıca fanından ses geldiğini, bilgisayara baktığında götürülüp tamir edilmesi gerektiğini söylediğini, sanığın da bilgisayarı götürmesini istediğini, sanığın bilgisayarın içindeki görüntü ve fotoğrafları özellikle silin diye bir talimatının olmadığını, iş yoğunluğu nedeniyle bilgisayarı aynı gün teslim edemediklerini,
Tanık ... aşamalarda; sanık ...’e yardım etmek amacıyla zaman zaman iş yerine gittiğini, iş yerinin olduğu sokakta oturduğunu, iş olursa sanığa yardım ettiğini, sanığın iş yerinden ayrıldığı zaman dükkânı kendisine emanet ettiğini, maktul ...’ı 20 yıldır tanıdığını, 4-5 yıldır evde tek başına yaşadığını, maktul ...’nin işleriyle sanığın ilgilendiğini, iş yerine yakın yerde oturan maktul ...’nin zaman zaman gelip çay içtiğini, olaydan yaklaşık 20 gün önce maktul ...’nin yine iş yerine geldiğini, sanıktan borcunu ödemesini istediğini, ancak sanığın parası olmadığını söyleyerek elinde para olunca ödeyeceğini söylediğini, 28.03.2012 tarihinde sabah saat 08.30 sıralarında sanığın yeğeni olan tanık ...’in iş yerine geldiğini, maktulü doktora götüreceğini ancak maktule ulaşamadığını, telefonunu açmadığını söylediğini, kendisinin de gidip maktul ...’nin ziline bastığını ancak açan olmadığını, saat 09.30 sıralarında sanık ...’in iş yerine geldiğini, tanık ...’ın sanığa maktule ulaşamadığını söylediğini, bunun üzerine sanığın maktulün kız kardeşi tanık...’i aradığını, tanık Emir’le birlikte hastane ve hamama gidip maktulü aradıklarını ancak bir haber alamadıklarını, öğle saatlerinde çilingir çağırarak maktulün evinin kapısını açtırdıklarını, çilingir ve polisi aramadan önce sanığın, kendisine bilgisayar tamircisine gidip bakmasını söylediğini, tamirciden bilgisayarın getirilip kurulacağını öğrenmesi üzerine iş yerine geri döndüğünü, olaydan sonra polislerin gelip güvenlik kameralarına bakmak istediklerini, bunun üzerine tekrar tamirciye gidip bilgisayarı getirip kurmalarını istediğini, daha sonra bilgisayarın getirilip kurulduğunu, maktulün apartmanın ikinci katının boş olduğunu, buranın kiraya verilmesiyle sanık ...’in ilgilendiğini, bu nedenle apartmanın dış kapı anahtarının sanık ...’in iş yerinde bulunduğunu, evi kiralamak için gelenlere anahtarı alıp binaya girerek gösterdiğini, 10-15 gün kadar önce yine evi kiralamak için gelenler olduğunu, iş yerindeki anahtarları bulamayınca sanık ...’e sorduğunda, maktul ...’nin pazardan dönerken anahtarını bulamadığı için kendisine geri verdiğini söylediğini, ancak anahtarları geri verirken görmediğini, bildiği kadarıyla maktulün kimseyle husumetinin bulunmadığını, olaydan önce iş yerine ... isimli kişinin sık sık geldiğini, bu kişinin Antalya’da mobilya dükkânı açacağını söylediğini, Isparta’da bir otelde kaldığını, olaydan sonra iş yerine gelmediğini, yine Saddam lakabıyla bilinen birisi ile ...’ın da olaydan önce sık sık iş yerine geldiklerini, ancak olaydan sonra gelmediklerini sanık ...’in iki farklı bankaya epey borcunun olduğunu ancak miktarını tam olarak bilmediğini, sanığın zaman zaman paraya sıkıştığını, olaydan önceki gün sanığın maktul ...’yi hastaneden getirdiğini, iş yerinde birlikte çay içtiklerini, daha sonra sanığın kayınvalidesini bırakmak için iş yerinden ayrıldığını, kaç dakikada geri döndüğünü bilmediğini ancak ayrıldıktan hemen sonra geri döndüğünü,
Tanık ... Kollukta bilgi veren sıfatıyla; amcası olan sanık ... ile birlikte aynı evde kaldığını ve sanığın işlerine yardımcı olduğunu, sanığın kayınvalidesi olan maktul ...’nin işleriyle sanık ve kendisinin ilgilendiğini, 27.03.2012 tarihinde maktul ...’ı saat 08.30 sıralarında hastaneye bıraktığını, saat 09.25 sıralarında sınavı olduğu için dershaneye gittiğini, sanık ...’in de maktulü hastaneden almak için kendisiyle birlikte çıktığını, dershaneden çıkınca tekrar sanığın iş yerine geldiğinde, sanığın maktul ...’yi hastaneden aldığını ve saat 12.15 sıralarında iş yerinde maktulle birlikte bir süre oturduklarını öğrendiğini, sanığın maktul ...’nin evine gittiğini söylediğini, maktul ...’yi en son hastaneye bırakırken gördüğünü, iş yerinde ...’ın olduğunu ve sanıkla bir iş görüştüklerini, daha sonra evine gittiğini, saat 16.00 sıralarında iş yerine döndüğünü, sanık ... ile tanık...’in reklamcı ile konuşmak için gittiklerini, akşam saat 20.00 sıralarında geri geldiklerini, sanık ... ile birlikte yemek için eve gittiklerini, iş yerinde bulunan ...’ın da bir yere uğrayacağını söyleyerek yanlarından ayrıldığını, saat 21.30 sıralarında tekrar iş yerine döndüklerini, sanık ... ve tanık... ile birlikte bir süre oturduklarını, saat 22.00 sıralarında sanık ...’in evine gittiğini, saat 23.10’a kadar iş yerinde tanık... ile kiracıların kira parası getirmelerini bekledikleri, daha sonra iş yerinden ayrılarak evlerine gittikleri, sanık ...’in de evde olduğunu, sanık ...’i uyandırarak kira parasını verdiğini, sanık ...’in parayı aldıktan sonra tekrar uyuduğunu, 28.03.2012 tarihinde saat 08.00 sıralarında iş yerine gittiğini, maktul ...’yi hastaneye götüreceği için iş yerinden ev telefonunu aradığını, yaklaşık yarım saat aradığını ancak telefona cevap veren olmadığını, tanık...’in maktulün evine gidip apartmanın zilini çaldığını ancak kapıyı açan olmadığını,sanık ...’in saat 09.10 sıralarında iş yerine geldiğini, ona durumu anlattığını, sanık ...’in de iş yerinin telefonuyla maktul ...’nin evini aradığını, sanığın yönlendirmesiyle tanık... ile birlikte hastaneye gidip baktıklarını, oradan da hamama gidip baktıklarını ancak maktul ...’yi bulamadıklarını, çilingir çağırıp kapıyı açtırmaya karar verdiklerini, sanık ...’in maktulün kız kardeşi tanık...’e haber verdiğini, daha sonra çilingir ve polislerin geldiğini, iş yerinde tanık ...’ın da bulunduğunu, maktul ...’nin evine gittiklerini, maktulü evin holünde yerde sırtüstü görünce kötü olduğunu ve evden ayrıldığını, iş yerindeki bilgisayarın fanından ses geldiğini, 27.03.2012 tarihinde saat 16.00 sıralarında iş yerine geldiğinde güvenlik kameralarının görüldüğü ekranın kapatılmış olduğunu fark edince sorduğunda bilgisayarın tamire gideceğini öğrendiğini, maktul ...’nin oturduğu binanın 2. katı boş olduğu için burayı kiralamak isteyenlere göstermek amacıyla anahtarların iş yerinde bulunduğunu, olaydan 2 ay önce bu anahtarlarla evi birilerine gösterdiğini, sanığın anahtarları maktul ...’ye verip vermediğini bilmediğini,
Kollukta şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde önceki beyanlarından farklı olarak; 27.03.2012 tarihinde dershaneden çıkıp saat 11.30 sıralarında iş yerine geldiğini, sanık ..., maktul ... ile tanıklar... ve Mehmet’in birlikte oturup çay içtiklerini, çayları bittikten sonra sanık ...’in maktul ...’nin koluna girerek evine götürdüğünü, maktul ...’nin olaydan birkaç gün önce tansiyonu yükselip düştüğü için sanık ...’in maktulün koluna girerek evine kadar götürdüğünü, aradan 5-10 dakika geçtikten sonra sanık ...’in iş yerine geri geldiğini, tanık ...’ın sanık ...’e bilgisayardan ses geldiğini belirterek tamire göndermesini söylediğini, sanık ...’in de bilgisayar tamircisini arayarak iş yerine çağırdığını, 27.03.2012 tarihinde akşam iş yerinde otururlarken amcasının akrabası ...’in de yanlarında olduğunu,
Tanık ... Mahkemede; sanığın dedesi ile kendi dedesinin kardeş olduklarını, olaydan önceki akşam sanık ...’in iş yerinde bulunduğunu, akşam saat 22.00’a kadar beraber olduklarını,
Tanık ... aşamalarda; sanık ...’e inşaat işlerinde danışmanlık yaptığını, olaydan önceki gün sanığın iş yerine saat 11.00 sıralarında gittiğini, sanık ...’in kayınvalidesini almak için hastaneye gittiğini, bir süre sonra sanık ...’in kayınvalidesiyle birlikte büroyo geldiğini, maktul ...’nin 15 dakika kadar büroda oturduktan sonra tek başına yürüyerek evine gittiğini, maktulü en son bu şekilde gördüğünü, sanık ...’in bürosuna çok sık gitmediğini, 28.03.2012 tarihinde sanık ...’in bürosunda olduğunu, sanığın sağa sola telefon açtığını ve kayınvalidesine ulaşamadıklarını söylediğini, olaydan 1-2 gün önce de sanığın iş yerinde olduğunu, otururken bilgisayardan aşırı bir şekilde uğultu duyduğunu, hesap işi yapacağı için bu gürültüde çalışamayacağını belirterek sanık ...’e bilgisayarı tamir ettirmesini söylediğini, sanık ...’in de cep telefonuyla birisini arayarak bilgisayarı tamir için çağırdığını,
Beyanları Yerel Mahkemece 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesi uyarınca hükme esas alınmayan, ancak Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince hükme esas alınan "Burcu" kod isimli gizli tanık 30.11.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; apart işleten sanık ...’i ve ...’u tanıdığını, ... Çirkip olarak bildiği kişiyi ...’un yanında gördüğünü, olaydan birkaç gün önce Isparta’da öğle vakti işi nedeniyle bir büroya gittiğini, ...’un ... isimli kişiyle birlikte geldiklerini, 10-15 dakika sonra sanık ...’in de geldiğini, oturup konuşmaya başladıklarını, yanlarında tanımadığı genç birisinin daha olduğunu, konuşulanların duyulduğunu, sanık ...’in ... isimli kişiye “Ağabey şu işi bitir” dediğini, ...’nin “Bu çocuk oyuncağı mı, zamanı gelince yaparız” diye cevap verdiğini, bunun üzerine sanık ...’in ...’ye “Ağabey çok dardayım, bittim, bekleyecek durumum yok”, ...’nin “Tamam yapalım ama söyle nasıl yapacağız”, sanık ...’in de “Eve hırsız girmiş gibi yapalım”, ...’nin ise “Ben tırmanamam. Bu iş böyle olmaz”, sanık ...’in “Güvenlik kamerası bağlı ama o iş bana ait kamera çalışmayacak”, ...’nin de “O zaman eve tamir için gelmiş biri olarak gireyim” dediklerini, sanık ...’in “Ağabey kesinlikle kapıyı açmaz” diye cevap verdiğini, sanık ...’in bir kağıda bir şeyler çizdiğini, bunun üzerine ...’nin de “İsmail buna gerek yok. Kapıyı açtır, gerisini bana bırak” dediğini, para meselesinin konuşulduğunu, 100.000 TL gibi bir rakamdan bahsedildiğini, sanık ... “Tamam” dedikten sonra “Araç temin edip seni Bursa’ya gönderme işi bana ait” dediğini, kapıyı da sanık ...’in yeğenine açtıracaklarını ve ...’nin bu şekilde içeriye gireceğini konuştuklarını, hatta sanığın kayınvalidesini ne şekilde öldüreceklerini de konuştuklarını, ...’nin sanık ...’e “Sen onu bana bırak” dediğini, iki gün sonra da sanık ...’in kayınvalidesinin öldüğünü duyunca planlarını uyguladıklarını anladığını, konuşmalara tesadüfen orada olduğu için şahit olduğunu,
"Burcu" kod isimli gizli tanık Mahkemede; Savcılıktaki ifadesinin aynen geçerli olduğunu, sanık ...’i 8 yıldır tanıdığını, kendisiyle bir arkadaş ortamında tanıştığını, söz konusu konuşmadan 1-2 ay sonra maktulün öldürüldüğünü, ortamda yabancı bir kişinin olmadığını bu nedenle öldürme planının rahat bir şekilde konuşulduğunu, ortamda 4-5 kişinin bulunduğunu, görüşmenin Özkanlar Kavşağındaki bir yerde gerçekleştiğini, kendisine gösterilen sanığın öldürme planı yapan kişi olduğunu, ... isimli kişinin 180-190 cm boylarında, zayıf, hafif sarışın birisi olduğunu, fırın küreği imalatıyla uğraştığını, konuşmanın gerçekleştiği zamana ilişkin Savcılıkta verdiği ifadesiyle oluşan çelişki sorulduğunda, çok heyecanlı olduğunu, elinin ayağının titrediğini,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanık ...’in arkadaşı olduğunu, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın ise dayısı olduğunu, dayısıyla telefonla görüştüğünü ancak bu konuşmaları hatırlamasının mümkün olmadığını, konuşma sırasında geçen “Patlamış mı” sözünden dayısının neyi kastetmiş olduğunu hatırlamadığını, sanık ... ile de yeni aldığı apartın satışıyla ilgili konuştuğunu, ..."ı da yaklaşık 1,5 yıl önce mobilya dükkânı açacağını söylediğinde tanıdığını, yaklaşık 1,5 yıl önce ayakkabıcılık yapan teyzesinin oğlu Beytullah"ın iş yerinde Beytullah ve ... ile birlikte oturup çay içtiklerini, sanık ...’in yanlarında olmadığını, sanık ...’in kayınvalidesi Kamile ile ilgili “Ölse de kurtulsak” şeklinde söz söylediğini hatırlamadığını,
Tanık... Kollukta; Isparta Gülkent Devlet Hastanesinde ambulans şoförü olarak çalıştığını, sanık ...’i tanımadığını, bir cenaze nedeniyle verilen yemekte sanık ...’i gördüğünü, ancak konuşmuşluğunun olmadığını, ...’u tanıdığını, kendisiyle sanık ... hakkında telefonda veya yüz yüze hiç konuşmadığını, sanık ...’in başına ne geldiğini bilmediğini, ... ile yaptığı telefon konuşmalarının genelde emlak üzerine olduğunu, bu konuşma sırasındaki “Patladı mı” şeklindeki sorunun “Ev satıldı mı” anlamında kullanıldığını, maktul ...’yi tanımadığını, ne zaman, nasıl ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmediğini,
Tanık ... aşamalarda; sanık ...’i tanıdığını, yaşça kendisinden küçük olduğunu, Mükerrem Selçuk ve oğlu ...’u tanıdığını, Mükerrem Selçuk ile 1,5 yıl cezaevinde kaldıklarını, daha önce hırsızlık suçundan cezaevinde yattığını, 2000 yılında cezaevinden çıkarak İnegöl ilçesine yerleştiğini ve fırın küreği alım satımıyla uğraşmaya başladığını, 2011 yılının sonunda veya 2012 yılının başında Isparta"ya Burdur"daki bir senetten kaynaklanan 30.000 TL’lik alacak verecek meselesiyle ilgili geldiğini, ...’un kendisini karşıladığını, birlikte sanık ...’in işlettiği aparta gittiklerini, burada bir süre kaldığını, senedin gününün gelmesini beklediğini, arada sırada İnegöl ilçesine gidip geldiğini, senedin parasını alıp sanık ... ile koltuk kanepe imalatı yapan bir yer açmayı düşündüklerini, ancak senet sahibiyle 5.000 TL’ye anlaştıklarını, bu paranın 2.000 TL’sini kendisinin aldığını, daha sonra 2012 yılının Şubat ayı ortalarında İnegöl ilçesine geri döndüğünü, bir daha da Isparta"ya gitmediğini, 1-1,5 ay sonra sanık ...’i açacakları mobilya dükkânıyla ilgili aradığını, sanık ...’in kayınvalidesinin öldüğünü söylediğini, sanık ...’in apartında kaldığı zamanlar maktul ...’yi iş yerine gelip çay içerken birkaç kez gördüğünü, ancak kendisiyle oturup konuşmadığını, maktul ...’nin oturduğu evin altındaki daireyi kiralama girişiminin olmadığını ancak sanığın böyle bir teklifte bulunduğunu, sanığın bu teklifini kabul etmediğini, açacakları iş yerinde yatıp kalkmayı düşündüğünü, sanık ...’in kiralamayı teklif ettiği daireyi ve anahtarlarını hiç görmediğini, Isparta’da kaldığı dönemde havanın soğuk olduğu günlerde Serkan Otelde kaldığını, otelin parasını Mükerrem Selçuk ile sanık ...’in ödediklerini, Özkanlar Kavşağındaki Beytullah’ın işlettiği ayakkabı dükkânına gidip geldiğini, sanık ... ile bu dükkânda hiç bir araya gelmediklerini, sanık ... ile kayınvalidesinin öldürülmesi hususunda konuşmadıklarını, sanık ...’in bazen kayınvalidesiyle ilgili “Ölse de kurtulsak, geberse gitse de kurtulsak” dediğini, bir keresinde bu şekilde konuşmaması için sanığı uyardığını,
İfade etmişlerdir.
Kollukta susma hakkını kullanan sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede benzer şekilde; Isparta ilinde apart işlettiğini, eşi ve kızının Antalya’da yaşadıklarını, işlettiği apartın hemen yanındaki binada kayınvalidesi ...’ın tek başına kaldığını, ...’ın hemen her gün bürosuna geldiğini, sağlık sorunlarının olduğunu, bu nedenle sık sık hastaneye gittiğini, bu konuda kendisine yardımcı olduğunu, en son ölümünden önceki cuma günü kendisini hastaneye götürdüğünü, o haftasonu Antalya’da kaldığını, pazartesi günü Isparta’ya geri döndüğünü, o gün ... ile görüşmediğini, bir sonraki gün yani salı günü sabah yeğeni olan ...’ın kayınvalidesini hastaneye bıraktığını, kendisinin de saat 10.00 sıralarında Davraz Yaşam Hastanesine giderek kayınvalidesini aldığını, beraber büroya geldiklerini, çay içtiklerini, arkadaşı ...’ın da yanlarında olduğunu, daha sonra kayınvalidesinin yürüyerek evine gittiğini, kayınvalidesine ertesi gün kendisi veya yeğeni ...’ın gelip hastaneye götüreceklerini söylediğini, daha sonra inşaat işleri için ...’la bürodan ayrılıp reklamcıya gittiklerini, akşam vakti büroya döndüklerini, ...’la bir süre daha oturduklarını, saat 21.00-22.00 gibi bürodan ayrılarak evine gittiğini, ertesi gün yani 28.03.2012 tarihinde saat 08.50 sıralarında evden çıktığını, evinin yakınındaki iş yerine gittiğini, yeğeni ... ile çalışanı...’in iş yerinde olduklarını, yeğeni Emir’in, kayınvalidesi Kamile’ye ulaşamadıklarını söylediğini, bunun üzerine kendisinin de kayınvalidesinin evini aradığını ancak ulaşamadığını, kayınvalidesinin kardeşi... Yılmaz’ı aradığını, Müşerref’in hastane ve hamama bakmalarını söylemesi üzerine ... ve...’i gönderdiğini, eşi ...’i aradığını ve annesiyle görüşüp görüşmediğini sorduğunu, daha sonra çilingir çağırmaya karar verdiklerini, çilingirin polis olmadan eve girmeyeceğini söylemesi üzerine polise haber verdiklerini, mahalle muhtarını da alarak eve gittiklerini, evde kayınvalidesini öldürülmüş hâlde bulduklarını, binanın girişindeki kamerayı kendisinin taktırdığını, görüntülerin iş yerindeki bilgisayarda kaydedildiğini, bilgisayarın ara sıra arıza yaptığını, görüntülerin donduğunu, daha önceden de bilgisayarı tamire gönderdiğini, olaydan bir gün önce iş yerinde otururken bilgisayarın fanından ses geldiğini, ...’ın bilgisayarı tamir ettirmesini söylediğini, bunun üzerine bilgisayar tamircisi Ramazan’ı arayarak iş yerine çağırdığını, Ramazan’ın yanında çalışan elemanının gelip bilgisayarı söktüğünü, ...’ın tarihi eser işiyle uğraştığı için bazen bilgisayarı kullandığı zamanlarda MSN adresine fotoğraflar geldiğini, bu fotoğrafları sildirmek için bilgisayar tamircisine bilgisayarın içerisinde bir şey kalmamasını, herşeyi silmesini söylediğini, bilgisayarın o akşam geleceğini ancak yetişmediği için ertesi gün getirildiğini, bilgisayara 11 tane kameranın bağlı olduğunu, olaydan önce kayınvalidesinin evinin iç kısmındaki merdivene de kamera taktırdıklarını, olaydan sonra da kepçe ile bahçeyi düzeltirken kameranın telinin koptuğunu, bu sırada kameraların yönünün değişmiş olabileceğini, kayınvalidesinin oturduğu binanın 2. katındaki kiracıların evi boşalttıkları sırada kayınvalidesine ulaşamadıkları için anahtarları kendisine bıraktıklarını, ancak olaydan 15-20 gün önce kayınvalidesinin bahçeye çıktığı bir gün anahtarları evinde unutması nedeniyle dış kapının anahtarlarını kendisine verdiğini, kendisinde kayınvalidesinin evi ya da apartmanın giriş kapısının anahtarının kalmadığını, bankalara ve piyasaya yaklaşık 850.000 TL civarında borcu olduğunu, ancak bu borcu karşılayabilecek mal varlığının olduğunu, kira parasıyla ilgili kayınvalidesiyle arasında herhangi bir tartışma olmadığını, oto yıkamacıdan aldığı 10.000 TL’yi kayınvalidesine hemen veremeyeceğini söylediğini, kayınvalidesinin de “Tamam o para sende kalsın” dediğini, ayrıca olaydan epey önce kayınvalidesinden 4.000 TL para aldığını, kayınvalidesinin bu parayı istemediğini, ...’ı 20 yıldır tanıdığını, kendisiyle Isparta"da çekyat işi yapmayı planladıklarını, ancak işe hiç başlamadıklarını, kayınvalidesinin binasındaki boş daireyi ...’a kiralamaya çalışmadığını, ... ve ... ile bir araya gelip kayınvalidesinin öldürülmesi hususunda konuşmadıklarını, Özkanlar Kavşağında bulunan Beytullah’ın işlettiği ayakkabı dükkânına gittiğini, eşi Arzu’ya “Ben bitersem sen de bitersin” gibi bir söz söylemediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; 27.03.2012 tarihinde sabah kalkamadığı için kayınvalidesini yeğeni ...’ın hastaneye götürdüğünü beyan etmesine rağmen, Savcılıktaki ifadesinde 27.03.2012 tarihinde saat 06.30’da iş yerine ilaçlarını almak için geldiğini söylediği hatırlatılarak beyanları arasındaki çelişki sorulduğunda, o sırada tam olarak hatırlamadığını,
Savunmuştur.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Isparta il merkezinde ve Keçiborlu ilçesinde çok sayıda gayrimenkule sahip olup maddi durumu iyi olan 1934 doğumlu maktul ...’ın, Isparta"da üç katlı bir binanın 3. katında tek başına yaşadığı, güvenlik için evinin giriş kapısına çok sayıda kilit taktırıp ikinci bir kapı yaptıran maktul ...’nin, oturduğu apartmanın giriş kapısını da sürekli kapalı tuttuğu, aşağıdan dairenin ziline basıldığında maktul ...’nin balkondan kimin geldiğine bakmadan kapıyı açmadığı, maktulün çocuğunun olmaması nedeniyle resmî nikâhlı eşi ... ile birlikte 1982 yılında mağdur ... ...’i evlat edindikleri, mağdur ... ...’in sanık ... ile resmî nikâhlı evli olduğu, mağdur ... ... ve kızının Antalya"da, sanık ...’in ise Isparta"da yaşadıkları, sanık ...’in apart işletmeciliği yaptığı gibi gerek kayınvalidesi olan maktul ..."ye ait, gerekse kendi annesine ait gayrimenkullerle ilgilenip kira gelirlerini topladığı, sanığın bankalara ve piyasaya toplam 825.000 TL borcunun bulunduğu, sanığın, maktul ...’nin hastane işleriyle de ilgilendiği, sanık ile yeğeni olan tanık ...’ın maktul ...’ı tedavisi için hastaneye götürüp getirdikleri, maktul ...’nin oturduğu apartmanın girişinde güvenlik kameralarının bulunduğu, bu kameralara ait görüntülerin binanın hemen yanındaki sanığın iş yerinde bulunan bilgisayara kaydedildiği, 27.03.2012 tarihinde sabah saat 08.30 sıralarında tanık ...’ın maktulü Özel Davraz Yaşam Hastanesine götürdükten sonra hastaneden ayrıldığı, sanığın saat 12.00 sıralarında maktul ...’yi hastaneden alarak iş yerine getirdiği, maktul ... ile bir süre çay içip sohbet ettikten sonra sanığın maktulü evine bırakmak üzere iş yerinden ayrılıp 5-10 dakika içinde geri döndüğü, iş yerinde bulunan ...’ın sanığa bilgisayarından ses geldiğini, tamir ettirmesini söylemesi üzerine sanığın bilgisayar tamircisini arayarak iş yerine çağırdığı, iş yerine gelen tanık ...’nın bilgisayarı sökerek tamir etmek için götürdüğü, bu saatten sonra güvenlik kameralarının kayıt yapmadığı, ertesi gün yani 28.03.2012 tarihinde tanık ...’ın sabah saat 08.00 sıralarında sanığın iş yerine gelerek telefonla maktulün evindeki sabit telefonu aradığı ancak maktulün cevap vermediği, bunun üzerine iş yerinde çalışan tanık...’in maktulün evinin önüne giderek aşağıdan apartmanın ziline bastığı ancak maktulün kapıyı açmadığı, saat 09.00 sıralarında sanığın iş yerine geldiği, tanıklar ... ile...’in maktule ulaşamadıklarını söylemeleri üzerine sanığın maktulün evinde bulunan telefonu aradığı ancak ulaşamadığı, sanığın tanıklar ... ile...’i hastanelere ve hamama bakmaları için gönderdiği, bu arada sanığın, mağdur ... ile tanık...’i de arayarak maktule ulaşamadıklarını söylediği, maktulün hastanede ve hamamda da olmadığını öğrenmeleri üzerine sanığın çilingir ve polis çağırdığı, maktulün oturduğu apartmanın giriş kapısının çilingir marifetiyle açıldığı, maktulün oturduğu 3. kattadaki dairenin giriş kapısının hafif açık olduğu, polis memurlarının kapıyı iterek açmaları üzerine maktulün holde sırtüstü yatar vaziyette bulunduğu, maktulün başına küt bir cisim ile vurulmak suretiyle darbedilerek kafa travması sonucu gelişen kafa kubbe ve kaide kemik kırıkları ile beraber beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybettiği olayda;
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince; “Maktulün oturduğu apartmanda maktulden başka kimsenin oturmadığı, apartmanın giriş kapısının kilitli olduğu ve kapı anahtarının 10-15 gün önce sanık tarafından alındığının sabit olduğu, her ne kadar apartmana oto yıkamacıdan girilebilen başka bir kapı olduğundan bahsedilmişse de bu kapının kilitli olup apartmanın iç kısmında, kapının arkasında eşyaların bulunduğu, 28.03.2012 tarihli tutanaklarda; apartmana başka bir yerden giriş yapıldığına, eşyaların dağıtıldığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı, tanık ..."nın da olay tarihinde bu kapının açık olduğundan bahsetmediği; Ceza Genel Kurul kararı gerekçesinde ayrıca olaydan önce 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde, gece vakti apartmanın demir dış kapısının açık olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ise de, maktulün ölü olarak bulunduğu tarih itibarıyla, apartmana çilingir vasıtası ile girilebildiği, daha önceden apartmanın giriş kapısının zaman zaman açık olmasının, sanık lehinde şüphe doğurmayacağı, bu yöndeki bozma gerekçesinin de yerinde olmadığı; Burcu kod adlı gizli tanığın beyanında olay tarihinden önce sanığın kaynanasını öldürmekten bahsettiğini belirttiği, burada sanığın birkaç arkadaşının yanında, onlara güvenmesi nedeniyle bu şekilde söz sarf etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, kaldı ki sanığın, tanık ..."nin yanında da kaynanası için ‘Ölse de kurtulsak’ şeklindeki beyanıyla, gizli tanığın beyanlarının desteklendiği, bu nedenle gizli tanığın beyanlarının hükme esas alınmasının yerinde olduğu; olay öncesinde, maktulün öldürüldüğü apartmanı gören güvenlik kameralarının bağlı olduğu bilgisayarın arıza gerekçesiyle, sökülüp kaydedilmesinin engellenmesi, olayın hemen sonrasında yerine takılması, tanıklar ... ve..."nın olay sonrasında aralarındaki konuşmalarda ‘Patladı mı’ şeklinde üstü kapalı konuşmalarının, sanığın maktulü öldürdüğüne ilişkin diğer kesin delilleri destekler mahiyette olduğu; maktulün öldürülmesinde kullanılan odun parçasının tekrar odunların arasına konulmuş olması hususu değerlendirildiğinde, söz konusu eylemin maktulü tanıyan birisi tarafından gerçekleştirildiği ve düşme sonucu ölüm süsü verilmek istendiğini gösterdiği; maktulün herhangi bir düşmanının bulunmadığı, yine maktulün öldürülme sebebinin evden herhangi bir değerli eşyayı almaya yönelik olmadığı, maktulün ölümünden menfaati olan kişinin sanık olduğu” gerekçeleriyle direnme kararı verilmiş; maktulü öldürtmek için kiralamak istediği kişilerin bunu kabul etmemesi nedeniyle öldürme eylemini bizzat gerçekleştirmek isteyen sanığın, yaptığı plan doğrultusunda 27.03.2012 tarihinde saat 06.00 sıralarında iş yerine gelerek maktulün evini gören kameraların yönlerini değiştirdiği, 10-15 gün kadar önce de sadece maktulde bulunan dış kapı anahtarlarını, maktulün anahtarının kaybolduğu gerekçesiyle yanına aldığı, olaydan önce hastaneye gönderdiği maktulü, evine götürme bahanesiyle hastaneden aldığı ve maktulü iş yerinin hemen karşısındaki evine götürdüğü, eve sürekli girip çıkması itibarıyla yerini bilmesi nedeniyle önceden hazır ettiği sopa ile eve girdiği anda maktulün kafasına arkadan bir sefer vurduğu, daha sonra sopayı apartman boşluğunda bulunan odunların arasına sakladığı, düşmüş görüntüsü vermek için apartman kapısını aynı şekilde açık bırakıp apartmanın dış kapısını çekerek kapattığı, maktulün evinin önüne öğle vakti gittiğinin görülmemesi için aynı gün öğleden sonra bilgisayarının arızalandığı izlenimini vermek için bilgisayarını tamire göndererek format attırdığı ve görüntülerinin kaybolmasını sağladığı, ertesi gün maktulü başkasının bulması için kendisini hastaneye götürmek üzere yeğeni ..."ı gönderdiği, bu şekilde maktulün düşme sonucu ölmüş görünümde bulunmasını sağlamayı amaçladığı kabul edilerek, bu oluşa göre; maktulün kaldığı apartmanın muhkem olması nedeniyle sanık dışında başka birisinin eylemi gerçekleştirmesinin imkânsız oluşu, maktulle husumeti olan başka birinin bulunmaması, maktulün ölümünden sanığın menfaatinin bulunması nedeniyle atılı suçun sanık tarafından işlendiğinde şüphe bulunmadığından bahisle sanığın tasarlayarak öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;
08.05.2013 tarihli tutanakta, maktulün ikamet ettiği apartmanın demir dış kapısının 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde gece vakti açık olduğu, apartmana kedi ve köpeklerin girip çıktığının belirtilmesi, kamera kayıtlarına göre 27.03.2012 tarihinde saat 09.48.20’de sanık ... ile maktulün hastaneden çıkmaları, tanık ..."nın 27.03.2012 tarihinde öğle saatlerinde maktulü pazara giderken, saat 14.00-14.30 sıralarında pazardan dönerken gördüğünü beyan etmesi, maktulün 28.03.2012 tarihinde saat 13.20"de evinde ölü olarak bulunması karşısında; öncelikle sanığın maktulü 27.03.2012 tarihinde hastane dönüşünde evine bıraktığı sırada öldürdüğüne dair Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin kabulünün isabetli olmadığının anlaşılması; maktulün ölü olarak bulunduğu sırada apartmana çilingir vasıtasıyla girilmiş olmasının daha önceki saatlerde apartmanın dış kapısının kesinlikle kapalı olduğu sonucunu doğurmayacak olması; yine apartmana oto yıkamacıdan girilebilen kapının kilitli olduğu, apartmanın iç kısmında, kapının arkasında eşyanın bulunduğu, 28.03.2012 tarihli tutanaklarda apartmana başka bir yerden giriş yapıldığına, eşyanın dağıtıldığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı belirtilmiş ise de, apartmanın dış kapısının zaman zaman açık olması nedeniyle sanık dışında bir başka kişi veya kişilerin de apartmana girmiş olma ihtimalinin bulunması; sanığın aşamalardaki savunmalarında dış kapı anahtarını olaydan 10-15 gün kadar önce maktule verdiğini iddia etmesi, tanıklar..., ... ve çilingir ..."nun beyanları karşısında, maktulün yaşadığı apartmanın giriş kapısı anahtarlarının sanıkta bulunduğuna dair kesin bir belirleme yapılamaması; sanığın aşamalarda istikrarlı bir şekilde, güvenlik kamerasının kayıt yaptığı bilgisayarın soğutma sisteminden ses geldiğini, bilgisayarın yavaş çalıştığını ve görüntülerin donduğunu belirterek bu nedenlerle bilgisayarı tamire gönderdiğini iddia etmesi, bilgisayarın soğutma sisteminden ses geldiği hususunun mağdur ... ... ve tanık ... tarafından da doğrulanması, bilgisayarı tamir eden tanıklar ... ile ..."nın da bilgisayarın gerçekten arızalı olduğunu beyan etmeleri karşısında, kamera görüntülerinin silinmesi için bilgisayarda arıza olduğu izlenimi verildiği hususunun da kesin ve net bir şekilde ispatlanamamış olması; tanıklar ... ile ... arasında geçen telefon konuşmalarının, maktulün öldürülmesi olayıyla ilgili ve suç failinin ortaya çıkıp çıkmadığına ilişkin olduğu değerlendirilmiş ise de, tarafları tanıyan ve olayı bilen iki kişi arasında geçen konuşma içeriğinden öldürme eylemini sanığın gerçekleştirdiğine dair kesin bir belirleme yapılamayacak olması; olaydan yaklaşık 8 ay sonra ortaya çıkan ve beyanları 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesi hükmüne rağmen Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince hükme esas alınan "Burcu" kod adlı gizli tanığın, gerek öldürme planının yapıldığı tarih, gerekse tanık ..."un aynı ortamda bulunup bulunmadığına dair çelişkili beyanlarda bulunması, ayrıca öldürme planının herkesin rahatlıkla duyabileceği bir ortamda konuşulduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı oluşu; maktulün düşme sonucu öldüğü görüntüsü vermek isteyen failin, olay yeri inceleme ekipleri tarafından bulunabileceği mümkün olduğu hâlde suç aleti olan odun parçasını tekrar odunların arasına koymuş olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olması; yine bu hususun maktulün, kendisini tanıyan birisi tarafından öldürüldüğü anlamına gelmeyecek olması; düşmanı olduğu belirlenemeyen maktulün evinden herhangi bir değerli eşya alınmamış ve Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince maktulün ölümünden menfaati olan kişinin sanık olduğu belirtilmiş ise de, soyut ve ihtimale dayalı bu gerekçenin de mahkûmiyet hükmünün gerekçesi olarak kabul edilemeyecek oluşu hususları birlikte değerlendirildiğinde; ceza mahkûmiyetinin, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak verilebilmesi olanağının bulunmadığı gözetildiğinde, sanık ..."in, kayınvalidesi olan maktul ..."ı öldürdüğüne dair oluşan şüphenin sanık lehine yorumlanması gerektiği, başka bir ifadeyle sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği hâlde, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince verilen mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden istinaf başvurusunun esastan reddi yerine sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin sabit olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 04.03.2020 tarihli ve 202-684 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden istinaf başvurusunun esastan reddi yerine sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık konusu yönünden oy çokluğuyla karar verildi.
1.ve 2. Oylama;
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.