3. Hukuk Dairesi 2020/10593 E. , 2021/9791 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ANKARA 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; sol gözünde meydana gelen kanlanmanın temizlenmesi için davalı hastanede başhekim olan davalı ... tarafından ameliyat edildiğini, sonrasında ameliyat esnasında göze uygulanan ve belli bir süre gözde kalması gereken silikonun çıkarılması için davalı hastaneye tekrar gittiğini, ancak silikonun çıkarılması halinde gözde sarkma olacağı gerekçesiyle silikonun çıkarılmadığını, bu durumdan rahatsız olması üzerine, gittiği (ameliyata konu rahatsızlığı da tespit eden) Ankara Numune Hastanesinde gözünün arkasında bulunan damarlardan birinin ameliyat esnasında kesildiğinin ve gözünün artık görmeyeceğinin belirtildiğini, sol gözünün artık görmediğini, meydana gelen olayın tamamen doktor hatasından kaynaklandığını, yapılan yanlış işlem neticesinde gözünü kaybettiğini ileri sürerek; fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak, kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi ve 150.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; kusurlarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından alınan 02/11/2017 ve 30/05/2018 tarihli ek raporlarıyla; davacının 29/10/2011 tarihinde yapılan vitrektomi ve silikon uygulanması ameliyatı sırasında ve sonrasında göz içinde herhangi bir damar yaralanması ve yaralanma bulgusunun olmadığı, ameliyat sonrasındaki muayenelerinde damar yaralanması ve yaralanma bulgusunun olmadığı, sol göz içerisinde ameliyat sırasında herhangi bir damar kesildiğine dair tıbbi belge mevcut olmadığı, şahsın her iki gözünde de ortaya çıkan görme kaybının hastada 2008 yılında 16 yıldır mevcut olan şeker hastalığın komplikasyonu olan "Diabet Retinopati" hastalığı nedeniyle meydana geldiği, yapılan ameliyat ve görmüş olduğu tedavi nedeniyle kurum veya hekim kusurunun olmadığı gerekçesiyle verilen, davanın reddi kararına karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, bölge adliye mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı doktorun ve çalıştığı hastanenin özen yükümlülüğüne aykırı davranması sebebiyle uğramış olduğu zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davanın temeli vekalet sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığına dayandırılmıştır (TBK 502-506 md.).
Vekil, vekalet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri; vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
Mahkemece, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığında görevli öğretim üyelerinden alınan rapor yeterli görülmüş ve hükme esas alınmış ise de; davaya konu uyuşmazlığın göze yapılan vitrektomi ve silikon uygulanması ameliyatı sırasında meydana gelen damar yaralanmasına ilişkin spesifik bir konu olduğu nazara alındığında, aralarında göz hastalıkları ve cerrahisi uzmanı ile (davacının şeker hastası olması sebebiyle) dahiliye uzmanının yer almadığı bilirkişi heyeti tarafından hazırlanmış olan ek raporların hüküm vermeye yeterli olmadığı ortadadır. O halde mahkemece, konusunda uzman göz hastalıkları ve cerrahisi ile dahiliye uzmanın üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.