14. Hukuk Dairesi 2013/13690 E. , 2014/3894 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Hadim Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2013
NUMARASI : 2010/391-2013/17
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.09.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve müdahil M.. T.. tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, dava konusu G.. Y.. Bakkal mevkiinde bulunan su kaynağından içme ve sulama ihtiyacını karşıladığını, davalının kaymakamlığa müracaat ederek men kararı aldırdığını ayrıca kaynakta bulunan hortumunu çıkararak dere kenarına attığını belirterek davalının suya elatmasının önlenmesini istemiştir.
Asli müdahil M.. T.. da dava konusu su kaynağından kendisininde yararlandığını davalının kaymakamlığa başvurarak kendisi hakkında da men kararı aldırdığını belirterek muarazanın giderilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalının müdahalede bulunmadığını, davacıların dava konusu suyu hortum atmak suretiyle kullanmaları durumunda suyun kuruyacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili ve asli müdahil temyiz etmiştir.
TMK"nın 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “ yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, davacı ve asli müdahil dava konusu bakkal deresine hortum atmak suretiyle suyu kullanmaları üzerine davalı tarafından kaymakamlığa başvururak men kararı alınmıştır. Mahkemece her ne kadar keşif anı itibariyle davacının dava konusu sudan yararlandıkları herhangi bir müdahale bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de taraflar arasında suyun kullanılması hususunda muaraza bulunmaktadır. Dava konusu su ise bakkal deresinde bulunduğu ve debisi 3 lt/sn olduğundan genel sudur. Mahalli bilirkişilerin beyanlarından bakkal deresindeki sudan önceleri o bölgedeki herkesin ark yapmak suretiyle taşınmazlarını suladıklarını sonradan ise herkesin hortum atmak suretiyle yararlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı ve asli müdahilin suya olan ihtiyaçları tespit edilmemiş, asli müdahilin dava konusu bakkal deresindeki suya ilişkin kadim veya öncelik hakkı olup olmadığı da araştırılmamıştır.
Bu durumda mahkemece suların en az olduğu dönemde mahallinde fen, ziraat ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrası ile, davacı ve asli müdahilin dava konusu suya ihtiyaçlarının bulunup bulunmadığı, başka kaynaklardan ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadıkları, asli müdahilin dava konusu suyun kullanımında kadim veya öncelik hakkı olup olmadığı belirlenmeli, dava konusu suyun öteden beri yararlanan taşınmazlara yeterli olup olmadığı da tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve asli müdahilin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 21.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.