14. Hukuk Dairesi 2013/14044 E. , 2014/3889 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2012
NUMARASI : 2011/156-2012/108
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.12.2004 gününde verilen dilekçe ile kaynak hakkının tapuya şerhi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı M.. Y.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı maliki olduğu 1.. ada 5 parsel sayılı taşınmazını kadimden beri davalılara ait 1.. ada 9 ve 22 parsel sayılı taşınmzlarda bulunan su kaynakları ile suladığını belirterek davalılara ait taşınmazların tapu kaydının beyanlar hanesine kaynak hakkının şerh edilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazlarındaki su kaynaklarının ancak kendi ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemce davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı M.. Y.. vekili temyiz etmiştir.
TMK"nın 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK. md. 756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Başkasının arazisinde bulunan kayanklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur ( TMK. md. 756/2). Bu hüküm gereğince kaynak hakkı ancak tapuda resmi senet yolu ile davalı tapu malikinin rızası ile kurulabilir. Ne var ki bu düzenleme de sadece özel sulara ilişkindir.
Somut olayda; mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan 20.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda davalılara ait 154 ada 19 ve 22 parsel sayılı taşınmazlar içerisinde bulunan su kaynaklarının genel su niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Genel sulardan herkesin kadim ve öncelik hakkını ihlal etmemek şartıyla yararlanma hakkı bulunduğundan bu suların TMK 715/2 ve 999 maddeleri gereğince tapuya tescili mümkün değildir. Ayrıca dava konusu 1.. ada 22 parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan 22.04.1981 tarih 17 sıra numaları tapu kaydı incelendiğinde ise davacı ya da davacıya ait 1.. ada 5 parsel sayılı taşınmaz lehine kaynak hakkı olduğuna dair bir şerh de bulunmamaktadır. Bu durumda davacının kaynak hakkının tapu kaydına şerh edilmesi talebinin reddi ile davacının dava konusu suları öteden beri kullandığı ve ihtiyacının bulunduğunu anlaşıldığından davacının dava konusu sulara ilişkin kullanım hakkının olduğunun tanınması yönünde tespit karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 21.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.